Bilinen bir şiddetin anatomisi

Kadınlar Konuşuyor (Women Talking – 2022)

«Kadınlar Konuşuyor» filmi, Bolivya’daki bir Manitoba Mennonite kolonisinde 2005-2009 yılları arasında geçiyor. Topluluktaki 100’den fazla kadın (yaşları üç ile altmış arasında değişen) ve çocuğun, topluluktaki dar görüşlü, aşırı muhafazakâr erkekler tarafından çiftlik hayvanlarını sakinleştirmek için kullanılan uyuşturucu ile uyutularak tecavüze uğradığı Miriam Toews’in aynı adlı 2018 romanından uyarlanan gerçek bir hikâyeye dayanıyor.
Sarah Polley, gerçek hikâyenin aksine filmi 2010’lu yıllarda ABD’nin güneyinde kurguluyor: Koyu dindar ataerkil düzende kadınların durumu yıllar geçtikçe daha da kuralsız hale gelmiştir. Boyunduruk altına alındıklarında, onlara sadece ev kadını ve anne rolü bırakılır. Okuma yazma bilmiyorlar ve medeniyetten tamamen kopmuş (elektriğe, telefona veya otomobile izin verilmiyor) durumdalar. Bu durum, eğitim gören ve şehirde tarım ürünleri sattıklarında medeniyetle temas kuran erkeklerle tezat oluşturuyor. Erkekler nesillerdir kadınları istismar etmektedir ve artık kadınlar gece yarısı uyuşturucu ile bayıltılmakta ve ertesi sabah kanlı tecavüz izleriyle uyanmaktadır. Film esas olarak, kadınları harekete geçiren bu cinsiyete dayalı şiddetin psikolojik ve aynı zamanda fiziksel sonuçlarıyla ilgilidir. Kadınlardaki travmalar farklı biçimlere bürünüyor. Bazıları inanca sığınıyor, bazıları ise daha fazla acı çekmemek için kendilerini öldürmeye hazırlanıyor.

Sarah Polley’in uyarlayıp yönettiği «Kadınlar Konuşuyor» filminin neredeyse tamamı, bu kolonide yaşayan kadınların ‘kalma/bir şey yapmama, kalma/savaşma ile ayrılma arasında’ varoluşsal bir tercih oylaması yaptıkları ve ardından 11 kadının kolonideki tüm kadınlar adına nihai bir karara varmak için bir araya geldikleri samanlıkta geçmektedir. Samanlıkta toplanan bu kadınları dinlerken bahsettikleri şeyin özünde, kelimenin tam anlamıyla bir dünya yıkmak ve bir sonrakini inşa etmek olduğu görülüyor. Bu cesaret ve ortak aklın önemini vurguluyor. Film, deyim yerindeyse uzun bir tartışmadan oluşuyor. Tartışma sırasında kadınlar kendi kendilerini güçlendirmeyi deneyimliyor; farklı görüşlerini ifade ediyor ve bir uzlaşma bulmaya çalışıyorlar. Kadınların yüzleri ve kaderleri, duygusallığı, zekâsı, öngörüsü ve olumlu doğasıyla daha da güçlü olan tek bir kadın kolektifine dönüşüyor.
Hikâye ezeli bir niteliğe ve sarsıcı bir güncelliğe sahip. Dolayısıyla, kuşaklararası görüş farklılıkları, cinsiyete dayalı şiddet ve toplumun gücün kötüye kullanımını ele alış biçimi gibi konular her zamankinden daha yakıcı, çarpıcı ve aynı zamanda dünya çapında sol kesimlerin önemli itici faktörleri ve kaygılarının altını çiziyor. Bunun örnekleri arasında İsviçre’de cinsel suçlara ilişkin ceza yasasının gözden geçirilmesinin yanı sıra kuşaklar arasındaki toplumsal cinsiyet tartışması da yer almaktadır.

Filmin ardındaki gerçek hikâye, kolay kolay unutulmayacak buruk bir acı bırakıyor: 2009 yılında Bolivya’da Mennonite kolonisindeki kadın ve çocuklara tecavüz eden sekiz erkek nihayet 25 yıl hapis cezasına çarptırılmış. Ancak tecavüzcülerden biri hapishaneden kaçmayı başarmış ve 2011 yılından bu yana firari durumdadır. Bu nedenle koloninin pek çok sakini o zamandan beri evlerine çelik kapı ve pencere parmaklıkları taktırmış durumda.
Filmin sistematik güç istismarını – açıkça cinsiyete dayalı şiddeti – eğlence olarak kabul edilebilir hale getirip getirmediği sorusu haklı olsa da, film bir komedi değil, aksine ciddi bir film ve bu önemli konulara dikkat çekiyor. «Kadınlar Konuşuyor» başlığından da anlaşılacağı üzere, film sadece bir grup kadının birbirleriyle konuşmasını konu alsa da,

Sarah Polley bu filmdeki meselelerin aciliyetini ve ciddiyetini kristal berraklığında renkler ve sinematik bir sadelikle aktarmayı başarmıştır. Bu başarısı 2023 yılında En İyi Uyarlama Senaryo dalında Oscar ile ödüllendirilmiştir.
Nefes kesici bir oyunculuk performansına sahip, düşündürücü ve acıklı ama bayağılıktan uzak bir film izlemek isterseniz, «Kadınlar Konuşuyor « filmi tavsiye edilmeyi hak ediyor. (Arkadaş)