Swissmem; Ukrayna savaşını kendileri için fırsata, emekçiler için kâbusa çevirmek istiyor
Makine, elektrik ve metal endüstrilerinde faaliyet gösteren şirket patronlarının çatı örgütü Swissmem, Rusya’nın Ukrayna’ya saldırısından sadece birkaç gün sonra İsviçre’yi silahlandırma ve silah endüstrisinin önündeki siyasi engelleri kaldırma kampanyası başlattı. Swissmem, savaşın başlaması ve buna bağlı olarak Avrupa’da aniden değişen siyasi iklimi, İsviçre silah endüstrisi için daha kârlı işlere olanak sağlamak için bir fırsata çevirmek istiyor.
Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik emperyalist saldırganlığı derinleşerek devam ederken, bir yandan da dünya çapında savaş karşıtı dev gösteriler yaşanıyor. Bu gösteriler, aynı zamanda, iklim ve sağlık krizlerine ek olarak bir de savaş kriziyle birleşen, dünyanın ve emekçi halkların kaderine yönelik artan endişeyle de dikkat çekiyor.Öte yandan, kapitalist egemen sınıfların, bu krizlerin yarattığı vahşi ve dramatik ortamı, işçi sınıfı ve emekçi halkların kazanılmışhaklarını gasp etmeye yönelik bir saldırı başlatmak için sinsice nasıl kullanmaya çalıştığını, dünyanın her yerinde olduğu gibi İsviçre’de de açıkça görebiliyoruz.
İsviçreli patronların sendikası Swissmem’inBaşkanı Stefan Brupbacher, geçtiğimiz günlerde bunun bir örneğini verdi. İsviçre’ninMetal endüstrisi, doğrudan yabancı yatırımlarının önemini ve anlamını yansıtan,katma değerin kapsamlı bir ulus ötesi geri kazanımını organize etmesi sayesinde uluslararası işbölümü zincirine mükemmel bir şekilde entegre olan en önemli sektörlerinden biridir. Kısacası metal endüstrisi, İsviçre emperyalizminin ekonomik anlamda bel kemiğidir.
İsviçre silah endüstrisi: kısa bir genel bakış
Metal sektörünün kollarından biri, doğrudan ve dolaylı olarak iki şekilde savaş alanına dahil olmaktadır.Birincisi, klasik savaş malzemesi üretimi, yani silahlar, silah sistemleri, mühimmat ve askeri patlayıcıların yanı sıra savaş görevi veya savaş eğitimi için özel olarak tasarlanmış veya modifiye edilmiş ve normalde sivil amaçlar için kullanılmayan teçhizatlar. Ayrıca bu teçhizatlara ait, kısmen değiştirilmiş olsalar bile, aynı versiyonda sivil amaçlarla kullanılamayacakları açıksa, savaş malzemesi olarak kabul edilen bileşenler ve düzenekler.
İkincisi, “çift kullanımlı mal ve teknolojilerin” üretimi.Bu kategoride, “ne silahlar, mühimmatlar, patlayıcılar gibi, savaş görevi veya savaş eğitimiiçinnesneler, ne de (füzeler için)yerleştirme noktaları olan nesneler veya eğitim uçakları, hem sivil, hem de askeri amaçlarla kullanılabilecek mal ve teknolojilerin” üretimi vardır. (Sivil ve askeri amaçlar için kullanılabilecek malların, özel askeri malların ve stratejik malların kontrolüne ilişkin federal yasa; Madde 3). Bu kategoride,çeşitli sivil süreçlerde kullanılan ama aynı zamanda kimyasal silah üretiminde de kilit bileşenler olan bazı kimyasallar sayılabilir. Aynı şekilde, belirli bilgisayar yazılımları için olduğu kadar belirli elektronik tertibatlar da, örn. B. bilgisayar merkezi işlem birimleri (CPU’lar) bu kategoride sayılabilir.
Son olarak, üçüncü bir alan daha var. Bu, sivil veya askeri niteliği açısından benzersiz olmasa da, çok açık bir şekilde, önemli bir gelir kaynağı olabileceği gerçeği açısından: siber savunma. Bu, siber saldırılara karşı kendini savunmak, silahlı kuvvetlerin operasyonel hazırlığını sağlamak ve bu alanda beceri ve yetkinlik geliştirmek için tüm istihbarat ve askeri önlemleri içerir. Aynısı, tehditleri belirleme ve saldırıları engelleme önlemleri için de geçerlidir.
