Metin ALAN
Tüm ücret görüşmelerinin sona ermesi ve 2023’e girilmesiyle birlikte maaşlarla ilgili süren handikapa ilişkin hesaplamalar da yakında tamamlanmış olacak.
Ülkenin en büyük bankası olan UBS tarafından ülkenin en büyük 300 şirketi arasında yapılan ve kesinlikle gerçek durumu yansıtan bir anket şu sonuca varıyor: “Yapılan yıllık maaş anketine göre, ankete katılan 290 şirket önümüzdeki Ocak ayından itibaren çalışanlarının maaşlarını yüzde 2,2 oranında artırmayı bekliyor.” Ve soruyor: “Son 15 yılın en yüksek artışı olarak kabul edilen, ancak mevcut enflasyon oranının altında olan bu artış, enflasyonist şokla başa çıkmak için yeterli olacak mı?”
Belli ki olmayacak, zira yıllık bazda Kasım ayında (genellikle ücret ayarlamaları için referans noktası) tüketici fiyat endeksinde %3’lük bir artış kaydedilmiş durumda.
Ancak hesaplamalar bu basit değerlendirmeyle bitmiyor. Eklenmesi gereken en az üç tane daha var.
Bunlardan ilki, enflasyon, ücretler ve ücret ayarlamalarına ilişkin tüm hesaplamalara temel teşkil eden “tüketici fiyat endeksi”nin aslında hayat pahalılığındaki artışı ölçmemesidir. Ne sağlık sigortası primleri (ne de diğer sigortaların primleri), ne vergiler ne de diğer birçok günlük harcama sepete (yani maaşları ‘tüketen’ ürünler kümesine) dahil değildir. Dolayısıyla tüketici fiyat endeksi, hayat pahalılığındaki gerçek artışı çok kısmi bir şekilde ölçmektedir.
İkincisi ise ücret ayarlamalarının en az bir yıl geç yapılmasıdır. Diğer bir deyişle, Ocak 2023, sadece ücretlerin bir önceki yıl boyunca günden güne, aydan aya kaybettiği tüketim miktarını telafi etmektedir. Bu birikmiş kayıp (örneğin yıllık 60.000 CHF maaş ve %3 enflasyon oranı ile yıllık yaklaşık 1.800 CHF kayba tekabül eder), ayarlamalara eşlik eden telafi edici önlemler olmadığı sürece tamamen kaybolur: ki bu hemen hemen hiçbir sektör veya şirket için geçerli değildir. Tazminat ödenmeksizin yılbaşında yapılan ayarlamalar, bu ücret kaybını etkili bir şekilde tasdik etmektedir.
Üçüncüsü, daha olası, ancak aynı derecede önemli olan, 2022’nin enflasyonun yükseldiği ve satın alma gücünün azaldığı tek yıl olmamasıdır. Aslında, Federal İstatistik Ofisi tarafından yapılan bir araştırmaya göre, 2021 yılında hem kamu hem de özel sektörde reel ücretler toplamda yaklaşık %1 oranında azalmıştır ve bu sadece toplu iş sözleşmelerinin (TİS) yürürlükte olduğu ve dolayısıyla şirketler ile sendikalar arasında az ya da çok pazarlığın olduğu sektörler dikkate alınarak yapılmıştır. Bireysel sözleşmelerin yürürlükte olduğu diğer sektörlerde durum muhtemelen daha kötüydü. Bu satın alma gücü kaybına zaten dikkat çeken 2021 yılına şimdi bir yenisi daha ekleniyor ve bu da genel durumu daha da ciddi hale getiriyor.
Bu kısa değerlendirmeyi, gösterişli açıklamalarını gerçeklerle destekleyemeyen sendikacıların yetersizliğini, uzlaşmacı ve mücadeleyi sosyal diyaloğa indirgeyen reformist tutumlarını eleştirerek bir sonuca ulaştıramayız. Herkes geçtiğimiz Ağustos ayındaki talepleri hatırlıyor; bu talepler daha yüksek olmasa da %3 ila %5 arasında belirlenmişti (İsviçre Sendikalar Birliği-USS/SGB Başkanı Pierre-Yves Maillard).
