Yüksek enflasyon dar gelirlilerin cebini vuruyor

Enflasyonun tüm batı dünyasında ve İsviçre’deki keskin yükselişi, halk sınıflarının satın alma gücü ve yaşam koşulları için ciddi bir tehdit oluşturuyor.

Savaşlarla ve spekülasyonlarla şiddetlenen enflasyon

Pandeminin patlak vermesi ve Ukrayna’da çatışmanın kötüleşmesi, bir süredir Avrupa’da ve İsviçre’de kestirilemez bir boyutta enflasyon sarmalını tetikledi ve birkaç AB ülkesinde çift hanelere varan zirveler yaptı. ABD ve AB tarafından Rusya’ya uygulanan (ve İsviçre tarafından tarafsızca uygulanan) yaptırım rejimi, özellikle elektrik ve gaz gibi çeşitli temel malların fiyatlarının yükselmesinde etkili olmakta ve düşük gelirli emekçiler için ciddi sonuçlar doğurmaktadır. Tedarik zincirlerinde yaşanan sıkıntılar ve enerji, hammadde ve yarı mamul fiyatlarında genel bir artış ile karakterize edilen ve patronların söylemiyle “ekonomik durumun istisnai doğası”, tüketici fiyatlarındaki artışın tek nedeni değil.Onlarca yıllık kapitalist sermaye yoğunlaşması boyunca oluşmuş büyük tekeller, aslında çoğu zaman tamamen haksız yere daha yüksek fiyatlar dayatmak için bu durumdan büyük ölçüde yararlandılar. Büyük kapitalist sermaye grupları, kârlarını korumak (ve mümkünse artırmak) amacıyla, temel malların fiyatları üzerinde spekülasyon yaptılar ve artış talep eden emekçilerin ücretlerinin yükseltilmesine karşı çıktılar.

Tamamen yetersiz bir kamu denetimi: Kaybeden işçiler ve KOBİ’ler!

Bu dinamiğe karşı devletin,fiyatların düzeyi, ülkenin ekonomik arzı ve gelir dağılımı üzerindeki denetimi son derece yetersiz görünmektedir. Onlarca yıllık liberalleşme, özelleştirme ve “bırakınız yapsınlar”cı tutum, şimdi kamu kurumlarının bu ciddi ekonomik çalkantılarla baş etmedeki genel yetersizliğini ortaya koyuyor. Öyle ki, fiyatları kontrol etmekten ve temel mal stoklarını güvenceye almaktan sorumlu federal yetkililer, ekonomik ve sosyal istikrarı sağlayacak güç ve araçlardan yoksun olduklarını kendileri de kabul ediyor. Ekonomik özgürlük (serbestlik) ilkesi ve yürürlükteki uluslararası anlaşmalar, temel ekonomik değişkenleri, İsviçre’de depolanamayan temel malların tedariki konusunda aşırı derecede bağımlı olduğu büyük sermaye sahiplerinin ve yabancı devletlerin insafına bırakıyor (örneğin: İsviçre’nin kendi depolama tesislerine sahip olmadığı ve özellikle Almanya’dan tamamen ithalata bağımlı olduğu gaz). Bir kez daha, Devletin ekonomik alandan geri çekilmesi, fiyatların yükselmesiyle boğulmuş ve muhtemelen gelecekte de kendi tüketimlerini sınırlandırma ve ağır yaşam koşullarıyla karşı karşıya kalacak olan emekçi sınıfların ve küçük işletmelerin zararına olacak şekilde, büyük tekellerin gücünün ve kârlarının daha fazla genişletilmesine dönüşüyor.

 

Bu analiz temelinde sosyal bir devlet olduğu iddiasındaki İsviçre devleti, ilk etapta aşağıdaki 10 maddede sıralanan önerileri hayata geçirmelidir:

1- Rusya’ya yönelik yaptırımlara son vermeli, ABD ve AB’ye bağımlılığın sona ermesi için, ulusal ve uluslararası siyasi baskılara boyun eğmeden çeşitlendirilmiş ticari ilişkiler geliştirmelidir.

