YAPAY ZEKÂNIN ARDINDAKİ SÖMÜRÜ

Kapitalist sistemde, teknolojik gelişmeler her zaman üretim maliyetlerini düşürme ve işçilerin direncini kırma hedefiyle el ele gitmiştir. Yapay zekâ (YZ) ise bu sürecin en yeni ve en tartışmalı örneği. Bugün yapay zekâ (YZ), hem medya hem de siyaset dünyasında en çok konuşulan konular arasında yer alıyor. Ancak bu teknolojinin yükselişi, sanıldığının aksine, bir dizi sömürü mekanizmasını da beraberinde getiriyor.

YZ’nin günlük hayatımıza girişi yeni değil. 1950’lerden beri otonom araçlar üzerine konuşuluyordu. Bugünse YZ, medyadan siyasete her alanda gündemde. Ancak bu teknoloji, ABD’li teknoloji devleri ve Trump yönetimi arasındaki yakın ilişki gibi politik gerilimleri de beraberinde getiriyor. Örneğin, Avrupa’nın X platformunu düzenleme girişimleri, platformun sahibi tarafından “sansür” olarak nitelendirilmiş ve ABD’nin NATO’dan çekilme tehdidine kadar varan bir krize yol açmıştı.
Teknolojik gelişmelerin kendisi kötü değil, ancak bu gelişmelerin nasıl kullanıldığı kritik bir sorun. 19. yüzyılda İngiltere’de tekstil sektöründe makinelerin kullanılmaya başlaması, daha ucuz işgücü olan kadın ve çocukların erkeklerin yerine çalıştırılmasına yol açmıştı. Bugün de YZ, ucuz ve görünmez emek sömürüsüyle ilerliyor.
YZ’nin gelişimi, yalnızca algoritmalar ve kodlarla sınırlı değil. Fransız sosyolog Antonio Casilli’nin “Invisibles: Les travailleurs du clic” (Görünmezler: Tıklama İşçileri) adlı kitabında belirttiği gibi, bu teknoloji üç temel kaynağa dayanıyor: veri, insan emeği ve doğal kaynaklar.

ÜÇLÜ SÖMÜRÜ ZİNCİRİ: VERİ, İNSAN EMEĞİ VE DOĞA
Veri sömürüsü: Yüz tanıma sistemlerinden dil modellerine kadar pek çok YZ uygulaması, devasa veri kümelerine ihtiyaç duyuyor. Yüz tanıma sistemleri gibi teknolojiler, milyonlarca fotoğrafın işlenmesiyle geliştiriliyor. Ancak bu veriler genellikle kullanıcıların bilgisi olmadan toplanıyor. Örneğin, bir sürücünün araç kullanma alışkanlıkları, otonom sürüş algoritmalarının gelişimi için analiz ediliyor.
Görünmeyen işçilik: Yapay zekâ, insan emeğinin yoğun olarak kullanıldığı bir sistem. YZ’nin «öğrenebilmesi» için, yapılan hataların defalarca düzeltilmesi gerekiyor. Google aramalarından metin çevirilerine kadar birçok teknolojik aracın arkasında, düşük ücretlerle veya tamamen ücretsiz çalışan ve “tık işçileri” denilen milyonlarca insan var.
Çevresel maliyet: YZ’nin büyümesi, giderek artan enerji tüketimi ve nadir bulunan minerallerin yoğun kullanımını gerektiriyor. Büyük veri merkezleri, dünya genelinde elektrik tüketimini önemli ölçüde artırırken, YZ için kullanılan cihazlar ve piller, çevresel atık krizine yol açıyor.

TEKNOLOJİK İLERLEME KİMİN YARARINA?
Teknolojik gelişmelerin doğası gereği kötü olmadığı açık. Ancak bu teknolojilerin nasıl ve kimler için kullanıldığı, toplumdaki güç dengelerine bağlı. Bugün yapay zekânın «mucizevi» bir teknoloji gibi sunulması, gerçekte ise milyarlarca insanın emeğini ve doğal kaynakları sömüren bir sistem olması, yeni bir toplumsal tartışmayı zorunlu kılıyor.
Çünkü YZ’nin ürettiği “mükemmel” metinler veya akıllı cevapların arkasında, milyarlarca insanın emeği ve kişisel verilerinin sömürüsü yatıyor. Üstelik bu sömürünün çoğu, insanlar farkında bile olmadan gerçekleşiyor: Bir sürücünün araç verileri, otonom araç algoritmalarını eğitmek için kullanılıyor. Sosyal medya kullanıcıları, en mahrem bilgilerini ücretsiz olarak büyük şirketlere sunuyor.
YZ gerçekten herkesin faydasına mı çalışıyor, yoksa büyük şirketlerin kârını artırmak için mi var? Bu sorunun cevabı, önümüzdeki yıllarda teknolojik gelişimin nasıl yönlendirileceğini belirleyecek.
Eğer YZ’yi insanlık yararına kullanmak istiyorsak, önce bu sistemin ardındaki sömürüyü görmemiz gerekiyor.
Teknoloji ilerlerken, insani değerleri korumak mümkün. Ancak yapay zekânın geleceği, onu kimin kontrol ettiğine bağlı. (Arkadaş)