İsmail Gökhan Bayram
Alacak, vazgeçti, zorla satmaya çalışıyorlar derken Elon Musk geçen hafta Twitter’ın yeni sahibi oldu. Satın almanın ardından geçen bir haftada yapılan analiz ve yorumlarda Musk’ın eksantrik dünya görüşü, Musk öncesi Twitter’ın özgür bir alan olduğu, Musk tek adamlığında bu durumun değişeceği, kullanıcılar ile reklam verenlerin platformdan kaçacağı gibi noktalar ağırlıklı olarak öne çıkıyor. Söz konusu yaklaşımların ortak noktası Twitter’ın -Musk öncesi de dahil- kapitalist bir şirket, Musk’ın ise azılı bir kapitalist olduğu gerçeğini görmezden gelmek. Bu aslında oldukça tanıdık bir yaklaşım. Dönem dönem önümüze sürülen “Demokrasinin olmadığı yere yatırım gelmez”cilik ile akraba. Her sansür yasası tartışmasında “Bu yasa çıkarsa sosyal medya şirketleri ülkeden çıkar” diye yorum yapıp her yeni yasada aynı yorumu yapmaya devam etmekle kapı komşu… “Kaç sansür yasası, kaç antidemokratik yasa geçti, kapitalistler akın akın kaçtı mı ülkeden?” Sorusunun zaten iliklerinize kadar bildiğiniz yanıtını bir yana bırakalım biz Musk ve Twitter’a dönelim.
Daha öncesinde irili ufaklı altmış yedi şirketi yutmuş olsa da Musk’ın kendilerini yutmasına dek Twitter, kurulduğundan beri zarar etmekte olan bir şirket. Bu zararın istisnası 1.2 milyar dolar kâr açıkladıkları 2018 ve 1.45 milyar dolar kâr açıkladıkları 2019 yılları. Twitter’ın 2020’deki zararı 1.1 milyar dolar. 2021’de 221 milyon dolar zarar eden şirket için 2022’nin ilk iki çeyreği açısından da durumun iyi olduğunu söylemek mümkün değil. İlk iki çeyrekteki toplam zarar 472 milyon dolar. Böyle bir finansal tabloda hissedarların şirketi elden çıkarmaya çalışmasında bir gariplik yok. Hatta öyle ki -blöf ya da değil- Musk satın almadan vaz geçtiğinde Musk’ı zorlamak için yargı düzeyinde hamlelerde bulundular. Sonuçta Musk 44 milyar dolara Twitter’ı satın aldı.
Satın almanın tümü Musk’ın kendi kaynaklarından gerçekleşmedi. Ödemenin 12.7 milyar doları büyük bankaların kredi desteği ile mümkün oldu. Bu ise Musk ve Twitter açısından sadece faiz ödemeleri olarak yılda 1 milyar dolarlık ödeme anlamına geliyor. Bankalara olan bu borcun yanı sıra Musk, Twitter’ı tümden satın almış değil. Suudi Prens el-Velid bin Talal, Twitter’ın ikinci büyük ortağı olduğunu duyurdu. Musk’ın yakın arkadaşı ve Twitter’ın Kurucusu Jack Dorsey’in de yüzde 2.4’lük hissesini satmadığını ve Musk’ı desteklediğini biliyoruz. Özetle Musk, 31.3 milyar dolar ödeyip yıllık faiz ödemesi 1 milyar dolar olan bir borcun altına girerek zarar etmekte olan bir şirketin büyük ortağı oldu.
Küçük ortakların ya da borçlu olduğu bankaların Twitter’ın yönetimine nasıl ya da ne düzeyde etki edeceğini bilmiyoruz ancak kârlarını (mali ya da başka türden) öncelemeyeceklerini düşünmek saflık olur. Musk’ın, Twitter’ı sadece mali çıkar için almadığını kabul etsek dahi asgari bir kârlılık ya da en azından mali sürdürülebilirlik bir zorunluluk. Musk’ın reklam verenler için açık mektup yayımlaması tesadüf değil. Yine daha ilk haftada Twitter’dan para kazanmak ya da zararı azaltmak için toplu işten çıkarmalardan altyapı masraflarını yılda 1 milyar dolar kısmaya, mavi tik için aylık abonelik ücretinden ücretli izlenebilen videolara plan ve senaryoların havada uçuşması da tesadüf değil.
Elbette bütün bunlar Musk’ın, Twitter’ı nasıl kullanabileceğine dair senaryoları dışlamıyor. Kapitalistlerin politik çıkar amaçlı medya kuruluşu sahipliklerine benzer bir senaryo gayet inandırıcı. Facebook’un batık kripto para projesi Libra gibi bir projeyle karşılaşmak da şaşırtıcı olmaz. Ya da Musk’ın Mars ve uzay eksenli söylemlerinden ve hedeflerinden yola çıkarak Rus kozmizminden başlayıp transhümanizme uzanan bir tartışma da kurabiliriz. Her halükârda kapitalist hâlâ kapitalist olmaya, kapitalist şirket de kapitalist şirket olmaya devam ediyor.