Sistematik ırkçılık hayatı zorlaştırıyor

 

 

Federal Irkçılıkla Mücadele Servisi (SLR) tarafından Mart ayında yayınlanan bir rapor, İsviçre’de çeşitli alanlarda sistematik ırkçılığın varlığını ortaya koymaktadır.

“Yapısal” ya da “sistemik” ırkçılık, ırksal kriterlere (ten rengi, isimler, diller, aksanlar, vs.) dayalı ayrımcılık ya da dışlama biçimlerini ifade eder ve bunlar yalnızca yasalarca cezalandırılabilen eylemlerle (hakaret, saldırganlık) değil, aynı zamanda tarih boyunca oluşmuş ve artık toplumda fark edilmeyecek kadar kök salmış önyargılarla da kendini gösterir.

Bu olgunun İsviçre’deki, toplumdaki ve kurumlardaki durumunu değerlendirmek üzere, SLR tarafından görevlendirilen Neuchâtel Üniversitesi İsviçre Göç ve Nüfus Çalışmaları Forumu, 300’den fazla bilimsel çalışmayı gözden geçirmiş ve bu alandaki uzmanlarla bir araya gelmiştir. Forum, bu sistemik ırkçılığın “bir gerçeklik” olduğu ve önlem alınması gerektiği sonucuna varmıştır.

Konfederasyon için bir ilk

SLR basına yaptığı açıklamada ırkçılıkla mücadelede bakış açısının değiştirilmesi gerektiğini savunarak “Bugüne kadar alınan tedbirler […] öncelikle insanların tutumlarını değiştirmeyi veya mağdurları desteklemeyi amaçlıyordu. Bu yanlış değil, ancak yeterli değil” dedi. Böylece ilk kez bir federal rapor İsviçre’deki sorunun boyutlarını kabul etmiş oldu.

Raporda, örneğin Arnavut, Türk ya da Tamil soyadına sahipseniz konut, siyah ya da Kuzey Afrikalı iseniz iş bulmanın zorluğundan bahsediliyor. Ayrıca basmakalıp önyargıların yetkililer tarafından alınan bazı kararlarda rol oynadığına dikkat çekiliyor.

Federal İçişleri Bakanlığı’na bağlı servis, hemen harekete geçme çağrısında bulunarak, en çok etkilenen alanların ve insan kategorilerinin belirlenmesi ve ardından sivil toplum, kurumlar veya araştırma yapan ilgili tüm aktörlerle işbirliği içinde çalışılmasıyla başlanılmasını öneriyor. Ancak Başkan yardımcısı Katja Müller, “Alınacak tedbirlere karar verecek olan Irkçılıkla Mücadele Servisi değil” diyor.

Artan eylem çağrıları

Cenevre ulusal meclis üyesi Vincent Maitre (Le Centre), resmi kurumlar içinde sorunu çözmek için “kolay ve hızlı” hareket etmenin mümkün olacağını söylüyor. Ancak “işgücü piyasası veya konut gibi tamamen özel sektörlerde, hızlı ve somut hareket etmek çok daha zor görünüyor çünkü kendimizi biraz gözden kaçan sözleşmeli ilişkilerin içinde buluyoruz” diyor.

İsviçre, yılın başında ırkçılığı ele alış biçimiyle, özellikle de BM İnsan Hakları Konseyi tarafından çeşitli eleştirilerin hedefi olmuştu. Uluslararası Af Örgütü de yıllık raporunda İsviçre’deki “sistemik ırkçılığı” kınamıştı.

Son olarak 2002 yılının başlarında İsviçre, sistemik ırkçılığı kınayan ve diğer hususların yanı sıra ırksal profillemenin yasaklanması ve bağımsız sivil polis izleme organlarının oluşturulması çağrısında bulunan BM Afrika Kökenli İnsanlar Çalışma Grubu’nun bazı üyeleri tarafından şiddetle eleştirilmiştir.

Bu olguyu ölçme ihtiyacı

Ayrımcılık konularında danışmanlık yapan ve ırkçılık karşıtı bir aktivist olan avukat Meriam Mastour için bu konuda güvenilir istatistiklere sahip olmak her şeyden önemlidir.

“Güvenilir rakamlar olmadan sahada politika uygulamak son derece zordur” dedi. Özellikle, “ayrımcılığa uğrayan insanların hikâyelerini rahatça anlatabilmeleri” için dinleme merkezlerinin sayısının ve güvenilirliğinin arttırılması çağrısında bulunuyor.

İsviçre’de ırkçılık üzerine bu yıl yayınlanan uzun bir araştırmada, bilimsel medya Heidi.news, diğer şeylerin yanı sıra, ülkedeki 23 dinleme merkezinin kaynak eksikliğinin ve bazılarının Devlete bağlı olmasının “İsviçre’deki ırkçılığın hafife alınmasına” nasıl katkıda bulunduğunu deşifre etti.

Meriam Mastour ayrıca siyaset dünyasına “açıkça ırkçı olan yasaları tartışmayı ya da oylamayı reddetme” ve toplum düzeyinde “damgalayıcı tartışmalar yapmayı reddetme” çağrısında bulundu.

Farklı alanlarda farklı bilgi

Irkçılıkla Mücadele Servisi özetinde, ayrımcılığın farklı gruplarda ve yaşam alanlarında farklı şekillerde kendini gösterdiğine işaret etmektedir. Bu araştırma incelemesi sayesinde, özellikle çalışma, barınma, idari prosedürler ve vatandaşlığa kabul alanlarında “kurumsal ve yapısal ayrımcılık belirtilerinin” tespit edilmesinin mümkün olduğunu açıklamaktadır.

Daha az ölçüde de olsa sosyal yardım, polis ve adalet de etkilenmektedir. Son olarak, sağlık ve eğitim-öğretim alanlarında bu tür bir ayrımcılığın varlığı araştırmada tartışma konusudur.

“Medya ve internet” ile “gündelik yaşam, kamusal alan ve aile” alanlarında sistemik ırkçılıkla ilgili sonuçlara varmak için henüz yeterli çalışma bulunmamaktadır.

Bununla birlikte, “uzun vadede toplumda ırk ayrımcılığına karşı koruma sağlamak için yapılarımıza ve kurumlarımıza eleştirel bir gözle bakmamız gerekiyor” deniyor. Araştırmacılar ayrıca bu alanda daha fazla araştırma yapılması çağrısında bulunuyor: “Bu bilginin oluşturulmasını ve yayılmasını sağlamak, bu süreci desteklemek ve bu bilgilerden yararlanmak politikacılara, yetkililere ve kurumlara düşmektedir” deniliyor. (Arkadaş)