FİLM ANALİZİ:
TravailauNoir (Schwarzarbeit)
İSVİÇRE, Ocak 2022
Belgesel, 109 dk.
YÖNETMEN: UlrichGrossenbacher
İsviçreli yönetmen UlrichGrossenbacher’ın yeni belgeseli TravailauNoir (Schwarzarbeit), İsviçre’nin, kayıt dışı (kaçak) işçi ararken çok daha büyük suistimalleri(örneğin yasa dışı kumarhaneleri) ortaya çıkaran ve ülkede az bilinen bir memur statüsü olan işgücü piyasası müfettişliğini mercek altına alıyor.Grossenbacher, Bern kantonunda 68 günde 300 saatten fazla görüntü biriktirdiği düzinelerce denetime eşlik ettiğini söylüyor.
Filmin kahramanlarından İş Piyasası Kontrol Başmüfettişi Stefan Hirt, Bern kantonunda bir şantiyedeki kulübede gözyaşlarına boğulan genç bir işçinin karşısında oturuyor. İşçi, “Üzgünüm patron, lütfen bana bir şans daha ver,” diye yalvarıyor. Hirt, büyük ve yumuşak bir kalbi olan, iri yarı, otoriter bir adamdır. İşçinin ve işvereninin bilgilerini aldıktan sonra, göz yummayı ve hıçkıra hıçkıra ağlayan kaçak inşaat işçisinin kaçmasına izin vermeyi düşünüyor. Hirt, meslektaşı RegulaAeschbacher’a, onun için sorun olup olmadığını soruyor. Meslektaşı “Bir seçeneğimiz var mı?” diye soruyla karşılık veriyor. Hirt için kaçakları neredeyse karın tokluğuna çalıştıran insanları yakalamak daha önemli. Ancak kaçak çalışan işçi doğru bilgi vermediğinde Hirt’in iyi niyetini kaybediyor. Örneğin filmde, turist vizesiyle İsviçre’ye giriş yapmış ve gerçekleri gizleyen bir Makedon işçi için hemen polis aranıyor ve kelepçe vurulup götürülüyor.
Çoğu insan kayıt dışı çalışmayı ara sıra yapılan yarı zamanlı masumane işler olarak anlar, ancak bu terim kapitalist devlet yasalarındafarklı ve masumane olmayan bir şekilde tanımlanır. İsviçre Ekonomik İşlerden Sorumlu Devlet Sekreterliği’nin internet sitesinde, “Genel olarak, sosyal güvenlik, göçmenlik ve vergi hukuku ile ilgili”, “Bildirilmeyen çalışma, işle ilgili raporlama ve izin gerekliliklerinin çeşitli şekillerde göz ardı edilmesi anlamına gelir” diye yazıyor. Ancak yasalardaki bu tür tanımlar filmde yer almıyor. Film tamamen insanlara, kayıt dışı işçilere ve onları denetlemekten sorumlu yetkililere odaklanıyor. Ve bunlar dışarıdan ve İsviçre medyasından edinilen izlenimlerle hiç uyuşmuyor. Ve filme göre müfettişler, sadece kanunları uygulayan kalpsiz insanlar değiller. Kayıt dışı çalışan işçiler, sistemdeki boşluklardan faydalanarak hırsızlık yapan ve sömüren adi suçlular değil, evde çocuklarının geçimini sağlamaya çalışan ve tersine sistem tarafından vahşice sömürülen babalar ve annelerdir. Hirt, Aeschbacher ve meslektaşlarının çoğu, işlerini empati ile yapan hassas insanlar olarak gösteriliyor.
İşgücü piyasası kontrol müfettişleri, şantiyeleri, restoranları, süpermarketleri ziyaret ediyor ve insanların yalnızca yasa dışı istihdam edildiği yerleri değil, düpedüz sömürüldüğü özel bakım evlerini denetliyorlar. İlk vakalardan biri, sözde bir yöneticinin tek başına işlettiği bir süpermarkettir. Haftada yedi gün, fazla mesai, tatil ücreti veya 13. aylık olmaksızın ayda 550 CHF gibi bir “temel ücret” karşılığında çalışıyor. Zira işçinin şüpheli işvereni, yasalarda «yöneticilik» unvanının, çalışanı İsviçre Borçlar Kanunu kurallarından muaf tuttuğunu çok iyi biliyor. Daha sonra, memurlar FrédyGeiser ve RegulaAeschbacher, bir evde günde 24 saat nöbette olması gereken bir geriatri (yaşlı sağlığı) hemşiresiyle tanışıyor, ancak bu hemşireye yalnızca 6,5 saat için ödeme yapılıyor. Dışarıdan bakıldığında İsviçre’de pek mümkün olmadığı düşünülen adaletsizlikler ve kayıt dışı çalışmanın yaygınlığı vurgulanıyor.
