Taylan BATMANSUYU
Avrupa Parlamentosu, Avrupa Birliği (AB) Komisyonu tarafından geçen Aralık ayında kabul edilen yeni Sığınma ve Göç Anlaşması’nı onayladı.
Yeni anlaşma uyarınca yoğun göç alan Yunanistan, İtalya, Malta ve İspanya gibi ülkelerinin yükünü azaltmak için bir dayanışma mekanizması oluşturulacak.
AB üyesi diğer ülkeler de belirlenen asgari oranda sığınmacı kabul etmek zorunda olacak. Kotanın üzerinde göçmen kabul eden ülkelere belirli bir tazminat ödenecek.
Sığınmacı almayı reddeden AB üyesi ülkeler ise, reddettiği kişi başına 20 bin Euro ödemek zorunda kalacak.
Sığınma talebinin 12 hafta içinde karara bağlanması, ret durumunda sığınmacının ülkesine dönüşünün aynı süre içerisinde sağlanması hedefleniyor.
Yeni anlaşma uyarınca, kitlesel sığınmacı akını gibi bir gelişme karşısında üye ülkelerin kriz durumu ilan etmesi ve sığınma prosedürlerini geçici olarak askıya almasına izin verilecek.
AB sınırlarına hukuksuz olarak giriş yapan kişiler, 7 güne varan bir süre boyunca kimlik tespiti, biyometrik verilerin toplanması, sağlık ve güvenlik kontrollerinin de dahil olduğu bir giriş öncesi zorunlu tarama işlemine tabi tutulacak.
Sığınma başvurusu yapan kişilere yönelik yapılacak değerlendirme sürecine ilişkin, tüm imzacı ülkeler ortak kriterler üzerinden hareket edecek.
Sığınma hakkı verilen kişilere tanınan haklar her üye ülke için aynı olacak. Bu husus özellikle İsviçre’de f, b gibi kalma izinlerinin Avrupa’yla uyumlu hale getirilmesi anlamına geliyor.
Üye ülkeler, Avrupa Birliği Sığınma Ajansı’ndan gelen bilgilere dayanarak, sığınmacıların menşei ülkelerdeki durumu da değerlendirilerek, mülteci statüsü düzenli olarak gözden geçirilecek.
Sığınma talebinde bulunanlar, başvuru tarihinden en geç 6 ay sonra çalışmaya başlayabilecek.
Anlaşmada yer alan temel tedbirlerden biri de, AB sınırlarında küçük çocukların bile tutulabileceği gözaltı kamplarının kurulmasını öngörüyor. Buna sınır dışı işlemlerinin sayısının arttırılmasını amaçlayan prosedürlerin hızlandırılması da eşlik edecektir.
Avrupa Parlamentosu Genel Kurulu’nda kabul edilen düzenleme, AB Komisyonu’nun resmi onayının ardından Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girecek.
Üye ülkeler, ulusal yasalarında gerekli düzenlemeleri yaparak yeni anlaşmayı en geç 2 yıl içinde hayata geçirecek.
AP’nin onayladığı göç ve iltica anlaşması, göçmenleri göçe zorlayan nedenlerle (AB’nin desteklediği neoliberal politikalarla bağlantılı olan savaşlar, eşitsizliklerin artması ve iklim krizi) mücadele etmek yerine, Frontex gibi yapılanmalar eliyle göçmenleri geri iterek, Avrupa sınırlarında yaşanan göçmen katliamlarını daha da artıracaktır. Bu antlaşma ile daha önce Avrupa sınırlarını korumak amacıyla kullanılan gayrimeşru yöntemler kısmen de olsa meşru gale getiriliyor.
Onaylanan göç ve iltica politikalarının İsviçre’de de radikal ateşli destekçileri bulunuyor. UDC/SVP’nin izinden giden FDP’li Eyaletler Konseyi üyesi Andrea Caroni kısa bir süre önce Federal Konsey’e iltica işlemlerinin dış kuruluşlara (taşeron) yaptırılması imkânını inceleme çağrısında bulundu; meslektaşları Petra Gössi ve Damian Müller ise Eritreli sığınmacıların Arnavutluk ya da Ruanda’ya geri gönderilmesi çağrısında bulundu.
İnsan hakları kuruluşları, yeni sığınma ve göç düzenlemesine, «insanlık dışı bir sisteme yol açacağı” gerekçesiyle karşı çıkıyordu. Aralarında Uluslararası Af Örgütü, İnsan Hakları İzleme Örgütü ve Oxfam’ın da bulunduğu 161 sivil toplum kuruluşu Avrupa Parlamentosu’ndaki oylama öncesinde yaptıkları açıklamada, «Bu anlaşma Avrupa Birliği’nde uluslararası koruma hakkı açısından yıkıcı sonuçlar doğuracak ve ırkçı profilleme, gıyabi tutuklama ve geri göndermeler de dahil olmak üzere Avrupa genelinde suiistimallere imkan tanıyacaktır» dedi.
Yeni göç yasasının özellikle sığınma talebinin ret ve kabulüne dair hükümlerinin Cenevre Sözleşmesine aykırı olduğunu savunan insan hakları aktivistlerinin baskısına rağmen kabul edilip onaylanan yeni göç yasasının Cenevre Sözleşmesinin revizyonuna yönelik bir hamle gerektirdiği ve önümüzdeki 2 yıl içinde anlaşmayı imzalayan ülkelerin iç hukuklarındaki düzenlemelerinin yani sıra Cenevre Sözleşmesinin de revize edilmesini sağlayacak adımlar atması bekleniyo