Silahlı güçlerin çatıştığı Sudan’da neler oluyor?

 

Beş yılda iki darbeyle halk direnişini birlikte bastıran Sudan’daki askeri güçler arasında çatışma çıktı. Halkın, 2018’de Ömer Beşir’i yıkmak için ayaklandığı ülkede bugüne kadar yaşananları derledik.

 Sudan’da aralık 2018’de başlayan ve 2019’da Ömer Beşir rejimini deviren halk ayaklanmalarını bastırmak için darbe yapan askeri cunta içindeki iktidar kavgası, ülkeyi gerici bir iç savaşın eşiğine getirdi. İki askeri güç olan Sudan ordusu ve paramiliter güç RSF arasında çatışmalar başladı. Çatışmaların ilk gününde en az 56 kişi öldü. Sudan Komünist Partisi ise askeri tarafların iktidarı sivillere bırakmak istemediğine dikkat çekerek halka “Devrimin hedefleri için birleşme” çağrısı yaptı.

 ÇATIŞMALAR NASIL BAŞLADI?

Sudan ordusu ve bugüne kadar birlikte hareket ettiği paramiliter Hızlı Destek Güçleri (RSF-HDK) cumartesi gününden itibaren birbirleriyle savaşmaya başladı. Çatışmanın temelinde paramiliter güçlerin orduya entegre edilmesi konusundaki anlaşmazlıkların yattığı ileri sürülüyor.

Entegrasyon meselesi, Sudan’da iktidarda bulunan askeri cuntanın, sağcı sivil güçlerle iktidarı paylaşmak üzere imzalamaya hazırlandığı anlaşmanın kilit unsurlarından biri. Sol ve halkçı güçler ise, önerilen anlaşmayı eleştirmiş ve anlaşmaya karşı çıkmış hatta sokak protestoları gerçekleştirilmişti. Çatışmaların patlak vermesinden birkaç saat önce Peoples Dispatch’e konuşan Sudan Komünist Partisi Dış İlişkiler Sekreteri Salih Mahmud, “Her iki güç de iktidarı sivil güçlere devretmemek için bir neden olarak kullanılabilmek için silahlı çatışmayı tırmandırmakta ortak çıkarlara sahip” dedi.

Ordu açıklamasına göre, hava kuvvetleri cumartesi günü RSF’nin Hartum eyaletindeki Tiba ve Soba Üssünü tahrip eden saldırılar gerçekleştirdi. Başkent Hartum’daki başkanlık sarayı ve havaalanı çevresi de dahil olmak üzere birçok şehirde sabah saatlerinde ağır silah sesleri duyulmaya başlandı. Daha önce, iktidardaki askeri cuntanın başkan yardımcısı olan General Muhammed Hamdan Dagalo ya da halk arasında bilinen adıyla Hemeti tarafından yönetilen RSF, Cuntanın Başkanı ve Ordu Şefi General Abdelfettah el Burhan’ın konutu olan başkanlık sarayının kontrolünü ele geçirdiğini iddia etti.

 

Muhammed Hamdan Dagalo (solda) ve Abdelfettah el Burhan | Fotoğraflar: Sudaneditors, Kremlin.ru/Wikimedia Commons (CC BY 4.0)

Ordu ise RSF birliklerinin silahlarını geride bıraktıklarını ve yerleşim bölgelerinde saklanmak üzere başkanlık sarayı bölgesinden kaçtıklarını iddia etti. Ordu bölge halkına evlerinde kalmaları çağrısında bulundu. RSF ayrıca Hartum’daki ve Kuzey Kordofan eyaletinde Hartum’un 400 km güneybatısındaki El-Obeid’deki havaalanlarının kontrolünü ele geçirdiğini iddia etmişti.

Çatışmalarla ilgili ilk açıklamayı yapan RSF’ye göre çatışmalar, ordunun Soba’daki birliklerine sürpriz bir saldırı düzenlemesinin ardından başladı ve ardından diğer bazı şehirlerdeki üslerine de eş zamanlı saldırılar düzenlendi. Ordu ise RSF’yi kendi saldırganlığını gizlemek için yalan söylemekle suçladı.

