Fransızca  derslerim konusunda 

 

Yaşar ATAN

atanyasar@yahoo.de

 

Öğretmen okulunu bitirince, İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümünde öğrencilik hakkını kazanabilmem için, bir sınava katılmam gerekiyordu… Ve bu sınav hakkını alabilmem için de, öğretmen okulu müdürümüzün izni gerekiyordu…

Bu izin için gerekli başvuru dilekçemi okul müdürlüğümüze verdim… Ama öğretmen okulunun yönetmeni olan hocam, bu konudaki dilekçemi geri çevirdi:“Fransızca bölümünü kazanamazsın,oğlum!” dedi. “Sen burada kal! Buradaki eğitim enstitümüzün bölümlerinden birinin sınavına gir…”

Gerçekten öğretmen okullarında Fransızca dersi yoktu. Dolayısıyla ben Fransızca dersleri alamamıştım. Üstelik ortaokuldayken bile Fransızca derslerimiz hemen hemen hep boş geçmişti! Bu yüzden hocam; benim İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü’ne girmek için ısrarıma bir anlam veremiyordu!

Oysa ben kendi kendime, sürekli Fransızca öğrenmeye çalışmıştım… Haliyle inat ettim… Sonunda İstanbul Çapa Eğitim Enstitüsü Fransızca Bölümü için verdiğim dilekçemi kabul ettirdim… Ve Fransızca Bölümü’ne giriş sınavlarını da, ikinci olarak kazandım!

FRANSIZCA BÖLÜMÜ HAKKINDA

Artık bu eğitim enstitüsü tam bir dönüşüm oldu benim için… (Bu konuda bazı söyleyeceklerim olacak daha ileride…)

Behçet Necatigil, Nedim Gürsel’in babası Orhan Gürsel, hocalarımdı… Orhan Gürsel hocamızın oğlu o sevimli küçük Nedim, o zaman yatılı bir okuldaydı. Bazı hafta sonları, babasını görebilmek için bizim enstitüye gelirdi. Ve babasının isteğiyle de dışarı çıkardık onunla. Ben de yakınımızdaki bir pastaneye götürürdüm onu; orada güzel güzel konuşurduk…

Yıllar sonra Frankfurt Kitap Fuarı’nda karşılaştığım Nedim Gürsel’in gözlerini ellerimle kapatıp, ona: “Ben kimim, bil bakalım?” diyecektim …

Böylece iki dost olarak ilişkilerimiz sürüp gidecekti…

YAYINLANAN YAZILARIM KONUSUNDA

Çapa Eğitim Enstitüsü’ndeki öğrenciliğim sırasında, bir ara bir dergi yayınlandı İstanbul’da.  Dergide, „Heykelli Havuz“ diye bir öyküm vardı.  Necatigil hocamın da bir şiiri… Yayınlanan o ilk öyküm, çok beğenilmişti.

Yeditepe dergisinde, Fransızca’dan çevirdiğim bir  öykü yayınlandı gene o öğrenciliğim sırasında… Ne yazık ki o dergiyi yitirdim… Tabii ki çok üzüldüm… Yıllar sonra can dostum Eray Canberk, o derginin aynı sayısından bir tane kitaplığında bulunduğunu söyledi… Çok sevindim haliyle. Zaman içinde, “Edebiyat Mahallesi’nin değişmez muhtarı” diye şaka yollu takıldığım Eray Canberk ile dostluğum, zaten hep süregeldi!..

BAZI FRANSIZ YAZARLARI HAKKINDA

İstanbul Çapa’daki öğrenciliğim sırasında, Fransız yazar Albert Camus, bir kazada yaşamını yitirmişti. Bunun üzerine bazı okul arkadaşlarımızla toplanmış, onun üzerine konuşmalar yapmıştık… Birkaç yıl sonra da, Fransa’ya gitttiğimde, bir köydeki o inanılmaz yalınlıktaki gömütünü görmeye gidecektim Camus’nün…

Evet, Çapa Eğitim Enstitüsü Fransızca bölümünü başarıyla bitirdim… Birkaç yıl sonra da, Marsilya/Aix-en-Provence Üniversitesi’nde, Albert Camus ve Jean Paul Sartre üzerine çalışmalar yaptım. Europe dergisinin yayın kurulu üyesi ve çok değer verdiğim Raymond Jean’ın öğrencisi oldum. Çok şeyler öğrendim kendisinden… Aynı yıl, 68 olayları da patlak verdi…

Orada görüp unutamadığım epeyce anılarım oldu.

LİSE ÖĞRETMENLİĞİM

Liselerde beş yıl Fransızca öğretmenliği yaptım. Bu arada Marmara Üniversitesi Eğitim Fakültesi’nin Fransızca Bölümüne alınacak öğretim görevlisi için açılan sınavı kazanıp orada çalışmaya başladım. Bu süreçte iki kez burslu olarak Paris‘e gittim. Biri bir yıllık, diğeri iki buçuk yıllıktı. Her iki burs süremi, Sorbonne Üniversitesi’nde, edebiyat ve tiyatro üzerine çalışmalara ayırdım. Eugène Ionesco ve tiyatrosu üzerine de bir tez hazırladım…

Paris’teki o son yılımda, unutamadığım anılarımdan biri de; Fransız Edebiyatı konusunda düzenlenen bir geceydi… Şilili evrensel ozan Paul Neruda ve Yunanlı müzisyen Teodorakis, o gecenin yıldızlarıydı…

Daha sonraları onlarla birkaç kez daha buluşmamıza karşın, ne yazık ki birlikte bir resim çektirmediğime hâlâ yanarım!..