2- “Sosyal bir asgari ücret için” popüler girişiminin talep ettiği şekilde, kanton asgari ücretlerinde bir artışla başlayarak ücretlerin endekslenmesi, yasayla belirlenen aralığın dar sınırlarına bağlı olmadan enflasyona göre düzenli olarak ayarlanması, aynı zamanda kamu yardımından yararlanan şirketler için, ücretlerin fiyatlardaki artışa endeksli olmasını sağlayacak şekilde kesin ücret kısıtlamaları getirilmelidir.

3- Sosyal yardımların ve emekli maaşlarının enflasyona göre ayarlanması: Kanton ve belediyeler tarafından düşük gelirli ailelere ödenen sübvansiyonlar ve emeklilere ödenen AHV emekli maaşları enflasyona endekslenmelidir.

4- Temel malların fiyatları dondurulmalı, Konfederasyon, sürmekte olan spekülasyona karşı koymak için temel ihtiyaç kalemlerinde (benzin, gaz ve elektrikten başlayarak, diğer temel tüketim maddeleri) maksimum bir tavan belirlemelidir.

5- Vergi yükünün işçiler ve şirketler arasındaki eşitsiz ve adaletsiz dağılımı, fiyatlardaki düşüş, KDV gibi anti sosyal vergilerin kaldırılması ve büyük tekellerin (farklı Avrupa ülkelerinde öncelikle tartışıldığı gibi enerji alanında) elde ettiği aşırı kârların vergilendirilmesi yoluyla giderilmelidir.

6- Maaş ve sosyal yardım ayarlamalarının esas alındığı Ulusal Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) hesaplama yöntemi revize edilerek, sağlık sigortası primleri hesaplamaya dahil edilmeli ve çeşitli hane harcamalarına (özellikle konut ve enerji) atfedilen gelir oranı, bir aile bütçesinin fiili harcama bileşimine dayalı olarak gözden geçirilmelidir.

7- Federal Fiyat Denetçisinin yetkileri genişletilmeli, spekülatif fiyatlar belirleyenlere daha ağır cezalar verilmeli ve fiyat oluşum süreci üzerinde önleyici kontrol sağlanmalı, şirketlerde gelirin doğru dağılımını takip etmek için yeni Federal Ücret ve Kâr Denetçisine, kâr biriktiren ve aynı zamanda istihdamı azaltan büyük şirketlere yaptırım uygulama yetkisi sağlanmalıdır.

8- Federal Ekonomik Tedarik Ofisi (FOPE) reforme edilmeli,Örneğin talep hakkı ve ihracatın engellenmesini içeren daha geniş bir müdahale gücü sayesinde, temel mal stoklarının yurt dışında değil ülke içinde, büyük özel sektör kuruluşlarının değil Konfederasyonun doğrudan kontrolü altında oluşturulması garanti altına alınmalıdır.

9- Ülkenin arzı için stratejik şirketler kamulaştırılmalı ve devlete ait şirketler üzerindeki denetim güçlendirilmeli.Örneğin, enerji üreten ve dağıtan gruplar sıkı kontrol altına alınmalı, belediye özelleştirmelerine karşı çıkılmalı, enerji şirketleri üzerindeki parlamento kontrolü güçlendirilmeli ve kamu varlıkları diğer kuruluşlara genişletilmelidir.

10- Ulusal Banka rezervlerinin Konfederasyona ve kantonlara adaletli dağıtımı sağlanmalı, 100 milyardan fazla dağıtılabilen ancak asla dağıtılmayan rezervin en azından 50 milyarı, devlet adına hammadde ve enerji alanındaki stratejik şirketlerden hisselerinin satın alınması için derhal kullanıma sunulmalı ve emekçilerin satın alma gücünü destekleyecek önlemler için harcanmalıdır. (Arkadaş)