RSF NASIL ORTAYA ÇIKTI?

2013 yılında kurulan RSF, 2000’li yıllarda Sudan’ın Darfur bölgesinde yaşanan iç savaş sırasında devlet tarafından savaş suçları, insanlığa karşı suçlar ve soykırım işlemek amacıyla kullanılan çeşitli milislerin bir araya getirilmesiyle oluşturuldu. Yönetimi altında bu suçlar işlenen Devrik Diktatör Ömer Beşir, Uluslararası Ceza Mahkemesinde (ICC) yargılandı. 2018’de dört ay süren geniş halk protestolarının hedefindeki Ömer Beşir, halkın iktidarı ele geçirmesini engellemek için 11 Nisan 2019’da gerçekleştirilen askeri darbe ile devrildi.

Bu sırada RSF, Darfur’da altın madenciliği üzerine kurulu geniş bir mali ağa sahip ülkenin en güçlü örgütlerinden biri haline gelmişti ve hâlâ da öyle. RSF Lideri Hemeti, Beşir’in görevden alınmasının ardından Sudan Merkez Bankasının istikrara kavuşturulmasına yardımcı olmak için bir milyar doların üzerinde bir taahhütte bulunmuştu.

RSF’nin bu şekilde artan gücü ve etkisi orduyu yıllardır tedirgin ediyordu. Cunta Lideri Burhan ve yardımcılığını yapan Hemeti arasındaki gerginliklerle ilgili haberler sık sık gündeme geliyor ancak askeri yönetimi sürdürmek ve bir halk devriminden korumak amacıyla birleşen bu iki güç birlikte çalışıyordu.

Beşir’in devrilmesinden sonra cunta karşıtı eylemlere başlayan halka karşı RSF birliklerini gönderen ordu yüzden fazla sivili öldürdü, çok daha fazlasını yaraladı ve tecavüz vakaları yaşandı.

 BEŞİR’İN ARDINDAN ÜLKE NASIL YÖNETİLDİ?

Halk ayaklanmaları sırasında oluşturulan ve içinde sol güçlerin yanı sıra Beşir karşıtı ancak sağcı güçleri de içeren Özgürlük ve Değişim Güçleri koalisyonundaki bu sağcı partiler, cunta ile müzakerelere başladı. Ağustos 2019’da sivil-asker ortak bir geçiş hükümeti kuruldu. Halk ayaklanmasının kilit aktörlerinden Sudan Komünist Partisi (SCP) bu uzlaşmayı protesto ederek, aynı yılın ocak ayında Özgürlük ve Değişim Güçlerinden ayrıldı.

Ordu güç paylaşımı anlaşmasına rağmen savunma, polis, dış politika ve Sudan ekonomisinin büyük bölümünü kontrol etmeye devam etti. Sivillere bırakılan küçük iktidar ise ekim 2021’deki yeni askeri darbe ile geri alındı ve o zamandan beri Sudan mutlak askeri rejim altında yönetiliyor.

Halkın önemli bir kesimi ordu ile “Müzakere yok, taviz yok, ortaklık yok” sloganıyla demokrasi mücadelesine devam etti. Sık sık ülkenin çeşitli kasaba ve şehirlerinde yüz binler sokaklara döküldü.

 YABANCI GÜÇLERİN POZİSYONU NE?

Cuntanın tamamen devrilmesi ve generallerinin tamamen sivil bir geçiş hükümeti altında yargılanması yönündeki bu halk çağrısını göz ardı eden Özgürlük ve Değişim Güçleri, darbeden hemen sonra yine müzakerelere geri döndü ve yeniden bir uzlaşma ve ortaklık arayışına girdi.

Müzakereler, Birleşmiş Milletler Sudan Entegre Geçiş Yardım Misyonu (UNITAMS), Afrika Birliği (AU) ve yedi ülkeden oluşan bölgesel blok Hükümetlerarası Kalkınma Otoritesi (IGAD) tarafından oluşturulan Üçlü Mekanizma tarafından desteklendi.

