Türkiye için önemli bir yıl

 

 

Fuat AKYÜREK

                                                                                             

2023 yılının Türkiye için önemi, bu yılın aynı zamanda seçim yılı olması gerçeğinde kendisini ifade etmektedir. Ülke 2002 seçimlerinden beri AKP iktidarı tarafından yönetilmektedir. Bugün gelinen yer faşist MHP desteğinde tek adam iktidarıdır ve bu iktidar dinci-faşist eğilimleri ile ülkeyi koyu bir faşizme sürüklemeye çalışmaktadır.  AKP seçim sistemin gerici, adaletsiz niteliğinden yararlanarak yüzde 34.4 oyla 365 milletvekili çıkararak yönetim koltuğuna oturmuştu. Ülkenin içinden geçtiği ekonomik kriz diğer düzen partilerini bozguna uğratmış, kısa sayılabilecek bir süre önce kurulan, işçi ve emekçi halkın acı ve sorunlarını istismar eden AKP seçimleri kazanarak ülkeyi tek başına yönetmeye başlamıştı.

AKP iktidarı, bir önceki hükümetin ekonominin başına getirdiği uluslararası mali kuruluşların adamı Kemal Derviş’in hazırladığı programı aynen uygulamış, başta özelleştirmeler olmak üzere, ülke emperyalist sermayenin soygununa ardına kadar açılmıştı. Ama bu tablonun bir yanıydı. Diğer yanda ise AKP’nin halka yönelik politikaları bulunuyordu.  AKP kuşkusuz sadece demagoji ve yalana dayanmıyor, yoksullaşmış halka sadaka niteliğinde yaptığı yardımlarla kendi tabanını genişletiyordu. AKP hükümetleri böylece pek çok aşamadan geçti. Ekonomik istismar, demokrasi ve Kürt Sorunu dahil –“çözüm süreci vb- özgürlük istemlerinin istismar edilmesi, dinci tarikat ve cemaatlerle iç içe geçmeyle devam etti. Ergenekon davaları bu süreçte devreye sokuldu, onu başka davalar takip etti. Bugün “FETO terör örgütü” denilen Gülencilerle kol kola girilmiş, ordu ve bürokraside geleneksel devlet klikleri büyük oranda tasfiye edilmişti.

Ama AKP ve “her istedikleri verilen” Gülenciler arasındaki iktidar ve post paylaşma mücadelesi sert oldu ve 15-16 Temmuz 2016’deki darbe girişimi bu süreçte gündem geldi. Darbenin bastırılması, AKP, Erdoğan darbesinin başlatılmasını da beraberinde getirdi. Ülke olağanüstü hal uygulamaları ile tek adam yönetimine doğru ilerlemeye başladı. Bugün MHP destekli bir tek adam yönetimi egemenliğini kurmuş durumda ve bu iktidar ülkeyi koyu bir faşizmin karanlığına sürüklemenin adımlarını peş peşe atıyor. Gerçekleri dile getirme çabasındaki basın ve yayın organları kapatılma ve ceza tehditleriyle susturulmaya çalışılıyor. Aydınlar ve sanatçılar üzerinde tam anlamıyla bir kuşatma uygulanıyor. Kürt illerinde seçilmiş belediye başkanları görevden uzaklaştırıldılar, tutuklandılar, kayyum atanmadık belediye kalmadı. Ama düzen içi muhalefet bunlara sessiz kaldı ve artık bu saldırılar gelip İstanbul’un kapısına da dayandı.

