Tek seçeneğim vardı

 

Aydın ilinin kazası Karacasu’daki ortaokulda okurken, günlük dersler bittikten sonra, tek başıma kırlara çıkardım. Çocuksu ama gönlümce mutlu dünyalar kurardım oralarda… Ve de yanımda, çok sevdiğim bir kitap olurdu…

Haliyle bu çıkışlarım en çok ilkbahar aylarında olurdu… Çünkü yaz aylarında, yani öğrencilerin dinlencede olduğu sürelerde, ben genellikle bir işyerinde çalışıyor olurdum!

Ama yaz gecelerinde, evimizin penceresinden yada bahçemizden, gökyüzündeki o güzelim yıldız tarlalarını seyrederdim sık sık… Ve gördüklerimin güzelliği yüzünden, yüreğim dile gelmez ve unutulmaz duygularla dalgalanırdı…

Ortaokulun son sınıfındayken, bir öğrenci dergisi; ona gönderdiğim şiirim hakkında bir yazı yayınladı…

Yazılı basında, ilk kez matbaa mürekkebiyle yazılmıştı adım! Bazı arkadaşlarımla bölüşmüştüm bu  sevincimi… Hem de kaçamak içtiğimiz sigaralarla!..

OKUL DIŞI EK ÇALIŞMALARIM

Evet, yukarıda rasgele birkaç sözcükle değindiğim o yaz aylarındaki okul dışı çalışmalarımdan söz etmeliyim biraz da…

Ben ilkokul son sınıftayken babam, deri işleri yürüten bir işyerine götürdü beni. Orada o zanaatı öğreneyim diye… Doğrusu bu çalışma işi zoraki değildi. Çünkü ben de bu zanaatı öğrenmek istiyordum…

Hemen aynı gün, işyeri beni çalıştırmaya başladı… İşyerinin tam karşısında da bir kahvehane vardı. Haliyle bu kahvehanenin bir çay ocağı ve o ocağın üstünde de, içinde su kaynatılan tencere benzeri bir kap vardı… Çalışmaya başladığım işyeri sahibi, bana o kaynar sudan bir bardak doldurup getirmemi istedi. Ben de ilk kez o kaynar su kabının yanına gittim. Kabın musluğuna elim zar zor ulaştı. Musluğu açıp bardağı doldurayım derken, kaynar suyun birazı, birden üstüme döküldü!.. Epeyce canım yandı ama patronlara birşey söylemedim… Ne var ki akşam eve döndüğümde annem babam, elimdeki o yanık yerleri gördüler. Ben de durumu onlara açık açık anlatmak zorunda kaldım… Artık onlar da işime son verdiler!..

Böylece deri işleri çıraklığım, bir gün içinde hem başlamış hem bitmiş oldu!..

Ondan sonra ne mi yaptım? Sokağımızda oturan ve yaşıtım olan bir arkadaşımla, bir tepsi içinde, soğuk gazoz cinsinden birşeyler sattık, kazamızın bir pazar gününde… Ve akşama doğru da, o günkü kazancımızla birşeyler yedik içtik…

Haliyle evlerimize ellerimiz boş olarak döndük! Ben durumu anneme zar zor ve de utanarak anlatabildim… Artık bu işim de böylece bitmiş oldu!..

Bir süre sonra, yaz tatilim sırasında, bir gezici dondurmacının yanında çalışmaya başladım… Bu çalışmam birkaç ay sürdü…

ORTAOKULU BİTİRİNCE NE YAPACAKTIM

Evet, ortaokulu en iyi dereceyle bitirdim. Artık bir lisede okuyacaktım, ama lise başka bir kentteydi!.. Hangi parayla kalabilecektim o kentte? Tek çıkar yolum, sınavını kazanacağım parasız yatılı bir öğretmen okuluydu…

Şu da var ki ben öğretmen olmak değil, başka birşey olmak istiyordum!.. Bu amacıma ulaşabilmem için de bir üniversite bitirmeliydim! Ne var ki bir üniversiteye girebilmem için de lise diploması gerekiyordu!

Artık tek seçeneğim, parasız yatılı olarak okuyabileceğim Balıkesir Necati Bey Öğretmen Okulu’ydu!..Tabii giriş sınavlarını kazanabilirsem! Giriş sınavları iki dersten; Türkçe ve matematikten yapılıyordu. Ortaokulda, sürekli birTürkçe öğretmenimiz olmamıştı!.. Gene de bu öğretmen okuluna giriş sınavlarını ikincilikle kazandım… Birincilikle kazanan ve sonraları can dostum olan Özer Çiner, İzmir’in en kalburüstü ortaokulundan geliyordu. Kerata bir de İngilizce öğrenmiş orada! İngilizce masal kitapları okuyordu… O yetmiyormuş gibi bir de keman çalıyordu!..

Bu görkemli öğretmen okulunun bir de çok zengin kitaplığı vardı… Ben de pek farkında olmadan, bu kütüphanedeki kitapların dünyasına dalıp gitmiştim: Rousseau, Diderot, Descartes gibi yazarlar beni çok etkiliyordu…

Onların bana sundukarını daha sonra biraz anlatmaya çalışacağım…

 

****

Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza, aşağıdaki kitapları öneriyoruz:

 

-.AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar ATAN – 2. Baskı)

-. AKDENİZ MİTOLOGYASINDAN EFSANELER (Yaşar ATAN)