ABD ağırlığını bu müzakerelerin arkasına koyarak hem orduya hem de sağcı sivil partilere taviz vermeleri ve yeni bir güç paylaşımı anlaşmasına varmaları için baskı yaptı.

Komünist Partinin Ulusal Sözcüsü Fathi Elfadl ise, Peoples Dispatch’e verdiği demeçte, Cunta Lideri Burhan’ı destekleyen Mısır ve Suudi Arabistan ile Hemeti’yi destekleyen BAE’nin, farklı hiyerarşik yapıları olsa da Sudan’da askeri bir rejim istediğini söyledi.

Elfadl, “ABD’liler ise sivil bir otorite kurulması için Özgürlük ve Demokrasi Güçleri ile kapsamlı bir anlaşma yapılması için bastırıyorlar, ancak bu sadece cunta tarafından kontrol edilen Güvenlik ve Savunma Konseyine verilecek gerçek otorite için bir kılıf görevi görecek” ifadelerini kullandı.

Cunta ile Özgürlük ve Değişim Güçleri arasında aralık 2022’de bir çerçeve anlaşması imzalandı ve yeni bir güç paylaşımı düzenlemesi üzerinde nihai bir siyasi anlaşmaya giden yol açıldı.

 ‘DİRENİŞ KOMİTELERİ’ UZLAŞMAYI REDDETTİ

O tarihe kadar ordu, polis ve RSF demokrasi yanlısı protestoları birlikte bastırarak en az 120 kişiyi öldürdü ve binlerce kişiyi yaraladı. Ordu ile uzlaşmak istemeyen ve darbeden bu yana kitlesel protestolara öncülük eden Sudan genelindeki 5 binden fazla yerel Direniş Komitesinden (RC) oluşan ağ, anlaşmayı reddetti ve cunta devrilene kadar kitlesel eylemlere devam etme sözü verdi.

Cuntanın çerçeve anlaşmasındaki “uluslararası insan hakları sözleşmelerine… barışçıl toplanma ve ifade özgürlüklerine” saygı gösterme taahhüdüne rağmen devam eden baskılarda o zamandan bu yana yüzlerce sivil daha yaralandı.

Aynı şekilde anlaşma sivil bir başbakanın silahlı kuvvetlerin başkomutanı olacağını belirtirken bu madde de uygulanmadı. Burhan fiili olarak ülkeyi askeri güçle yönetmeye devam etti. Özgürlük ve Demokrasi Güçleri de henüz uzlaşmaya varılmayan noktalarda müzakereleri sürdürdü.

Sonunda, nihai siyasi anlaşmanın 1 Nisan’a kadar imzalanacağı açıklandı. 6 Nisan’da bir anayasa deklarasyonu açıklanacağı ve son olarak Beşir’in devrilmesinin yıl dönümü olan 11 Nisan’a kadar yeni ortak geçiş hükümeti kurulacağı ilan edildi. Ancak bunların hepsi süresiz olarak ertelendi.

RSF yanında yer almakla suçlanan Özgürlük ve Değişim Güçleri, ertelemenin ordu ile RSF arasındaki entegrasyon anlaşmazlığından kaynaklandığını ileri sürüyor.

SUDAN KOMÜNİST PARTİSİNDEN DEVRİMİN HEDEFLERİ İÇİN BİRLEŞME ÇAĞRISI

Sudan Komünist Partisi Merkez Komitesi tarafından yapılan 15 Nisan tarihli açıklamada, yoğun, şiddetli ve karşılıklı askeri çatışmaların halkı tehlikeye attığına ve “Devrimci özlemlerini acımasız baskıya ve daha fazla can kaybına maruz bıraktığına” dikkat çekildi.