Gerçekte, USS/SGB ve bağlı sendikaların neredeyse her yıl düzenledikleri geleneksel Eylül gösterileri de dahil olmak üzere, satın alma gücünü savunmak için hiçbir sendikal eylem düzenlenmedi. İsviçre’nin Fransızca konuşulan bölgelerinde düzenlenen birkaç (çok sınırlı) miting dışında sendikacılar, patronların karşı talepleri karşısında, ücretlerde son iki yılda meydana gelen kayıpları gerçekten telafi edecek bir ayarlama yapılması için, sınıfın gücünü harekete geçirecek, kararlı bir mücadele içinde olmadılar.
Özel bir durum olarak inşaat sektöründe, 2022 sonunda sona erecek olan inşaat sektörü Ulusal Ana Sözleşmesinin yenilenmesi bağlamında bir nebze eylemlilik yaşanmıştır. Burada bile sonuç – sadece ücretlerle sınırlı kalınsa bile – diğer sektörlerde elde edilenin ötesine geçmemiştir: 2023’ten itibaren 150 CHF’lik artış, sektörde aylık ortalama 5.000 CHF’lik bir ücret için %3’lük bir artışa tekabül etmektedir. 2022 zammının telafisi için adil sayılabilecek bir ücret ödenmiştir. Hem ilk taleplerle (herkes için 260 İsviçre Frangı) hem de daha da önemlisi, önceki iki yılın başında (2021 ve 2022) inşaat işçilerinin herhangi bir ücret ayarlaması hakkına sahip olmadıkları gerçeğiyle karşılaştırıldığında oldukça yetersiz bir sonuç.
Dolayısıyla 2023 yılı, yukarıda açıkladığımız tüm nedenlerden dolayı 2022 yılındaki artışı telafi etmek için bile yetersiz bir ücret ayarlamasıyla bu ülkenin ücretli ve maaşlı emekçileri için kötü başlamaktadır. Bunun nedeni sadece ilk ayların daha da kötüleşmeye işaret edecek olması değil (hemen her yerde açıklanan enerji tarife artışlarının yürürlüğe girecek olması), aynı zamanda uluslararası tahminlerin (bir miktar düşüşe rağmen) enflasyon beklentilerinin oldukça yüksek seviyelerde kalmaya devam edeceğine işaret etmesidir. Ancak Ücretli ve maaşlı işçiler için aynı zamanda fiili ve meşru mücadele olanaklarının da kullanılmak üzere kendini dayattığı bir yıl olacak 2023 yılı.
Artan eşitsizlik ve patronların işçilerin kazanılmış haklarına ve taleplerine yönelik saldırılarına karşı, her alanda mücadeleyi yoğunlaştırmak bir zorunluluktur!
2012 yılında Bilan dergisinde yayınlanan verilere göre, İsviçre’deki en zengin 300 kişinin serveti 560 milyar frank iken, 10 yıl sonra, aynı derginin 2022 sayısında, servetlerinin 820 milyar franka ulaştığı açıklandı. Bu olağanüstü artış (yaklaşık %50!), aynı dönemde on binlerce işçinin alım gücünde yaşanan düşüşle tezat bir paralellik oluşturmaktadır.
İnsanlar arasındaki sosyal eşitsizlikler artmış, özellikle son iki yılda durum daha da kötüleşmiştir. Reel ücretler 2021 yılında %0,8, 2022 yılında %2 oranında düşerek on yıllardır ilk kez gerilemiş durumda. Bu eğilimin 2023’te de devam etmesi muhtemeldir: Enflasyonun yeniden yükselmeye başladığı yeni bir ortamda, sendikal örgütlenmeler ve mücadeleler, kamu hizmetleri de dahil olmak üzere gerekli artışları sağlamaya yetmemiştir.
