Yabancıların seçme ve seçilme hakkı

 

 

Metin Alan

 

7 Şubat 2021’de İsviçre Sosyalist Partisi, kadınların oy hakkının ellinci yıldönümü vesilesiyle, yabancılar için seçme ve seçilme hakkı talebiyle ulusal bir kampanya başlattı. PS’ye göre, yabancı uyrukluların siyasi haklarının genişletilmesi, daha demokratik bir İsviçre’ye doğru atılan bir sonraki mantıklı adım. Aslında, gerçek evrensel oy hakkı çağrısı uzun bir demokratik geleneğin parçası ve kendi içinde bir işçi sınıfı talebi ve milliyetçilik, ırkçılık karşıtı argümanlar taşıyor.
Ulusal düzeyde, yalnızca İsviçre vatandaşları 18 yaşından itibaren oy kullanabiliyor ve seçilebiliyorlar.Fransızca konuşulan Neuchâtel ve Jura kantonlarında, yabancılar kanton düzeyinde oy kullanma hakkına sahiptir. Ancak seçilme hakları yoktur. Neuchâtel’de ise kanton parlamentosu kısa süre önce yabancılara oy kullanma hakkının verilmesini öngören bir kararnameyi onayladı. Son söz halkın olacaktır. Cenevre kantonu yabancıların oy kullanmasına ve seçilmelerine izin veriyor. Dört kanton – Neuchâtel, Vaud, Fribourg ve Jura – yabancılara belediye düzeyinde seçme ve seçilme hakkı veriyor.
Almanca konuşulan İsviçre’de üç kantonda – Appenzell, Graubünden ve Basel City – belediye seçimlerinde yabancıların oy kullanmasına yönetimlerin isteğine bağlı olarak izin veriliyor ve bu izin bugüne kadar bu kantonlardaki bir kaç belediyelik hariç kullanılmış değil. Şimdiye kadar İsviçre’de, Konfederasyon düzeyinde, vatandaş olmayanlara oy kullanma hakkının genişletilmesi, seçmenlerin onayına bile sunulmadı. İsviçre’deki yabancıların siyasi haklarının panoramasının en hafif tabirle içler acısı olduğunu söylemek, dışarıdan görünen ile içerdekinin aynı olmadığı, birbirine taban tabana zıt iki yüzü olduğu gerçeğini deşifre etmeye yeterli. Çünkü gerçekte, kendi dışındaki birçok ülkeye demokrasi dersi vermeye çalışan, her defasında yarı-doğrudan veya doğrudan demokrasiye dayalı federal sistemini örnek gösteren (Filistin sorununun çözümünde kendi siyasal sistemini örnek rol-model olarak sunması gibi)İsviçre’nin, yaklaşık 1,5 milyon nüfusu, pasaportlarının rengi veya çeşidi nedeniyle, herhangi bir toplu karar alma sürecinin dışında tutulmaktadır.Oysa Federal Yabancılar ve Entegrasyon Yasası’nın 53. Maddesinde öngörüldüğü gibi, oy kullanma ve aday olma hakkı, Federal İstatistik Dairesi tarafından göçmen kökenli kişilerin entegrasyonundaki ilerlemeyi göstermek için kullanılan 34 temel gösterge arasında yer alıyor.Yani asıl soru su: oy verme hakkı için entegrasyon mu yoksa entegrasyon için oy vermek hakkı mı?
Öte yandan yurt dışındaki İsviçreliler de ikamet ettikleri ülkede yabancıdır. Ancak genellikle ev sahibi ülkelerinde siyasette oldukça aktiftirler ve iki devletin de vatandaşıdırlar. Bu da,iki toplum arasında siyasi angajmanın pekâlâ mümkün olduğunu gösteriyor.
İsviçre Sosyalist Partisi tarafından herkes için oy kullanma hakkı lehinde başlatılan kampanya, şüphesiz siyasi hakların kullanılmasını, mümkün olduğunca çok kişiye genişletme mücadelesinin bir parçasıdır. Nüfusun %25’ini temsil ediyorlar, çalışıyorlar, sosyal sigortalarını ve vergilerini ödüyorlar ama seçilme ve oy kullanma hakları yok. Bu noktadan bakıldığında, yabancılar için oy kullanma ve aday olma hakkı aslında kadınların oy hakkının meşru sonucu olarak kabul edilmelidir. Çünkü kadınların seçme ve seçilme hakkı mücadelesini haklı kılan ilke ve talepler aynıdır. Herhangi bir kişi, yalnızca ikametgâhı üzerinden, kamu işlerinin yönetimini denetleme hakkına sahip olmalıdır.Bu talep aynı zamanda Amerika işçi sınıfı ve emekçilerinin 1776 Amerikan Devrimi sonrasında bizlere miras bıraktığı ana sloganlardan birini de hatırlatıyor: «No taxation without representation» yani «Temsilsiz vergi olmaz»,seçme ve seçilme hakkı olmadan vergilendirme olmaz. Beyaz haçlı İsviçre pasaportu olmayan ama İsviçre’de ikamet edenler; vergi, harç ve sosyal katkı paylarını, bunların miktarına veya tahsisine, temsilcileri veya kullandıkları oyları ile karar veremiyorlar amafazlasıyla ödüyorlar. Bu son argüman aynı zamanda seçme ve seçilme haklarını elde etmek için gerekli olan ikamet süresine ilişkin çetrefilli sorunun ‘vergilendirmeden’dolayı çözülmesini de mümkün kılıyor.

