İSVİÇRE MÜNİH’TE FIRSAT KOLLADI

Savaş baronlarının temsilcileri 17 – 18 Şubat tarihleri arasında Münih Güvenlik Konferansı için Almanya’da bir araya gelerek (sanki sorunun kaynağı kendileri değilmiş gibi), küresel krizleri etkisiz hale getirmenin yollarını aradılar. Özellikle İsviçre gibi sözde tarafsız ülkeler için kurtlar sofrasında manevra alanı oldukça sınırlıydı.
Dünyanın en önemli güvenlik konferansının bu yıl 60.ncısı düzenlendi. Ancak çok az kişi konferansın yaş gününü kutlamak için bir neden bulabildi. Ukrayna ve Orta Doğu’daki savaşların yanı sıra düzinelerce silahlı çatışma ve insani felaketle birlikte dünyanın mevcut durumu gerilimleri tırmandırma ve daha büyük krizlere yol açma potansiyeli taşıyor.
Bu çerçevede Münih Güvenlik Konferansı (MSC) organizatörleri, konferansa katılan delegeleri, son yıllarda ihmal ettikleri bir şeyi yapmaya davet etti: diyalog.
«Diyalog yoluyla barış» bu yılın temasıydı ve Münih şehir merkezindeki devasa polis varlığıyla tam bir tezat oluşturacak şekilde seçilmişti. Zira katılımcıların güvenliğini sağlamak üzere 5,000 polis memuru görevlendirilmişti. Bunlar arasında, muhtemelen bugün dünyanın en iyi korunan liderlerinden biri olan Ukrayna Devlet Başkanı Volodymyr Zelensky de vardı.
Bu görüntü aslında Avrupa’nın ruh halini yansıtır nitelikte. «Barış istiyorsan savaşa hazırlan» söylemine uygun olarak yeniden silahlanma tüm hızıyla devam ediyor. MSC’ye göre Batı’daki ruh hali daha kötümser hale geldi, ancak dünya çapında hala tırmanma potansiyeli var. Siyasi diyaloğun sembolü olan kurallara dayalı yeni dünya düzeni, Rusya’nın iki yıl önce Ukrayna’yı işgal etmesinden bu yana sorgulanıyor.

KONFERANSIN TIRMANMA POTANSİYELİ GÖRDÜĞÜ YERLER
Münih Güvenlik Konferansı, «göreceli kazanç düşüncesini» sadece herkesin kaybettiği sıfır toplamlı bir oyunla sonuçlanabilecek tehlikeli bir küresel gelişme olarak tanımlıyor. 2024 Münih Güvenlik Raporu, tırmanma potansiyelinin bulunduğu aşağıdaki durumlara işaret etmektedir:
– Rusya’nın Doğu Avrupa’daki emperyalist emelleri ki bu emeller Ukrayna’da savaşı zaten tetiklemiştir;
– Çin’in giderek artan bir şekilde askeri güç kullanarak denizlerdeki hak iddialarını sürdürdüğü Hint-Pasifik bölgesinde şiddetin tırmanması;
– Geçtiğimiz yıl birkaç askeri darbenin gerçekleştiği Sahel bölgesinde artan istikrarsızlık;
– Küreselleşmenin parçalanması ve özellikle ekonomik olarak daha zayıf devletleri riske atması;
– Jeopolitik gerilimlere kurban gitme riski taşıyan iklim değişikliği konusunda küresel eylem;
– Sektörün parçalanmasına yol açabilecek yarı iletkenler ve yapay zeka konusundaki teknolojik rekabetler.

MÜNİH’TE KİMLER YOKTU?
En azından ABD’nin ve Batı’nın gördüğü şekliyle bir bakıma “şer ekseni” olan Rusya, İran ve Kuzey Kore açıkça davet listesinin dışında tutuldu. Ancak örneğin Kenya’nın eski savunma ve dışişleri bakanı Raychelle Omamo, Rusya’nın Afrika’daki rolü konulu bir panelde, Afrika devletleriyle eşit düzeyde etkileşim içinde olan her ülkenin dost olarak görüleceğini açıkça ifade etti. Ancak kilit aktörler yokken diyalog gerçekleştirilemeyeceği de yadsınamaz bir gerçektir.
MSC’nin geleneksel olarak düzenlendiği Hotel Bayrischer Hof’un birkaç yüz metre ötesinde, üç günlük zirvenin ikinci gününde toplanan göstericiler «NATO güvenlik konferansı» olarak adlandırılan bu toplantıyı protesto ettiler. Ukrayna’daki savaş MSC’nin merkezindeydi, çünkü Batı’da Ukrayna’ya destek sağlamak için giderek artan bir mücadele var ve Donald Trump’ın Beyaz Saray’a geri dönme potansiyeli Batı dayanışmasını istikrarsızlaştırma tehdidi oluşturuyor.
Zira ABD’nin Cumhuriyetçi Senatörü Pete Ricketts, partisinin dışlama eğilimlerini açıklarken katılımcılara neler olabileceğine dair bir ipucu verdi: ABD’nin Meksika sınırını kapatmak Ukrayna’ya destek vermekten daha önemli.
Bu yıl, Ukrayna’daki savaşın yeni bir heyecan kattığı NATO emperyalist askeri ittifakının 75. yıldönümü. Ancak ittifakın bundan sonra nereye gideceği belirsizliğini koruyor. Rusya-Ukrayna savaşından sonra ortaya çıkan ilk birlik duygusu azalırken, NATO üyelerinin, savunma bütçelerindeki artışlar ve Avrupa ve ötesindeki ülkelerle daha yakın bağlarla kendini güçlendirmeye devam ediyor.