“Devam eden bu şiddet ve karşı şiddetin kurbanları, devrimi sürdürmek ve tam demokratik sivil iktidarı elde etmek için mücadele etmeye devam eden direnişçi halk kitleleridir. Normal hayata dönüş, derhal ve tam bir ateşkesle, orduların ve milislerin şehirlerden, köylerden ve vatandaşların yerleşim alanlarından çekilmesiyle başlar” denilen açıklamada, “Şu anda yaşananlar, bazı yabancı güçler tarafından teşvik edilen ve bu yabancı güçlerin silahlı cepleri tarafından yürütülen ülkedeki güç ve zenginlik mücadelesinin devamıdır. Kanlı başlangıçlar ve bunların takibi, partimizin her zaman uyardığı şeydir ve vatandaşların kafa karışıklığına ve sindirilmesine yol açar. Bu bağlamda Sudan Komünist Partisi, tüm milislerin dağıtılmasını, şehirlerde ve kırsalda dolaşan silahların geri alınmasını ve birleşik ve profesyonel bir ulusal ordunun yeniden yapılandırılmasını acil olarak görmektedir” ifadeleri kullanıldı.

Sudan Komünist Partisinin, Sudan halkını, tüm ulusal güçleri, radikal değişim güçlerini ve direniş komitelerini devrimin hedefleri etrafında birleşmeye ve ülkede barış, güvenlik ve istikrarı yeniden tesis etmeye çağırdığı belirtilerek, “Mevcut krizden çıkmanın, devrimi kurtarmanın ve halkın iktidarını kurmanın tek platformu budur. Özgürlük, barış, adalet ve halkın sivil tercihleri devredilemez haklardır” denildi.

Sudan halkına kentleri koruma çağrısı yapan Komünist Parti, “dünya halklarını, demokratik ve komünist güçleri” de Sudan Aralık Devrimi’ne düşman güçleri yenilgiye uğratmak için halkının mücadelesiyle dayanışmaya çağırdı.

 SON AÇIKLAMALAR NELER?

Sudan ordusu “Hemeti’nin milisleri” olarak tanımladığı paramiliter RSF güçlerini tasfiye etme ve parçalamadan önce müzakere veya diyaloğa oturmayacağını duyurdu. Ordudan yapılan açıklamada, halka, “Güvenliğinizi koruyun ve isyancı milislerle çatışmayın. Silahlı Kuvvetler, bu meseleyi hızlı bir şekilde çözmeye muktedirdir, ancak operasyonlardan zarar görmemeniz için çalışıyoruz” denildi.

İslam İşbirliği Teşkilatı (İİT), çatışan tarafları Sudan halkının çıkarlarını dikkate alarak diyalog sürecine geri dönmeye davet eden bir açıklama yayımladı.

Mısır ve Suudi Arabistan’ın, Sudan’daki çatışmaları görüşmek üzere Arap Birliğini acil toplantıya çağırdığı belirtilirken Mısır Cumhurbaşkanı Abdulfettah Sisi, Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres ile görüştü. BM Genel Sekreterliği Sözcülüğünün resmi Twitter hesabından yapılan açıklamada, Guterres’in ayrıca Sudan Ordu Komutanı Orgeneral Abdulfettah Burhan ve RSF Komutanı Muhammed Hamdan Dagalu ile de görüşerek, taraflara şiddete acilen son verilmesi ve diyaloğa geri dönülmesi çağrısında bulunduğu aktarıldı.

İran Dışişleri Bakanlığının resmi sitesinde yayımlanan açıklamada, “Müslüman ve kardeş ülke Sudan’da yaşananlardan kaygı duyulduğu” belirtilerek, yaşanan krizin tek çözümünün Sudanlıların “kendi aralarında müzakerelerde bulunarak ulusal bir girişim üzerine iç mutabakata varması” olduğu vurgulandı.

Fransa Dışişleri Bakanlığından yapılan yazılı açıklamada, Fransa’nın Sudan’da devam eden şiddetli çatışmalar karşısında endişe duyduğu belirtildi. Fransa’nın Sudan ordusu ve RSF komutanlarını çatışmalara son vermeye ve her türlü tırmanışı önlemeye çağırdığı ifade edildi.

ABD, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dışişleri bakanları da, telefon görüşmesi yaparak Sudan’daki son durumu ele aldı. Sudan’daki son gelişmelerin ele alındığı görüşmede, ülkedeki çatışmaların son bulması gerektiği vurgulandı. Görüşmeye ilişkin ayrıntılı bilgi verilmedi.