Filmin bir de “kötü adamları” var.Tekliflere rağmen hiçbiri filmde adının dahi geçmesini istemeyen suçlu patronlara ek olarak, AB ile müzakerelerde İsviçre ücret koruma sisteminin esnekleştirilmesini talep eden ama bunda başarısız olan FDP’li politikacı IgnazioCassis ya da hâlâ toplumsal içerikli her polemiği bir “sorun” olarak gören eski Federal Meclis Üyesi ChristophBlocher gibi isimler. Müfettişler arasında da sadece kaçaklarla uğraşmakla kalmayıp aynı zamanda İsviçre vatandaşı olarak görmek istemediği ancak vatandaşlığa alınmış meslektaşıyla da uğraşmayı seven kel bir eski polis var. Siyahi bir işçi parmaklıkların arkasına geçtiğinde müfettiş: İki yıl önce ABD’de, polis memuru DerekChauvin’in diziyle boynuna basarak öldürdüğü George Floyd’u hatırlatarak “Herkesin boynuna dizinizle çökemezsiniz” diyor. Filmin bu sahnelerinde, ABD’deki yasadışı göçmen işçileri soğukkanlılıkla ve şiddetle sınır dışı eden Amerikan CIA ajanlarıyla küçük paralellikler ortaya çıkıyor.
Bununla birlikte, filmde gösterilen yetkililerin çoğunun, “kaçak işçilerin” kaçakçıların, tacirlerin ve bu kaçak işçilere neredeyse hiçbir şey ödemeyen ve bu nedenle çok para kazanan kurnaz patronların kurbanları olduğunun farkında oldukları izlenimi veriliyor. Bu kaçakçıların, tacirlerin ve patronların hiçbir temsilcisi bu filmde görünmeye cesaret edemiyor. Filmde FrédyGeiser, görevlerinden birinde öfkeyle, “Ödedikleri para cezası, işçilerin aldığı cezaya kıyasla gülünç” diyor. “Cezaların hepsi direk ona dönüyor. İşime motive olmak bazen benim için zor oluyor” diye ekliyor.
Bu alandaki çalışmalara ek olarak, uzun metrajlı film, İsviçre Sosyalist Partisi üyesi ve sendikacı CorradoPardini’yi de odaklanıyor ve bize bu konuların siyasi alanlarda nasıl ele alındığına ilgi duyma fırsatı veriyor.Pardini’ye odaklanan sahneler, bir sorunun semptomlarını amansızca eleştirmek yerine, yasaları değiştirerek, sorunun kaynağını ortadan kaldırmaya çalışan, işçiler karşısında, işverenlerin tutumunu kınayan seçilmiş bir yetkiliyi gösteriyor. Politikacı, mücadelesi boyunca birçok kez “göçmenler işimizi çalıyor” klişesiyle karşı karşıya kalıyor. Ancak film bunu zekice gösteriyor: belgesiz göçmenler tarafından haksız bir şekilde “çalındığı” iddia edilen bu işleri ve çalışma şartları -ayda bin frank için haftada 60 saat yoğun çalışmayla eş anlamlıdır- hiçbir İsviçreli tarafından kabul edilmeyeceğine dikkat çekiliyor.
Grossenbacher’in filminde, görece belirsiz ve soyut olan kayıt dışı işçiler grubunu oluşturan bireylerin büyük çoğunluğu belgesiz göçmenlerdir. Sonuçta, neredeyse kayıt dışı çalışan tüm işçiler, bunu zevk için ya da yasal çalışarak kazandıklarından daha fazla kazanmak veya zenginleşmek için değil, hayatta kalmak için zorunluluktan yapıyorlar.Çünkü birçok ülkede olduğu gibi İsviçre’de de yasal bir işte çalışmak için, çalışma iznine sahip olmak gerekiyor. Bununla birlikte, böyle bir izine sahip olmak için, sonunda herhangi bir kesinliği olmaksızın başlatılan idari prosedürlerbirkaç yıl sürebiliyor. Bu nedenle, izinlerini alana kadar sessizce beklemeyi göze alamayan, güvencesiz durumdaki göçmenler için, kayıt dışı çalışma genellikle tek çözümdür diyor.
Özetle “Kayıtdışı İş” filmi işçi sınıfı için bir aydınlanma ve bilinçlenme kaynağı, onları iliklerine kadar sömüren kapitalist sistem açısından ise halka yapılan bir suç duyurusu niteliğindedir.