Daha fazla yoksulluk

Geçen yıldan devralınan sorunlar ve bunlara yenilerinin de ekleneceğine dair birçok belirtiyle yeni bir yıla girdik ve bu sorunlara dair geçen yıl ocak sayımızda dğerelendirmemizin özeti kısaca şöyleydi:  ‘2023 yılı İsviçre’de aynı zamanda Federal Meclis ve Kanton Temsilcileri Meclisi için yapılacak seçimlerin yılı aynı zamanda. Politik, ekonomik ve sosyal birçok sorunun 2022’den devredenlerle birlikte seçim yılı olması ve bazı olguların daha da derinleşerek yeni süreçlerin açılmasına neden olacağı yönleriyle daha çok gündeme gelecek. Burjuva partiler oy devşirmek üzere bu sorunlar üzerinden daha da çekişecek ve 2023’ün parlamento politikasındaki canlılığı arttıracak. Burjuva kamptaki çekişmenin Federal Konsey’e 2022 yılının sonunda seçilen 2 yeni bakanın görev yapacakları bakanlıklarının belirlenmesinde izlenen yol gözetildiğinde daha da çetin geçeceği ırkçı parti ve liberallerin parlamento ittifakının, çalışma yaşamı, çevre, ekonomi, enerji üretimi gibi alanlarda daha önce tespit edilmiş konsey politikasında bir ayrıştırmayı zorlayacağı ve bu ayrıştırmanın daha çok yasal düzenlemeleri ve hakları kötüleştirme, sertleştirme ve ortandan kaldırma yönünde bir seyir izleyeceği, SVP ve FDP gibi en saldırgan partilerin seçimlere de bu saldırı planları üzerinden dahil olacağı söylenebilir. 2023 yılı için ön görülen büyüme %0,7 ve eğitim ve sağlık başta olmak üzere birçok kamu alnında da kısıtlamalara gidilecek. Emekçi yığınlar içinse birikmiş bu sorunlar ve saldırı planları 2023 yılında daha bir zorlaşmış yaşam ve daha güçlü bir mücadelenin kaçınılmazlığına işaret ediyor.’
Büyük bir oranda bu gelişmeleri birlikte yaşadık ve geçtiğimiz yıl dünyada ve İsviçre’de işçi ve emekçilerin yoğun bir saldırı ve hak gasplarına maruz kaldığı bir yıl olarak kayda geçti. Birçok ülkede işçi ve emekçiler örgütlülükleri oranında bu saldırılara karşı koymaya, haklarını korumak için mücadele etmeye çalıştılar. Dünyadaki sürekli savaş hali keza iç ve dış politik bütünlük açısından bu tablonun tümleyeni durumundaydı. Tam da bu koşullarda yılın ilk ayında Davos’ta DEF ’unda bir araya gelecek dünya egemen güçleri ve politik figürler, bir taraftan yapılacak toplantılarda boy gösterirken diğer taraftan da giderek iyice kutuplaşan dünya siyasetinde pazarlık konusu olacak olgular ve dışa karşı vitrin oluşturma çabalarını cilalayacaklar. Ukrayna, İran, Filistin, Tayvan merkezli gerginlik, çatışma ve pazarlık konuları Davos toplantılarında epeyce gündem oluşturacağa benziyor.
Dünyanın farklı bölgelerinde süren fili savaş ve çatışma ortamı ve her an çatışmaya dönüşebilecek gerginliklerin can güvenliği ve yaşama alanına kavuşma arayışındaki halkların kitlesel göçünü yoğunlaştırırken, bu göç hareketinin Avrupa topraklarına çıkması ise epey bir süreden beridir Avrupa ülkelerinin iki yüzlü gerici yönetimlerinin istismarına uğruyor. Bu ülkelerde ki sosyal yıkım, gelir dağılımındaki uçurum, hayat pahalılığı, yoksullaşma ve artan sömürü, bir taraftan kitlelerdeki hoşnutsuzluğu güçlendirirken yanı sıra burjuva egemen güçlere de işçi sınıfı ve emekçilerin örgütlülüğündeki zayıflığı kullanarak, biriken tepkiyi her şeyden önce ulusalcılık ve milliyetçilik maskesiyle farklı burjuva politik kanalarda yedeklemesine, milliyetçi dalgayı dönemin koşulları gereği bir yönetme biçimine dönüştürmesine olanak tanıyor.
Öncesi de olmakla birlikte hemen hemen bütün Avrupa ülkelerinde Covid-19 pandemisi sonrası geçirilen yasalar, özel güvenlik politikaları, polis kanunu, anti-terör yasaları sivriltilen milliyetçilikle beraber, toplumun hareket kabiliyetini sınırlama için basamak rolü görürken, mevcut sınıf örgütlerinin, sendikaların da bu ilişki ağında safi bir sermaye örgütü olarak hareket etmesini sağlayacak yapısal reformların temeli oluşturulmaya çalışılıyor. Geçtiğimiz sonbaharda yapılan seçimler sonucunda SVP’nin birinci parti olarak çıkması ve geçen seçimlere göre oylarını arttırması, sığınmacı karşıtı söylemini yenileyerek ırkçı-milliyetçi tutumunu perçinlemesi bu gelişmelerin önemli bir sonucu olarak okunmalı ve yeni seçilen Federal Konsey’in 2024 yılında merkez sağla bütünleşik bir saldırgan, emekçi düşmanı bir parlamentonun üstünde yürütme organı olarak görev yapmasının aynı zamanda bir saldırı hükümeti olacağının da ifadesi olarak görülmelidir.
Emeklilik hakları tehdit altında. Emeklilik yaşının 67’ye yükseltilmesi emekli aylıklarının düşürülmesi bunlardan sadece birkaçı. Artan hayat pahalılığına karşı reel alım gücü giderek düşüyor ve ücretler yerinde sayıyor. Sağlık sistemi uygulamalarla iyice çökertilmeye doğru giderken, sosyal hak gaspları ve buna dönük girişimler eksilmeden devam ediyor. Dolayısıyla bu sorunlar ve başkaca eklenecek olanlar bu yıl içerisinde emekçilerin sürekli gündeminde olacak ve bunlara karşı mücadele edilmesini de zorunlu kılacak. Ancak bu suretle kazanılmış haklara yönelik saldırılar püskürtülerek, hak kazanımları ilerletilebilinir.