Buzları eriten ozanlar 

 

 

 

Yaşar ATAN

atanyasar@yahoo.de

İlkokul birinci sınıftaki öğretmenim; evi bizim sokakta olan ve hiç unutamadığım Mehmet Çevik idi…

Okumayı yazmayı çok kısa sürede öğrenmiştim. Haliyle bu yüzden, Mehmet Çevik öğretmenimizin gözünde de önemsenmeye başlamıştım… Okumam için kendi kitaplarından da veriyordu artık bana… Verdiği o kitaplar beni hem eğlendiriyor, hem de bilmediğim çok şeyler öğretiyordu… Örneğin o kitaplardan biri, Kutup ülkelerinde yaşayan “Eskimolar“dan söz ediyordu…

Eskimolar‘ın oturduğu bütün evler, tarlalar, velhasıl her yer, her şey kar-buz içinde olduğundan, sebze ve meyve gibi şeyler yetiştirmek de, öyle pek kolay birşey olmamalıydı!.. Hemen şu soru da saplanıyordu beynime: Peki ama o insanlar, o soğuk evlerinde nasıl rahat oturabiliyorlardı? Kısacası nasıl ısınıyordu o insanlar? Isınmak için ne yakıyorlardı? Bu soruların yanıtını başka yerlerde aramak gerektiğini, ben yıllar sonra, et-kemik olarak yaşayıp anladım…

Evet, yıllar sonra, o insanları ısıtan ve de yaşadıkları ülkenin karlarını ve buzlarını eriten gücün, onların yüreklerinden fışkıran o „sevgi gücü“ olduğunu öğrendim…

Onlardan çevirdiğim şiirlerden birkaçını buraya almak istiyorum:

 

Oulouro ADO

(1939 doğumludur. “Göl çocuğu” anlamına gelen adı,  takma addır.Anadili üzerine dokora yaptı.Bilimsel kitaplarının yanında, şiir kitapları da vardır. “”Eriyen Karlar” ve “Geyikler Uyudukça”, en ünlü şiir kitaplarıdır.)

 

 

 

 

TOPRAK

Bir görseniz Kutup ülkesini bizim,

karanlıklarla iç içeyken o kış göklerinde.

Ve buzlar içinde ışıl ışılken ırmaklar hani

ve de dökülen yapraklar iz bırakırken,

ince ince karlar içinde.

 

Zaten ben de ilk kez,

buzlarla yanıp tutuşan bu ülkede,

vardım dile gelmez tadına baharın

ve sarhoş oldum onun kokularıyla.

Duydum üstelik karanlıklar içinde,

o ürkek çığlığını geyiğin:

“Sallanma toprak sallanma, diyordu,

düşeceğim yoksa!”

Üstelik ülkemdeki yıldızlar,

o sonsuz gökyüzünü,

koyu mu koyu her gece,

maviye boyarlar.

Ve ırmakları ükemin,

okyanusa doğru,

gürül gürül akarlar…

 

Komşumun bakışlarından da anlarım hep,

bana yakınlığını.

“Her an yardıma hazırım,” der gözleriyle.

Geyik çobanıdır o bildim bileli:

Tembellik yoktur defterinde!

 

Hele yollarıyla birlikte,

geyiklerini de görseniz ülkemin!

Onlar nasıl da dolup dolup taşıyorlar aşkla,

hiç yorulmadan yaşam boyu,

sarıldıkça toprağa…

(Oulouro ADO)

 

 

HELİKOPTER

Bu sabah dedemle babamla;

Dalıp gittik o pırıl pırıl gökyüzüne.

Hem merakla hem coşkuyla…

Orada uçan

Bir helikopter izledik,

Şaşkın mı şaşkın bakışlarımızla.

 

Havada yüzen bir tekneydi mübarek!

Çivilenip kaldı gözlerimiz ona:

Bazen duruyor, bazen dört dönüyordu çevresinde.

Sanki narin bir kırçiçeğiydi,

Gökyüzünde.

 

Yoktu doğrusu böyle şeyler eskiden.

Peri masallarında bile geçmiyor hınzırın adı.

Yapmışlar işte bir aygıt, başlamış uçmaya.

Halkımız bile daha yeni öğendi adını.

 

(Oulouro ADO)

                *****

Not: Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza, aşağıdaki kitapları öneriyoruz:

 

AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar Atan)

KÜÇÜK PRENS (Çev.: Yaşar Atan)

HOMEROS’UN İZİNDE – İLYADA ÖYKÜLERİ –

(Boyalı Kuş Yayınları)