BİR YAN GÖSTERİ OLARAK TARAFSIZLIK
Çatışma dönemlerinde tarafsız olduklarını iddia eden ülkeler kendilerini her zaman baskı altında hissederler. Rollerini sadece arabuluculuk olarak görürler ancak genellikle fırsatçılık ithamlarıyla karşı karşıya kalırlar.
Münih’te söylemde de olsa tarafsızlığa verilen önceliğin eksikliği, İrlanda, Avusturya, Malta ve Uluslararası Kızılhaç Komitesi (ICRC) delegelerinin yer aldığı ve bu konuya adanmış tek gündem maddesinde açıkça görüldü.
Görüşmeler sırasında bu ülke ve kuruluşlar tarafsızlıklarının bazı temel ilkelerini yeniden teyit ettiler: mevcut çatışmaların yarattığı baskıya dayanmak ve ilgili taraflar arasında arabuluculuk yapmanın yollarını araştırmak. Ana mesaj, kendisini dışta tutarak fayda sağlamanın sevilmekten daha önemli olduğuydu.
Ancak Avrupa’nın tarafsız ülkelerinin genel olarak NATO ile daha yakın ilişkiler kurmak istedikleri de açıktır. Münih’te hazır bulunan İsviçre’nin güvenlik politikalarından sorumlu Devlet Bakanı Markus Mäder, basına verdiği demeçte savunma işbirliğine doğal bir ilgi olduğunu vurguladı.

İSVİÇRE NEYİN PEŞİNDE?
Diğer birçok Avrupa ülkesinin aksine İsviçre Münih’e bir bakan göndermedi ve bu karar ülke içinde de eleştirildi. İsviçre defalarca kaba bir tabirle ‘beleşçi’ olmakla suçlandı. Bu durum ABD’nin İsviçre Büyükelçisi Scott Miller’ın daha önce yaptığı bir yorumu akla getirdi: «İsviçre, NATO çöreğindeki deliktir ve ittifak tarafından sağlanan savunma çemberinden orantısız bir şekilde faydalanmaktadır».
İsviçre bu yıl bir Ukrayna barış konferansı düzenlemek istiyor ancak şu ana kadar, toplantıyı bir Batı meselesi olarak gören ve kendilerini bundan uzak tutmaya çalışan Batılı olmayan ülkeler de dahil olmak üzere, MSC ülkelerinin çok azı bu konferansa katılmayı taahhüt etti. Rusya ise zaten, Moskova’ya karşı yaptırımları kabul ettiğinde tarafsızlığından vazgeçtiği için İsviçre’yi güvenilir bir arabulucu olarak görmediğini defalarca söyledi.
İsviçre barış konferansını tanıtmak üzere Münih’te üst düzeyde bulunmadı ama Zelensky konuşmasında İsviçre’ye atıfta bulundu. Konferansta, dünyanın kurallara dayalı yeni düzeni nasıl yeniden tesis etmek istediğine karar verebileceğini söyledi. İsviçre bunu duymaktan memnun olmuştur, ancak başka birinin bunu bu şekilde görüp görmediği tartışmaya açıktır.
Münih’teki üst düzey zirve, mevcut krizler konusunda diyalog kurulabilmesi için gerekli ön koşulların pek de mevcut olmadığını gösterdi. Orta Doğu bunun bir örneğidir. Katılımcılar üç gün boyunca Hamas ve İsrail arasında devam eden savaş hakkında konuştular ancak somut bir sonuç elde edilemedi. Kaldı ki, Filistin Başbakanı Mohammed Shtayyeh’in katılacağı basın toplantısı da – MSC’de planlanan son basın toplantısı – iptal edildi.
(Arkadaş)