Anti-milliyetçi bir işçi sınıfı talebi

İsviçre’de farklı milliyetlerden göçmen işçi sayısı gün geçtikçe artırıyor ve işbölümü özellikle bu milliyetlere göre şekilleniyor. Bu nedenle İsviçre’deki en alt düzeydeki işler (ev işleri, temizlik, bakım ve üretim hattında vb.) genellikle yabancı uyruklu kişiler tarafından yapılmaktadır. Yani İsviçrelilerin yapmayı kendilerine yakıştırmadıkları veya istemedikleri tüm işler (istisnalar dışında) bir anlamda göçmen işçilerin kaderi olmuş durumda. Sahip oldukları oturma veya çalışma izninin türüne göre değişebilen, diğer İsviçrelilerden daha fazla ve değişen oranlarda vergi ödemek zorundalar. Ekonomik olarak tüm yükler omuzlarında olmasına rağmen, orantısız bir şekilde, sosyal ve siyasi olarak aynı oranda haklara sahip değiller.“Siz bizim istediğimiz şekilde sadece ekonomik olarak entegre olun ama sosyal ve siyasal olarak yönetme işleri bizimdir. Siz ülkemizde yönetilmek için varsınız, yönetmek için değil!” düsturundalar ve ciddi bir mücadele ve muhalefet ile karşılaşmadıkları sürece aksini kabul etmeye niyetleri yok.

İsviçre işbölümü özellikle milliyete dayandığından, İsviçre’nin en alt düzeydeki işleri (ev işleri, temizlik, bakım, inşaat, üretim hattında vb.) genellikle yabancı uyruklu kişiler tarafından yapılmaktadır. Federal İstatistik Ofisi (OFS)’ne göre, İsviçreli olmayan nüfus, «işçiler ve vasıfsız çalışanlar» kategorisinde nüfusun geri kalanından üç kat daha fazla (%10,5) bulunmaktadır. Avrupa vatandaşı olmayan veya AB dışı göçmen bir kişinin böyle bir işte bulunma olasılığı altı kat (%18.2) daha fazladır. Bu nedenle göçmen işçi sınıfının ve diğer halk tabakalarının önemli bir kısmı şu anda tüm siyasi haklardan mahrumdur. Gerçek anlamda evrensel oy hakkının işçi sınıfının derinden bir talebi olmasının nedeni budur.
İsviçre milliyetçi söylemi, ulusal mitte halk haklarına özel bir yer verir. Doğrudan demokrasinin inisiyatif ve referandum araçları, çoğu zaman çok kültürlü, çok dinli ve dört dilli bir ülkenin birleşmesini sağlayan unsurlar olarak sunulur. Siyasi pozisyonlara doğrudan katılım, İsviçre vatandaşlığı olarak görülüyor. Ancak, federal bir oylamaya katılma olasılığı da İsviçrelileri göçmenlerden ayırmak için kullanılıyor. Büyük ölçüde bu nedenle sağcı, milliyetçi faşistler, başında SVP/UDC olmak üzere, halkın haklarının herhangi bir şekilde genişletilmesi karşısında çok şiddetli bir şekilde mücadele ediyor. Çünkü yabancılara oy hakkı vermek aynı zamanda milliyetçi düşünce sistemine saldırmaktır.
Yabancılar için seçme ve seçilme hakkının elde edilmesi önemli bir demokratik ilerlemeyi temsil edecek olsa da, tüm yasal eşitsizlikleri mutlaka sona erdirmeyecektir. Alınması en zahmetli olan C izni sahiplerinin, yurt dışında uzun süre ikamet etmesi veya sosyal yardıma başvurması durumunda ikamet iznini yasal olarak iptal edebilir durumdadır. Bu adaletsizliklere bir son vermek ve yenilerini önlemek için en iyi çözüm, kesinlikle tüm oturum izni olanlara bir İsviçre vatandaşlığını vermektir. Vatandaşlığa almanın kolaylaştırılması orta vadede bir talep gibi görünüyor. Ancak madalyonun diğer yüzüne bakıldığında İsviçre’nin, yabancılara seçme ve seçilme hakkını vermeden önce, köprülerin altından çok su akması gerektiği görülecektir.