Sığınmacılar yeraltı sığınaklarında

İsviçre parlamentosu kısa bir süre önce sığınmacıları barındıracak konteynerler inşa etmek için, Sosyal Demokratlardan Adalet Bakanı Elisabeth Baume-Schneider tarafından sunulan ve merkez sağ Radikal-Liberallerden Maliye Bakanı Karin Keller-Sutter tarafından da desteklenen kredi talebini reddetti.
Milletvekilleri, ülkedeki çok az kullanılan sivil savunma sığınaklarının bu işi kolayca yapabileceğini savundu. Sivil savunma sığınaklarında bolca yer var, dolayısıyla konteynırlara 132.9 milyon CHF (148 milyon $) harcamaya gerek yok dediler. Haziran ayında Bern’deki parlamento tarafından verilen mesaj buydu ve 3,000 sığınmacı için konteynırlarda geçici barınma imkânı yaratma planı sağ partilerin karşı oylarıyla reddedildi. Merkez ve Radikal-Liberaller’den bazı milletvekilleri de aralarındaki siyasi seçim rekabetinden dolayı, seçim yılının ortasında muhafazakâr sağ UDC/SVP’nin ekmeğine yağ sürmek istemediler.
Federal hükümet sığınma talebinde bulunanların ilk kabulünden sorumlu olduğu için (kantonlar daha sonra kendilerine tahsis edilen göçmen kotasını yönetmek ve barındırmaktan sorumludur), özellikle Vaud, Valais ve Jura kantonlarında olmak üzere ordu arazisinde çeşitli yerler önermişti zaten.

Anlaşmazlığın fitilini ateşleyen tartışma

Ancak Senato, planı uygulamakla görevli komitenin önerdiği şekliyle ikiye bölünmüş olsa bile talep edilen krediyi reddetti. Yani Temsilciler Meclisi bu çözümü – konteynırlar için 66.45 milyon CHF’nin serbest bırakılması – meclisten geçirmek için boşa kürek çekmiş oldu.
Birçok parlamenter durumun gerçek anlamda aciliyetini sorgularken, Göçten Sorumlu Devlet Sekreterliği’nin (SEM) sivil savunma barınaklarında tam olarak kaç yer olduğunu bile söyleyemeyecek kadar kesin veri sunamamasını da eleştirdiler.
Tartışmanın fitilini ateşleyen de tam olarak bu sığınma evlerinin kapasitesi ile ilgili konu oldu. Merkez Partili Parlamenterler, İsviçre devletine milyonlarca franka mal olan bu kamu tesislerinin tam da bu ihtiyaca cevap verebilecek nitelikte olduğunu savundular. Kantonlar ise sığınmacıları barındırmak için sığınma evlerini yedekte tutmak istediklerini söyleyerek karşı çıktılar.
Elde edilen sonuçtan dolayı hayal kırıklığına uğrayan Vaud Kantonu’nun göç politikasından sorumlu senatörü Isabelle Moret, «Vaud’da çocuklu aileleri sivil koruma barınaklarına yerleştirmemeye karar verdik, çünkü buralar çocuklar için uygun değil» dedi. Yeraltında olmalarının yanı sıra, sığınaklar bazen okulların altında bulunuyor ve sadece geceleri kullanılabiliyor. «Bu, ülkemizde aileleri ağırlamanın onurlu bir yolu değil» diyerek bu sığınakların bugün göçmenleri barındırmak üzere yeniden açılmasının geriye doğru atılmış bir adım olduğunu söyledi.

