Gazetecilik kriminalize ediliyor

İsviçre Parlamentosu: “Gazeteciler, lütfen size söyleneni yazın!”

Parlamentonun üst kurulu, bankacılık verilerinin sızdırılması sonucu ortaya çıkan bilgileri yayınlayan gazetecilerin hapis cezasına çarptırılmasına olanak tanıyan Bankacılık Kanununun 47. Maddesini değiştirmeme kararı aldı. Anlaşılan İsviçre’nin hükümeti gazetecilerle arasındaki perdeleri çekiyor! İsviçre parlamentosu, «İsviçre Sızıntıları» ya da « İsviçre Sırları « gibi haberleri yayınlayan gazetecilerin çeşitli cezalara çarptırılmasını düzenleyen yasanın devamına karar verdi. Ancak Kantonlar Konseyi’nin bir kısmı daha da ileri giderek araştırmacı gazeteciliğin de suç kapsamına alınmasını istedi. Şimdiden İsviçre’de de gazeteciler, tıpkı Türkiye’de olduğu gibi «gazetecilik suç değildir!» demeye başladılar bile.
Şu anda İsviçre’nin Üst Meclisi’nde yaşananlar göz önüne alındığında, «Gazetecilik, bir başkasının basılmasını istemediği şeyleri basmaktan ibarettir. Geri kalan her şey halkla ilişkilerdir» sözünü akıllara getiriyor. Bu söz belki İsviçre’nin dillere destan yarı-doğrudan demokrasisi dikkate alındığında, başkaları tarafından olan biteni tarif etmekte abartılı bir söz olduğu değerlendirilebilir.
Hiç şüphe yok ki bu karardan önce de, örneğin bir İngiliz gazeteci ve yazar, İspanya İç Savaşı’nı anlatmak yerine İsviçre bankalarının sırları hakkında yazmayı tercih ettiğinde, İsviçre Federal İstihbarat Servisi’nin dosyalarına girecekti. Ve bir banka sızıntısından elde edilen verileri yayınladığı için, en azından üç yıla kadar hapis cezasıyla karşı karşıya kalabilecekti. Ancak parlamento söz konusu yasanın revize edilmesi talebini kendine yönelik bir tehdit olarak algıladı. Ve 14 Aralık’ta Kantonlar Konseyi’nin büyük bir çoğunluğu tarafından (32 lehte, 10 aleyhte) bu kanunun revize edilmemesi (aynen kalması) kararı onaylandı.