Federal Konseyin AVS/AHV 21 karşı reformunun kıl payı da olsa kabul edilmesi, 2022 yılında yaşanan sosyal gerilemelere damgasını vurdu. 2025’ten itibaren bu ülkedeki kadın işçiler daha uzun saatler çalışmak zorunda kalacak ve bu da patronların onların sırtından sömürdüğü artı değerin artmasına önemli ölçüde katkı sağlayacak.
Federal Konsey’in neredeyse ciddi bir karşı mücadeleyle karşılaşmadan, sosyal gerileme ve hak gaspları ile elde ettiği başarılarından cesaret alan İsviçre burjuvazisi tam gaz saldırılarını sürdürüyor. Kısa bir süre önce, Kantonlar Konseyi’ndeki sağcı çoğunluk LPP/BVG 21 projesinin yeni bir versiyonunu onayladı. Bu durum, 2. sütun tarafından ödenen emekli maaşlarında önemli bir azalmaya (bazı sigortalılar için aylık 200 frank) yol açacaktır. Aynı zamanda, burjuva partileri gemicilik ve ticaret devleri için tonaj vergisi adıyla yeni bir vergi indirimi (teşviki) uyduruyor ve OECD tarafından kararlaştırılan çok uluslu şirketler için asgari vergi oranını (%15) en sermaye dostu şekilde uygulamaya çalışıyorlar.
Övgü dolu sözlerle üzerine çokça yazılıp yorumlar yapılan Elisabeth Baume-Schneider’in Federal Konsey’e seçilmesi, umulanın aksine bu senaryoda bir virgülü bile değiştirmeyecektir. Federal Konsey içindeki yeni görev dağılımı bile şimdiden “İsviçre burjuvazisinin güç gösterisi” yapmasına vesile oldu. İsviçre İşverenler Sendikası’nın eski bir komite üyesi olan Liberal-Radikal Parti üyesi Karin Keller-Sutter, Finans Departmanını devralır almaz hemen “can yakacak kararlar”ı açıkladı bile. Kantonal asgari ücret (Cenevre ve Neuchâtel) uygulamasına yapılan saldırı bu kararlardan sadece bir tanesi.
2022 yılı aynı zamanda işçilerin ve emekçilerin toplu sözleşme ve ücret görüşmelerinin yapıldığı ve bu süreçte dikkate değer bir dizi grev ve protesto gösterilerinin de olduğu bir yıl olmuştur. Smood ve Divora teslimat işçilerinin grev ve protesto gösterileri, AVS/AHV 21’e karşı sendikalar ve özellikle kadınlar tarafından yürütülen mücadeleyi; birçok kantonda örgütlenen ücret eylemlerini; kadın eylemlerinin canlılığını; Cenevre’de ASSC’nin devam eden grev hareketini, Kamu emekçilerinin ve TPG ulaşım emekçilerinin, havaalanı yer hizmetleri emekçilerinin ve pilotların eylemlerini; İsviçre’nin özellikle Fransızca ve İtalyanca konuşulan kesiminde güçlü geçen inşaat işçilerinin grevini; ücretlerin ve çalışma koşullarının iyileştirilmesini amaçlayan çok sayıdaki mücadeleyi bu kapsamda sayabiliriz.
2023 yılında öncelik bu mücadeleleri güçlendirmek olmalıdır. Ülke çapında bir kez daha ilerici bir rüzgâr estirebilecek olan 14 Haziran Kadın grevi; Makine, elektrik ve metal sektöründeki toplu sözleşme görüşmelerinin yanı sıra, ücretleri ve satın alma gücünü savunmak için, işçi ve emekçilerin eylemlerinin yeniden başlayacak olması 2023 yılını hareketli kılacak en önemli konular olma özelliğindedir.