13-14 ay gibi uzun bir konaklama

Sığınaklar acil durumlar için, en fazla iki ya da üç hafta yaşanacak bir yer olarak inşa edilmiştir. Cenevre’de 13 ya da 14 aydır sığınaklarda kalan mülteciler, “Bu çok zor bir durumdu. Birbirine yakın yerlerde yaşamanın getirdiği sorunların yanı sıra (sık sık kavgalar çıkıyordu), tahtakurularının sebep olduğu sağlık sorunları da vardı” diyerek olumsuzluklara dikkat çekmişlerdi. Eğer amaç bu insanların topluma entegre olmalarına yardımcı olmaksa, onları barınaklarda barındırmanın entegrasyonları açısından nasıl bir karşılığı olabilir? sorusunun cevabı tartışma argümanlarının arasında muğlaklaştırılarak kayboldu gitti. Böylece parlamentodaki tartışmalarda burjuva siyasetçilerinin göçmen politikasındaki önceliğinin insani değil ekonomik olduğu bir kez daha görülmüş oldu.
Oysa bu sığınaklarda barınmak zorunda bırakılan göçmenler zaten savaş nedeniyle travma geçirmiş durumda. İsviçre’ye gelen herkesin ekonomik nedenlerle geldiği düşünülmemelidir. Sonuçta savaş dünyanın birçok yerinde çeşitli boyutlarıyla var.
Sığınmacılar ve yarım düzine dernek tarafından yürütülen Stop Bunker kampanyası sayesinde Cenevre makamları 2015 yılında, o zamanlar çoğunlukla Suriye’den gelen göçmenleri barındırmak için sığınakları kullanmayı bıraktı. Ancak geçtiğimiz sonbaharda kapıları yeniden açıldı. Ukraynalıları değil ama Afganları ve Iraklıları barındırmak için açıldı.
Bu alanların halka açılması sivil savunma tedbirleri açısından desteklenebilir. Ama göçmenleri barındırmak için değil. Orada yaşayan göçmenlerden bazıları, yeraltında, gözlerden uzak bir yerde saklanmanın ne kadar ıstırap verici olduğunu söylüyorlar. Zira buralar, evlerini terk ettiklerinden bu yana yaşadıkları tüm acıları daha da arttıran, cezaevi ortamını andıran karanlık alanlardır.

Sadece acil durum önlemi

İsviçre Mülteci Konseyi sözcüsü Lionel Walter, insanların sivil savunma barınaklarında barındırılmasının «son çare olarak başvurulan geçici bir acil durum tedbiri olarak kalması gerektiğini» söyledi. «Bu tür tesisler mümkün olduğunca azami kapasiteyle kullanılmamalıdır. Mültecilerin hareket özgürlüğü hiçbir şekilde kısıtlanmamalı ve her zaman dışarı çıkabilmeleri sağlanmalıdır. Aileler, çocuklar ve savunmasız insanlar burada barındırılmamalıdır» diye ekledi.
SEM sözcüsü Samuel Wyss’e göre, departmanı onlarca yıldır bazı sivil savunma barınakları da dahil olmak üzere farklı türde barınaklar sağlıyor ve bu barınaklara prensipte yalnızca başka bir seçenek olmadığında başvuruluyor. Ancak daha sonra, kendilerine tahsis edilen göçmen kotalarına ve mevcut konut alanlarının sayısına göre öngörülen farklı önlemleri uygulamak kantonlara düşüyor.
Yıllar boyunca kaç mültecinin sivil savunma barınaklarında kaldığını bilmek zor. Ancak uygulama devam ediyor. 2023 Haziran ortasında, şu anda SEM tesislerinde barındırılan 5.480 kişiden 520’si yeraltı barınaklarındaydı. Ancak SEM sözcüsü, mümkün olduğunca yeraltı sığınaklarına yerleştirilen bu göçmenlerin başvuruları hakkında hızlı bir şekilde karar verildiğini iddia ediyor. Ama göçmenlerin katlanmak zorunda kaldıkları uzun, stresli ve çetrefilli süreçler bunun aksini gösteriyor.
Şubat 2022’de başlayan Rusya-Ukrayna savaşından bu yana Ukrayna’dan kaçan insanlara, bu tesisler savaşın zor anılarını hatırlatsa da, bu tür barınaklarda geçici konaklama imkânı verildi. Ancak bu durum savaşın ve yerel çatışmaların yaşandığı diğer bölgelerden gelen çoğu sığınmacı için daha fazla geçerli.
Tüm bu yaşanmışlıklara, tanıklıklara ve itirazlara rağmen 2013 yılında Federal Mahkeme, yeraltı sığınaklarındaki yaşam koşullarının insanlık dışı olmadığına hükmetti.
Mahkeme, «Sivil koruma tesisleri açıkça acil durum barınakları olarak tasarlanmıştır ve yaşanabilir olmalarına rağmen uzun vadeli barınma çözümleri olarak tasarlanmamıştır» diye yazdı. «Ancak, günün tamamını veya bir kısmını orada geçirme zorunluluğu olmaksızın (bu amaçla kabul merkezleri mevcuttur), ilke olarak geçici olan acil yardım önlemi olarak orada kalmak zorunda olmak, özellikle savunmasız olmayan bir kişi için insanlık dışı veya aşağılayıcı muamele teşkil edemez.» şeklinde karar verdi. Bütün Dünya’da insan haklarına yaklaşımı ve demokrasisi örnek gösterilen İsviçre’ye hoş geldiniz!