Yaşar Atan – Aradığım suyu bulmuştum

 

 

Yaşar ATAN

“Özgeçmişim” ile ilgili hazırlayacağım bu yazı dosyamın başına oturduğumda; ta çocukluğumdan beri yürüdüğüm bu uzun yol boyunca, zaman zaman  kurduğum menzil çadırlarından birinde buldum birden kendimi!..

„Bellenti Çadırları“ da dediğim bu “dinlenme odalarına”, zaman zaman, bazen de sık sık geri döndüğüm olur…

İşte şimdi de rastgele girdiğim o çadırlardan birinin bir köşesine, sessizce oturdum: Aradan çok zaman geçmeden de, az sonra sözünü edeceğim o geçmişimde yaşadığım olayların içinde buldum kendimi…

****

Yanılmıyorsam oniki yaşlarındayım… İlkokul öğrenciliği sürecimin sonunda olmalıyım. Bizim sebze-meyve bahçemizin ve de içinde yazlık evimizin de bulunduğu o yemyeşil vadideyim.

O vadide, yaz kış suyu hiç kesilmeyen bir dere akar. Ve oradaki sebze, meyve bahçeleri de, o derenin suyuyla sulanır hep… O vadide bahçe olmayan, ama özellikle ceviz, fındık ağaçlarının bulunduğu alanlar da vardır. İşte ceviz ağaçlarının ve tek tük de başka çeşit ağaçların gölgelediği o vadideki alanın bir köşesine oturmuşum… Elimde de, çorba kaşığına benzer demirden bir aygıt var…

İşte o çocukluğum sürecinde, oralarda su arayıp bulmak gibi bir düşünce ve büyük bir istek, beni sürekli oyalıyordu… O yüzden de o vadiye her gelişimde, hep aynı düşünceyle cebelleşirdim. Ve de elimde yada cebimde, o sözünü ettiğim kaşık benzeri demirden bir aygıt olurdu. Şunu da hemen söylemeliyim ki, daha ileride de sözünü edeceğim gibi, okul dışındaki boş zamanlarımın çoğunu, o vadide yada orada bulunan bahçemizde geçirirdim!..

İşte o gün de, epeyce uzun bir zamandan beri yaptığım gibi,  yukarıda sözünü ettğim o kaşık biçimli aygıtla toprağı rasgele eşelemeye başladım… Eşelediğim toprağı da biraz ötelere doğru süpürüp yığıyordum. Birsüre sonra toprağı eşelediğim yerde, bir ıslaklık belirmeye başladı!..

Bu kez eşeleme işini hemen hızlandırmaya başladım! Ve bu heyecanlı hareketlerim epeyce sürdü… Derken küçük parmağım kalınlığında bir su sızıntısı akmaya başladı birden o kuru toprakta!..

Haliyle bir sevinç çığlığı ataraktan havalara sıçrıyorum! Sonra biraz dinginleşip gene suyun akmağa başladığı yere yeniden oturuyorum…

Hemen oralarda elime geçirdiğim ağaç kabuklarını, ucu ucuna yerleştirip üstünde akıtmaya başladığım o suyu, küçük bir çeşmeye dönüştürüyorum artık…Ve aynı gün evden aldığım kilden yapılma bir bardak koyuyorumküçük çeşmenin yanına… Gelip geçenler oradan kana kana su içsinler diye!

Anneme ve işten dönen babama; ogünkü akşam yemeği sırasında,durumu sevine sevine anlatıyorum… Beni gülümseyerekten dinliyorlar… Birkaç gün sonra iş dönüşü akşam yemeğindede, babam benim daha önce anlattığım su öyküsünü doğruluyor. “Afferim benim oğluma, “ diyor babam anneme dönerek. “Benim oğlum sözünü ettiği o suyu gerçekten de bulmuş! Söyledikleri doğruymuş. Gerçi benim oğlum yalan, uyduruk şeyler söylemez…Ama biraz şaka yapıyor sandım.. Doğrusu o sudan ben de birkaç kez içtim. Gerçekten de su soğuk ve çok güzel. Artık gelip geçenler de o sudan kana kana içerler, sonra da dua ederler. Hele buraların o yakıcı yaz günlerinde!..”

Ertesi günkü akşam yemeğinden sonra annem debirden bizi susturup: “Bakın size ne diyeceğim? Bu akşam yemeği sırasında size içirdiğim şu testi suyu konusunda ne diyosunuz?”

Babam da ben de pek bir şey diyemedik. Çünkü annemin söylediklerinden pek birşey de anlamamıştık!

Sonra annem, hiç konuşmadan boynuma sarılıp birkaç kez yanaklarımdan şapur şupur öptü!.. Sonra da gülümseyerekten:

“Bu  akşamki yemeğimiz sırasında içtiğiniz suyu beğendiniz değil mi?”

Biz de suyun çok iyi olduğunu söyledik. Annem hiç konuşmadan sırtımı gülerekten birkaç kez eliyle okşadıktan sonra: “Bu suyu işte oğlumuzun çeşmesinden doldurup buraya getirdim bugün öğleden sonra! Gördüğünüz gibi, gerçekten de su çok güzel ve de soğuk! Oğlumuzun ömrü de o suyumuz gibi upuzun olsun, inşallah!..”

O su konusunda o akşam, babam da annem de pek çok şeyler söylediler… O sözlerin bazıları belleğimden hiç silinmedi… Daha ertesi günlerde de annem, o suyla ilgili bu konuyu komşularına da duyurdu… Onlara söylediklerinin bazılarını çok iyi anımsıyorum… O komşularımızdan Hatice Teyze: “Maşallah çok becerikli bu çocuğumuz!” anlamındaki bir sözünü hiç unutmam…

İşte bir yaz günü, bu yazlık evimize öğretmen Nermin Hanım da gelmişti yeni yeni yürümeye başlayan oğluyla birlikte… O açık havadaki yazlık evde öğretmenimizi ağırlamıştık… Ona annem benim bulduğum sudan ve onu bir çeşmeye dönüştürdüğümüzden söz etti biraz… Öğretmen Nermin Hanım, “Aferin Yaşar, çok iyi yapmışsın!” dedi. Sonra da o küçük oğluna dönüp:“İnşallah, benim bu oğlum da, Yaşar Abisi gibi olacak!.. Hem derslerinde, hem de böyle okul dışı işlerde!..”dedi gülümseye gülümseye!Birsüre sonra da, Nermin Hanım’ın isteği üzerine çeşmenin yanına gittik…

Nermin Hanım çeşmeye doğru eğilip o suyla ellerini ısladı ağır ağır.  Birden: “Vay be,” dedi, “bu su gerçekten soğukmuş be!.. Tam bu sıcaklar için doğrusu iyi bir ilaç!”

Şimdilik, bu su konusunda şunu söyleyeceğim: Su konusu, yaşamım boyunca beni sürekli ilgilendirdi…