Fuat AKYÜREK
Sıcak bir kıştan elbette hava koşullarını, küresel ısınmayı vb kastetmiyoruz. Kış soğuğunu ısıtan ve daha da ısıtacak olan işçi eylemlerini, sokağa çıkan, direnişe geçen emekçi yığınlarının mücadelesinin giderek yükselecek olmasına dikkat çekmek istiyoruz. İşin demagoji yanını ise işçi ve emekçi taleplerine karşı büyük sermayenin denetimindeki burjuva basınının yönelttiği kara çalmalar oluşturuyor. Ama burada değinilecek olan demagoji bunlardan ibaret değil. Rusya’nın Ukrayna saldırısının ardından şu günlerde gündeme getirilen 1932-1933 yılları arasında, Stalin dönemi Sovyetler Birliği’nde Ukraynalılara karşı uygulandığı iddia edilen “Holodomor” -açlıkla soy kırım- zırvası. Alman parlamentosu bu yönde bir kararı kabul etti ve bu yönde bir kararı bugüne kadar yaklaşık 24 ülke parlamentolarından geçirdi.
Önce işçi, emekçi eylemlerinden başlayalım. Son dönemlerde İngiltere’de işçi eylemleri dikkati çeken bir yükseliş gösteriyor. Bir süre önce liman işçilerinin grevleri başarıyla sonuçlanmıştı. Şu günlerde ise Demiryolcular ve sağlık çalışanlarının grev ve eylemleri gündemde. Artan enflasyon ve hayat pahalılığına karşı işçi ve emekçiler ücretlerine zam isterlerken, çalışma koşullarının düzeltilmesini de talep ediyorlar. Sermaye medyası ise demagojik bir propaganda yürütüyor ve işçileri “sadece kendi çıkarlarını düşünen benciller” olarak göstermeye çalışıyor. Yani isteniyor ki işçiler, emekçiler sermayenin büyük karları için fedakarlık yapsınlar, kendilerine uygun görülen ücrete razı olsunlar. Buna karşın işçilerin mücadelesi kararlılıkla sürüyor ve yeni işçi kesimleri eyleme geçmek için hazırlıklar yapıyorlar.
Fransa da işçi eylemlerinin zaman zaman yükseldiği bir ülke durumunda. Yakın dönemde ciddi işçi eylemleri gündeme geldi ve Macron iktidarının saldırılarına karşı mücadele bayrağı açıldı. Şu günlerde emeklilik yaşının yükseltilmesi gündemde ve işçi ve emekçiler buna karşı tepkilerini dile getiriyorlar. “Sarı gömlekliler” yeniden sokaklarda görülmeye başlandı. İşçi eylemlerinin yükseldiği bir başka ülke ise Yunanistan. İşçi ve emekçiler büyük sermayenin krizin tüm yükünü kendi sırtlarına yıkmasına karşı grevler ve gösteriler yapıyorlar, ücretlerinin artırılmasını talep ediyorlar. İtalya vb. ülkelerde de benzer gelişmeler söz konusu.
İşçi ve emekçileri eyleme geçmeye zorlayan koşullar Pandemi öncesinde olgunlaşmaya başlamıştı. Dünyanın büyük ekonomileri durgunluk sayılabilecek bir sürece girmiş, krizi koşulları gelişmeye başlamıştı. Ardından gündeme gelen Covit-19 salgını işçi hareketini durgunluğa itmiş, ama bu dönemde işçi ve emekçilerin yaşam ve çalışma koşulları kötüleşmeye devam etmişti. Az çok olağan koşullara geçilmesi durumunda işçi hareketinin acil talepleri ile kendisini açığa vuracağı beklentisi oldukça yaygındı. Koşullar bu yönde gelişti ve büyük sermayenin krizin tüm yükünü işçi ve emekçilerin sırtıma yıkma atağına karşı işçi sınıfı ve emekçi yığınlar mücadelenin yolunu tutular. Bütün bu mücadelelerin kışı oldukça ısıtacağının altını kalınca çizmek gerekiyor.
Gelelim “Holodomor” saçmalığına. Bu iddia önce 1930 yıllarda ABD medyası tarafından ortaya atılmış ancak ciddi bulunmamıştı. Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısı Ukraynalı faşistler tarafından bu iddianın yeniden ortaya atılmasına vesile oldu. İddia 1932-1933 yıllarında Sovyetler Birliği’nde Ukrayna halkının bilinçli olarak açlığa terkedildiğini milyonlarcasının öldüğü şeklindedir. Oysa ciddi araştırmacılar bu yıllarda Sovyetler Birliği’de ciddi bir kuraklığın hüküm sürdüğünü, bazı bölgelerde ise aşırı yağışların tarımsal bitkilerde salgın hastalıklara yol açtığını, bunun kıtlığa neden olduğunu, iddia edilen sayıda ölümlerin olmadığını, gerçekleşen ölümlerde de Sovyet İktidarının bir kastının olmadığını, aksine iktidarın açlığa ve ölümlere karşı ciddi önlemler aldığını ortaya koyuyor. Holodomor iddiası neresinden bakılırsa bakılsın, sosyalizme ve Stalin’e karşı anti-komünist propagandanın yeni bir malzemesidir.
Almanya’nın bu dönemde bu iddiaya sarılması -daha önceki Alman parlamentosunda reddedilmişti- ilginçtir. Alman büyük sermayesi ve iktidarı Hitler döneminde Yahudilere uyguladıkları soykırım suçunu, başkalarının da – örneğin Stalin- işlediğini kanıtlama, suçlarını olağanlaştırma, hafifletme ve unutturma peşindedir. Bu nedenle sosyalizme ve Stalin’e kara çalma peşinde koşmaktadır. Sosyalizmle bir ilgisi olmayan, hatta Lenin ve Stalin’i Ukrayna gibi bir devleti yaratmakla suçlayan Putin Rusya’sının Ukrayna’ya saldırısı Alman ve uluslararası gericilik tarafından komünizme ve Stalin’e saldırının yeni bir gerekçesini oluşturmuştur. Ama hiçbir demagojinin gücü, sınıfsız ve sömürüsüz yeni bir uygarlık yaratma yolunda ilerlemiş olan o dönemin sosyalist Sovyetler Birliği’ni ve Stalin’i karalamaya, onları uluslararası işçi sınıfının gönlünden silmeye yetmeyecektir.