Şu an yürürlükte olan ikamet yasası kapsamında, aile içi şiddet mağdurlarının, şiddeti uygulayanlara bağımlı olmaları, mağdurların büyük ölçüde izole bir yaşam ve tekrar, tekrar şiddete maruz kalmaları ve bu ilişkiyi de sürdürmek zorunda kalmaları anlamına gelmektedir. Bu durum acilen değişmelidir.
Ulusal İstişare (düşünce belirtme) kapsamında “Aile içi şiddet vakalarında Yabancılar ve Entegrasyon Yasasının 50. Maddesine kapsamında önemli kişisel nedenlere göre uygulama garantisi” tartışılıyor. Bu durum İsviçre Sendikalar Birliği (SGB) de dahil olmak üzere dayanışma ağlarını güçlü bir şekilde harekete geçirdi. SGB’nin feminist komisyonunun eş başkanlarından Unia Genel Merkezi Eşit Haklar Sekreteri Aude Spang sorularımızı cevapladı.
Aude, aile içi şiddet yasası hangi durumlarda tüm mağdurları korumuyor?
İsviçre, İstanbul Sözleşmesi olarak adlandırılan kadına yönelik şiddet ve aile içi şiddetin önlenmesi ve bunlarla mücadeleye ilişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ni onayladı. Ancak bu sözleşmeye çekince koydu. Oturma izni eşinin iznine bağlı olan mağdurlar, evlilik içindeki şiddet nedeniyle ayrılırlarsa, oturum izinlerini kaybetme riskiyle karşı karşıya kalıyorlar. Bu durum, “üçüncü ülke” olarak adlandırılan ülkelerden gelen, yani AB/EFTA pasaportu olmayan kişiler için geçerlidir. Bu kişilerin büyük çoğunluğunun, İsviçreli olup olmadıklarına bakılmaksızın, eşleri tarafından istismara uğrayan kadınlar olması şaşırtıcı değildir.
Oturma iznini kaybetme riskinin somut sonuçları nelerdir?
Şu an var olan yasalar ve uygulamaları, mağdurları korumaktan ziyade şiddet içeren çift ilişkilerinin sürdürülmesini desteklemektedir. İstismara uğranıldığında yardım istemek, her durumda acı verici ve atılması son derece zor bir adımdır. Bu adım atıldığında, sınır dışı edilmekle de tehdit edildiğini öğrenen kadın, sadece bir kişinin şiddetinin kurbanı değil, aynı zamanda İsviçre Yasa’sının şiddetinin de kurbanı oluyor. Bu kabul edilemez, bu konuda gözlerimizi kapatmayı reddediyoruz. Artık, “Aile reisine” bağımlılık sözü, yasal eşitsizlikleri meşrulaştırmak için kullanılmaması gereken modası geçmiş, skandal bir sözdür
SGB, çeşitli feminist örgütler, mağdurlara destek ve danışmanlık veren dernekler ve dayanışma ağlarına 15 Mart’a kadar Federal istişareye katılmaları için süre tanındı. Sizler ne talep ediyorsunuz?
Temel olarak, aile içi şiddet vakalarında İsviçre’de ikamet izni verme ve ikamet süresini uzatma hakkının, kişinin ikamet izninden bağımsız olarak tüm kişiler için genişletilmesi çağrısında bulunuyoruz. Bunun yanı sıra, danışmanlık hizmetlerinin arttırılması ve mağdurlara yardımdaki tutarsızlıkların giderilmesini talep ediyoruz. Bunun yanı sıra, ihbar ve şikâyetlerin sunulmasına ilişkin gerekliliklerin azaltılması, Mağdurlara Yardım Yasasındaki tutarsızlıkların giderilmesi ve şiddette asgari “yoğunluk” seviyesi tanımının kaldırılmasını talep ediyoruz. Çünkü bu tanım, sanki belirli bir seviyedeki şiddet kabul edilebilirmiş anlamına geliyor! Ayrıca, birlikte yaşayan çiftlerin düzenlenmesinde, cinsiyet kimlikleri veya cinsel yönelimleri ne olursa olsun, birlikte yaşayan tüm kişilerin açık bir şekilde dahil edilmesi çağrısında bulunuyoruz. Buna, 2019 dan itibaren geçerli olan Uluslararası Çalışma Örgütü’nün İşyerinde Şiddet ve Tacizin Ortadan Kaldırılmasına İlişkin 190 sayılı Sözleşmesinin uygulanmasıda dahildir.
Sesimizin, taleplerimizin duyulacağına inanıyoruz!
Emine Sarıaslan, Marie Saulnier Bloch