Merkez üssü Pazarcık ve Elbistan olan 7.8 ve 7.6 büyüklüğündeki iki deprem, 6 Şubat sabahı saat 4.30 cıvarında, herkes uykudayken büyük yıkıma yolaçtı.Yüzlerce artçı sarsıntı meydana geldi. Maraş, Malatya, Adıyaman, Pazarcık, Elbistan, Antep, Urfa, Kilis, Diyarbakır, Elazığ, Batman, Adana, Antakya, Samandağ, Osmaniye, İslahiye, Reyhanlı ve İskenderun’da birçok resmi bina, hastahane ve cami yılırken; onbinlerce vatandaş enkaz altında kaldı.20 bin bina dümdüz oldu,50 bin bina yıkılacak hale geldi. Resmi rakamlara göre kimliği tespit edilerek defnedilenlerin sayısı, 30 bine ulaştı. Ayrıca halen enkaz altında 200 bin kişi olduğu tahmin ediliyor. Bir hafta geçmesine karşın, enkaz altındakiler halen kurtarma ekipleri tarafından kurtarılmayı bekliyor. Deprem Suriye’de, Rojava’da, Hama, Halep ve Lazkiye bölgelerinde de binlerce can kaybına yolaçtı.7 günlük ulusal yas ilan edildi. OHAL ilanı mecliste AKP ve MHP oylarıyla kabul edildi.Muhalefet OHAL’e destek vermedi.Okullar kapatıldı,Üniversiteler uzaktan eğitime geçti, öğrenci yurtları boşaltıldı. Dünyanın hemen tüm ülkeleri, Ermenistan ve Yunanistan dahil, Türkiye’ye deneyimli kurtarma ekiplerini ve eğitimli köpeklerini yolladı. Türkiye’nin vatandaş inisyatifleri, spor kulüpleri,sanatçıları, devrimci-demokrat ve komunistler seferber oldular, deprem bölgelerine yardıma koştular. Devlet adeta ilk iki gün, AFAD’ıyla, ordusu ve bürokrasisiyle çuvalladı. Çok değerli olan saatlerde ölümlere seyirci kaldı. AKP-MHP faşizan yönetimi, enkaz altındakilerin ve yardıma koşanların iletişim kanalı olan sosyal medyaya bant daraltaması uyguladı, Twitter’i işlevsiz hale getirerek; acizliğinin halk kitleleri tarafından görülmesinin üstünü örtmeye çalıştı.
20 yılı aşkın ülkeyi yöneten, 1999 İstanbul depreminden sonra hiçbir önlem almayan,inşaatçı rantiyer tabakayı palazlandıran, halktan toplanan 40 milyar dolardan fazla deprem vergisine çöken, çürük milyonlarca binayı; ‘’ imar barışı’’ ya da ‘ İmar affı’’ adı altında üstelik vatandaştan milyarca lira para toplayarak aklayan başta AKP-MHP Faşizan kliği, ordusu ve yargısıyla tüm devlet bürokrasisi; yaşanan ölümlerin esas sorumlusudur. Depremlerin nerede ve kaç büyüklüğünde olacağını, bilimadamları, deprem uzmanları, jeo-fizikçiler, mimar ve mühendisler aylardır anlatıyordu. Göz göre göre toprağa verdiğimiz onbinlerce canımızın katili, gerçek anlamıyla ‘Katil devlet’tir. Devletin tüm organlarını yürütmeyi, yasama ve yargıyı tekeline alan, herkesin iki dudağından çıkacak söze bakar hale geldiği T. Erdoğan, depremlere karşı hiçbir bilimsel önleme yanaşmadığı gibi; seller, orman yangınları ve maden katliamları yaşandığındaki ünlü söylemini yine tekrar etti. Deprem sonucu ölümleri: ‘’Kader planı’’ olarak gösterip, sorumluluktan kaçmaya çalıştı.Türkiye halklarının eli, önlem almayarak, zamanında harekete geçmeyerek katliamlar yaşatan ‘’Katil devlet’’ in başı T.Erdoğan’ın yakasını bırakmayacak, elbette hesap soracaktır. (arkadaş)