Daha az sızma, daha fazla cezalandırılabilirlik

Gerçek niyetin anlaşılması açısından geçmişe bir göz atmak gerekiyor. 1934 yılında İsviçre Bankacılık Kanunu’nun 47. Maddesi bankacılık gizliliğini temel prensip haline getirmiştir. Bu dönemde İspanya Kralı XIII Alfonso’nun zaten İsviçreli bir bankeri var (kendisinden sonra oğlu ve torunu Juan Carlos’un da olduğu gibi) ve Cumhuriyet’ten kaçan büyük İber ailelerinin parası o zamanlar İsviçre’ye finansal akışların ikinci en büyük kaynağını oluşturuyor. Filipinler, Nijerya, Tunus, Rusya, Venezüella gibi ülkelerden gelen müşteriler ile müşteri kitlesi on yıllar boyunca çeşitleniyor. İsviçre bankaları dünyadaki offshore servetin yarısına ev sahipliği yapıyordu. Bu bankacılık ilişkilerinin bir kısmı meşru iken diğer kısmı ise Fransız politikacıları, Latin Amerikalı nüfuz sahipleri, Afrikalı kleptokratlar (yağmacılar) ve Rus oligarkları gibi sömürücü büyük sermaye sahibi kişileri içermektedir.
2008’deki mali krizin ardından 2017’de otomatik bilgi değişimi uygulamaya konuldu. OECD ülkelerinin vatandaşları İsviçre bankacılık gizliliğine ilişkin «haklarını» kaybettiler. Dahası, dünyanın dört bir yanından bir medya konsorsiyumu veri sızıntılarını analiz etmeye ve bankaların en kirli müşterilerinin isimlerini ve servetlerini ifşa etmeye başladı. Bu vakalar kamuoyunda «Panama Belgeleri», «Lux Leaks», «Kongo Hold-Up» ya da « İsviçre Sırları» gibi isimlerle biliniyor. Aslında ifşa edilen bu belgeler tüm yetki alanlarını ilgilendirmesine rağmen, İsviçre bunu finans merkezine yönelik uluslararası bir saldırı olarak gördü. Credit Suisse, İsviçre mahkemelerinden İsviçre sırları dosyasının kaynağını bulmalarını istedi ve onu «ekonomik istihbarat hizmetleri, ticari gizliliğin ihlali ve bankacılık gizliliğinin ihlali» ile suçladı.
Fransız ve İspanyol makamlarına vergi kaçakçıları hakkında bilgi veren eski HSBC Cenevre bilgisayar uzmanı Falciani olayının ardından, parlamentonun «Bankacılık verilerinin satışının engellenmesi» girişimi 2014 sonunda postaya verilen bir mektup gibi geçmişti. Bu nedenle 47. Madde, mesleki gizlilik ihlallerinin «cezalandırılabilirliğini» genişletecek şekilde değiştirildi. Daha açık bir ifadeyle: cezai yaptırım artık sadece verileri üçüncü şahıslara aktaran banka çalışanları için değil, aynı zamanda bu bilgileri yayınlayan gazeteciler için de geçerli olacaktı.
Bu değişiklik Şubat 2022’de Tamedia basın grubunun araştırma biriminden gazetecilerin Credit Suisse’in kirli müşterileriyle ilgili verileri kullanan «Suisse Secrets» projesine katılmaktan vazgeçmek zorunda kalmalarına kadar fark edilmemişti. Tamedia grubunun (Organize Suç ve Yolsuzluk Raporlama Projesi-OCCRP etrafında oluşturulan konsorsiyumun tek İsviçreli üyesi) avukatları yaptıkları analizler sonucunda riskin çok büyük olduğuna karar vermişlerdi. Zira suç işleyen gazeteciler üç yıla kadar hapis cezasının yanı sıra 250.000 İsviçre Frangı’na kadar para cezasına çarptırılabileceklerdi. BM İfade Özgürlüğü Özel Raportörü bu durumu «gazeteciliğin kriminalize edilmesi» olarak değerlendirdi. Sonuç olarak, İsviçre’nin dünya basın özgürlüğü endeksindeki sıralaması geriledi.
Bu kanun maddesini yazanlar bile, kapsamın niyetlerini aştığını beyan etmiş ve metni gözden geçirerek düzeltme yapacaklarına söz vermişlerdi. Ulusal Konsey ise, Federal Konsey’den finans merkeziyle ilgili konularda “basın özgürlüğünü güvence altına almak” için mevzuatta değişiklik yapmasını talep etti. Somut olarak bu, «çıkarların dengelenmesi (gözetilmesi)» kavramının dahil edilmesi anlamına gelmektedir.
14 Aralık’ta Devlet Konseyi üyeleri – Federal Konsey ve Ulusal Konsey’in tavsiyelerine rağmen – bankalar ve tasarruf bankaları yasasının, sayıları editörlerin baskısıyla birlikte azalan İsviçre’nin «yaramaz» araştırmacı gazetecilerinin hapsedilmesine olanak tanıyan meşhur 47. maddesinin gözden geçirilmesinden vazgeçti.
Aynı Meclis sabah erken saatlerde banka arşivlerini tarihçilere açmama kararı almış ve sırlarını paylaşıp paylaşmama kararını şirketlere bırakmıştı. Bu durum İsviçre’nin on yıllar sonra bile sahipsiz kalmış Yahudi varlıkları ve Güney Afrika apartheid davalarında gösterdiği isteksizliği hatırlatıyor. Keza İsviçre Konfederasyonu, Glencore’a dönüşecek olan küçük bir şirketin kurucusu Marc Rich (on yıl önce öldü) ile ilgili arşivlerin büyük çoğunluğunu hala bloke ediyor.

Akıntıya karşı kürek çekmek

Kantonlar Konseyi, 20 Aralık’ta sadece bankacılık bilgilerinin ötesine geçen «yasadışı yollardan elde edilen verilerin daha sonraki kullanımının, özellikle de yayınlanmasının yönetimi» üzerine bir önergeyi tartıştı. «Siber suçlardaki artış» göz önüne alındığında, Akil Adamlar Konseyi şimdi tartışmayı, yayınlanmasının cezalandırılıp cezalandırılmayacağını belirlemek için tüm «yasadışı yollarla elde edilen verileri» kapsayacak şekilde genişletmek istiyor.
Medya hukuku uzmanlarına göre, böyle bir önlemin onaylanması İsviçre’de «araştırmacı gazeteciliğin sonu» anlamına geliyor. Tüm yazı işlerini, kullandıkları verilerin hiçbirinin yasadışı yollardan elde edilmediğinden emin olmaya zorlayan bu önlem, gazetecileri oto sansüre itecek ve mahkemeler tarafından kişisel olarak mahkûm edilmek pahasına belirli konulardan kaçınmalarına neden olacaktır. Kamu yararı kavramı ortadan kalkmıştır. Bu, araştırmacı gazeteciliğin genellikle mahkemelerin çalışmalarını beslediği gerçeğine rağmen böyledir. Gazeteciler için bu, ihbarcılarla çalışmanın suç sayılması; emtia tüccarları tarafından ödenen rüşvetler veya Kongo’daki Kabila klanı tarafından zimmete geçirilen büyük fonlarla ilgili soruşturmaların sona ermesi anlamına geliyor. Bundan böyle gazetecilerden çokuluslu şirketlerin görmelerini istedikleri şeyleri yayınlamaları istenecek. Aksi halde, mahkeme salonlarından cezaevine kadar uzanan bir kulvarda yürümek İsviçreli gazetecilerin kaderi olacak.