Başarının anahtarı sevgiydi

 

 

 

Yaşar ATAN 

atanyasar@yahoo.de

 

 

Evet, gerçekten de öğretmen olmak gibi bir isteğim yoktu!

Ortaokul öğrenciliğim sırasında, bu konu üzerindeepeyce düşünmüştüm…

Açıkçası, ders notlarım çok iyi olduğu için, tanıdıklarım sık sık aynı konuda bana birtakım sorular yöneltiyorlardı: “Ortaokulu bitirince nereye gideceksin?”  Yada: “İlerisi için hangi mesleği seçmeyi düşünüyorsun?”

Doğrusu bu tür sorularatambir yanıt veremiyordum… Çünkü oturduğum kasabada, ortaokulun üstünde bir okul, yani lise yoktu! O yüzden lisesi olan bir kente gitmem gerekiyordu. Buna da ailemin parasal durumu izin vermiyordu!..

Velhasıl gidebileceğim tek okul, parasız yatılı öğretmen okullarından biriydi…

Evet,bu yüzden sınavlarını ikincilikle kazandığım Balıkesir Necati Bey Öğretmen Okulu’na kaydoldum… Orayı bitirdikten sonra da, sınavlarını kazandığım Çapa Eğitim Enstitüsü Fransızca bölümünde öğrenimimi sürdürdüm. .

Liselerde Fransızca öğretmenliğine başlamıştım… Hatta bu arada müdür yardımcılığı gibi görevler de verildi bana…

Evet, gerçekten de ilk başlarda hiç öğretmen olmak gibi bir niyetim olmadıysa da,olayların gelişimi beni öğretmen olmaya zorlamıştı… Ama kısa sürede bu görevime alıştım ve onu sevmeye başladım. Ve bu mesleğimle ilgili olarak yaşadıklarım, bu sevgimi çokgüçlendirdiler…

Artık şunu da öğrenmiştim ki,insanın mesleğinde başarılı olabilmesi için, içinde sevgi olması gerekiyordu… Ve bu sevgi,eğitimleri için uğraştığı öğrencilerinin başarılarını da, çok zaman zirveye götürüyordu!..

İşte lise Fransızca öğretmenliğim ve müdür yardımcılığım sırasında, çalıştığım ilçeye atanan bir banka müdürünün kızı, öğrencierimden biri oldu…

Lise 5. Sınıfta okuyan bu çocuğun  öğrencisi olduğu liseden getirdiği ders notları,gerçekten çok üstün notlardı. Yalnızca, zayıfın zayıfı bir notu vardı: O da Fransızca dersi notuydu!

Öğrencimiz çok çekingen ve çok pasif duruyordu derslerim sırasında.Fransızca dersimle ilgili sorularıma doğru yanıtlar veremiyordu… Çok zaman da susuyordu…

Zaten ders yılının hemen hemen sonuna da gelinmişti… Kendisini odama çağırıp ona geldiği okulla ilgili bazı sorular sordum… Fransızca dersi notunun bunca düşük olmasının nedenini öğrenmekti amacım… Kızcağız bu konuda tam konuşmamak için epeyce direndi. Ama ben konuşması için üsteleyince;yaşlı gözlerle, geldiği okulun Fransızca öğretmeninden söz etti. O öğretmen ona, ufak bir hatası yüzünden,Fansızca dersi konusunda çok ağır sözler söylemiş: Kısaca,”Sen ne yaparsan yap,Fransızca öğrenemezsin ve bu derste de başarılı olamazsın!..”demiş…

Kızcağız; öğretmenininböyletutarsız bir değerlendirmesi yüzünden, haliyle çok üzülmüş… Ondansonra da, kendini toparlayamamış!..

Bu öğrencimize özet olarak şunu söyledim: “Sen o öğretmenin dediklerini unut… Benim girdiğimFransızca dersleriyle ilgilen…”

Evet,bu konuşmadan bir ay kadar sonra,o ders yılının sonuna geldik. Ve yıl sonu öğretmenler kurulu toplantısındaöğretmenler, bu öğrencimizin Fransızca’dan bütünlemeye kalmasına karar vermek istediler… Çünkü öğrencinin tek dersi vardı zayıf olarak. Ben ders öğretmeni olarak araya girdim hemen… Gülümseyerek, öğrencimizin bu tek dersten sınıfını geçmesini önerdim!..Öğretmenler arasında hemen bir uğultu başladı:”Canım, öğrencinin zaten tek dersi var! Bırakalım, yazın bu tekdersine çalışsın!..” dediler. Ben de,ders öğretmeni olarak bu öğrencinin sınıfını geçmesini istedim…Tabii benim hakkım olan bu direnişim sonunda, öğrencimiz bir üst sınıfa geçti. Ve yeni ders yılında da öğrencimiz, Fransızca’yla barışmaya başladı…

Bu olaydan yıllar sonraydı. Hiç unutmam; bir gece yolculuk ettiğim Bandırma vapurunda,iki bayana rastladım… Beni görünce, bana doğru gelmeye başladılar hemen… Ve bana iyice yaklaştıklarındada, o iki bayandan en genci, birden ellerime sarıldı! Kendini tanıttı hemen. Sonra da: “Hocam, ben üniversitede Fransızca bölümünü bitirip Fransızca öğretmeni oldum!” dedi gülümseye gülümseye…

Doğrusu o anda,yukarıda sözünü ettiğimiz o eski öğrencimin başarısından duyduğum mutluluğu,şimdi bile anlatamam!

 

Evet, öğrenciliğim yıllarında öğretmen olmayı hiç istemediğimi söylemiştim…

Ama şimdi bana aynı soruyu sorarsanız,artık öğretmenlikten başka bir meslek düşünemediğimi ve “sevgi”yle

sürdürülen çalışmaların, bütün kapalı kapıları açtığını söyleyeceğim…

 

****

 

Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza, aşağıdaki kitapları öneriyoruz:

 

-. AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar ATAN– 2. Baskı)

 

–  AKDENİZ MİTOLOGYASINDN EFSANELER (Yaşar ATAN –)

 

–  İNSAN VE TRAGEDYA (André BONNARD – Çev. Yaşar ATAN –2. Baskı.).