Bugün aklı başında hiç kimse ülkede adalet ve yargı sisteminin adil bir biçimde çalıştığını iddia etmiyor, edemiyor. Mahkemeler saray talimatıyla tutuklamalar yapıyor, meslek örgütleri ve onların yöneticileri tutuklanma ve ceza uygulamalarıyla sindirilmek isteniyor. TTB Başkanı Şebnem Korur Fincancı, Kürtlere karşı savaşta “zehirli gaz kullanımı iddiaları incelenmelidir” dediği için halen tutuklu ve hakkında ağır cezalar isteniyor. Sanatçıların konserleri yasaklanıyor, hak istemek için sokaklara çıkanlar sert müdahalelerle karşılaşıyorlar. Kadınlar susturulmak ve eve kapatılmak isteniyor. Buna karşın tarikatlar, faşist örgütler tam hareket özgürlüğüne sahipler, tacizler, tecavüzler, cinayetler peş peşe geliyor, uyuşturucu merkezli kara para babaları İstanbul’da birbirleriyle hesaplaşıyorlar.

Ekonomik krizin tüm yükü ise halkın sırtına yıkılmış durumda. Bir yanda açlık sınırının altına bir asgari ücret, yoksulluk sınırının çok altında ve asgari ücrete yaklaşmış genel ücret ortalaması, yüksek enflasyon ve peşpeşe bindirilen zamlarla açlığın ve yoksulluğun pençesine itilmiş, ağır yaşam koşulları altında ezilen kitleler, diğer yanda kar rekorları kıran banka ve holdingler, yap, işlet devret modelleri ve garantili karlarla halkın sırtından yüz milyarları götüren şirketler, KKM ile -kur korumalı mevduat hesapları- paraları koyacak yer bulamayan para babaları var. İşçi ve emekçilerin mücadele ile elde ettikleri en küçük kazanımlar bile onlara iktidarın bir lütfuymuş gibi “veriliyor”.

Ülke işte kalın hatları ile kabaca özetlemeye çalıştığımız bu koşullarda ağır ağır seçim sürecine doğru sürükleniyor. Kendilerine “altılı masa” denilen CHP liderliğindeki düzen partileri yaklaşan seçimleri kazanacaklarını, tüm sıkıntıların biteceğini, halkın sabırla beklemesi gerektiğini söylüyorlar. Onlar en temel ve acil talepleri ile mücadeleye atılmak isteyen kesimlere “provokasyona gelmemeyi” öğütlüyorlar. AKP ise kazanabileceği bir seçimin tüm koşullarını oluşturmak, bunun için yasal düzenlemeler, yasaklamalar ve tutuklamalar yapma adımlarını hızla atıyor. Gelişmeler bu yönde ilerlediği halde, düzen muhalefeti demokratik ve eşit bir seçim yapılmasının kendisinin de, artık demokrasi ve özgürlük mücadelesinin bir parçası haline geldiğini görmezden geliyor, iktidarın ekmeğine yağ sürüyor.

Buna karşın demokrasi, eşitlik ve özgürlük isteyen ilerici, sosyalist, demokrat, devrimci kesimler ve ezilen, ulusal baskı altındaki Kürt halkı ve onların siyasi temsilcileri Demokrasi ve Özgürlük İttifakı’nda bir araya gelmiş durumdalar. Tüm halklar için eşitliğin egemen olduğu, demokratik ve laik bir ülke için mücadeleyi yükseltmeye çalışırken, halk kitlelerinin acil ve temel ekonomik taleplerini de savunuyorlar. Bu ittifak tüm halkın ekonomik ve politik taleplerine en ileriden sahip çıkarken, bu tutumlarını günlük yürütülmesi gereken bir mücadele ile birleştiriyorlar, seçimlerin gündeme girmesi durumunda da en doğru taktikleri uygulayacaklarının güvencesini vererek ilerlemeye çalışıyorlar. İttifakın hedefi geniş halk kitlelerini kendi etrafında birleştirmek ve mücadeleye seferber etmek. Türkiye halkları yeni bir yıla tek adam yönetiminin politik ve ekonomik saldırılarına direnerek girmişti. Bu yıl hiç kuşku yok -işçi ve emekçi halkların barış, demokrasi ve eşitlik mücadelelerinin kesinlikle gelişip, güçleneceği, gerici ve faşist adımların geriletileceği bir yıl olarak şekillenecek.