Bu silah ve çift kullanımlı mal üretimi kategorisine giren Swissmem’e bağlı şirketler, İsviçre Havacılık, Güvenlik ve Savunma derneği ASD’de bir araya getiriliyor ve Ticino şirketi Casram SA da dahil olmak üzere 70 şirketten oluşuyor. Elbette bu rakam bu sektörün tam profilini yansıtmamaktadır. Bu konuda kesin rakamlar yok. İsviçre’de, sadece askeri silahlarla uğraşan şirket sayısı bir düzineden fazla olmasa da, “çift kullanımlı mallar” ve bileşenlerin tedariğiyle ilgilenen, her iki sektöre de akış sağlayan, muhtemelen 200 ila 300 arasında, belki de daha fazla şirket var.
Ciro açısından ölçüldüğünde bile, silah üretimi ve “çift kullanımlı mallar”, İsviçre kapitalizminin en önemli ihracat sektörleri arasında yer almıyor. 2020’de bu iki sektör 1.276 milyar CHF değerinde ürün ihraç etmiş. Savaş malzemesi açısından en önemli ihracat sektörü, 2020 yılında 338 milyon adet ile “zırhlı ve diğer kara araçları ve bunların muharebe kullanımı için özel olarak tasarlanmış veya modifiye edilmiş aksamların” imalatını yapan sektördür. Bunu, “mühimmat ve bunun için özel olarak tasarlanmış bileşenlerin” (202 milyon frank), “savaş görevleri için özel olarak tasarlanmış atış kontrol ekipmanının yanı sıra özel olarak tasarlanmış bileşenlerin ve aksesuarların” imalatı (152 milyon frank) ve “Toplar, obüsler, havanlar, tanksavar silahları, alev makineleri” (105 milyon frank) gibi silahların imalatını yapan sektörler takip ediyor.
Birinci tablonun (Tablo 1) gösterdiği gibi, zirve noktasında sanayi bir bütün olarak dünyaya yapılan toplam İsviçre ihracatının %1,06’sını oluşturuyordu. İncelenen dönemde, payları ortalama %0,5’tir. Ancak bu, silah ve çift kullanımlı mallar sektörünün gelişme potansiyeli olmadığı ve her şeyden önce eskisinden daha yüksek kârlar elde edemeyeceği anlamına gelmiyor.
Ve tam da bu amaçla, İsviçreli metal endüstrisi patronları, Ukrayna savaşını – ve Avrupa’daki savunma harcamalarındaki canlanmayı – savaş malzemelerine ve “çift kullanımlı mallara” olan talebi genişletmeye çalışmak için kullanmaya hazırlanıyorlar. Emperyalizmin ekonomik zorunluluklarına tekabül eden bireyselcilik, sinizm ve vicdansızlık, emperyalizmin askeri doğasında bulunanla aynı özellikleri taşıyor. Ve elbette İsviçre gibi emperyalist bir ülkedeki büyük burjuvazi de farklı davranmıyor.
Patronlar, İsviçre’nin saldırıve savunma harcamalarını artırmasını talep ediyor…
İşverenler Sendikası başkanı Stefan Brupbacher, Swissmem’inweb sitesinde 26 Şubat 2022’de yayınlanan yazısında, hem saldırı hem de savunma silahlarına yönelik kamu ve özel harcamaları artırma taleplerini net bir şekilde açıklıyor.
Stefan Brupbacher’in bakış açısı, 1989’da Berlin Duvarı’nın yıkılmasıyla başlayan 30 yıllık barış rüyasının artık sona erdiği gözlemine dayanıyor. Bu 30 yılda yaşanan eski Yugoslavya’daki ve Kosova’daki savaşlar, Brupbacher’in temel fikrini fazla etkilemediği için olsa gerek önemsenmiyor.Avrupa topraklarında yapısal bir barış hayalinin etkisi altında “barışın payı eğitime ve refah devletine yatırıldı. İsviçre, ulusal savunma harcamalarını GSYİH’nın %1,5’inden %0,7’sine indirdi (toplam federal harcamaların neredeyse üçte ikisi oranında). Ancak şimdi ister Rusya ile ister Çin ile olsun, aniden soğuk savaşlar dünyasına geri döndük” diyor.
Açıklama oldukça “açık”. Aldatıcı bir barış adına, eğitime ve “refah devleti”ne yatırım uğruna, orduya ve savunmaya yatırımı feda ettik – bu, dengeyi yeniden sağlamak için orduya, savunmaya ve silahlanmaya yönelik kesintiler yapılması gerektiğini ima ediyor – ve şimdi “kendimizi hazırlıksız ve korkmuş halde” buluyoruz diyor. Stefan Brupbacher’a göre, Avrupa topraklarında çatışmaların yeniden canlanmasıyla, silahlı çatışma tehlikesinin önümüzdeki yıllarda daimi bir yoldaş olacağına hiç şüphe yok. Bu nedenle: “Cennetten atılırsanız, cehenneme girmemek için doğru sonuçları çıkarmalısınız” diyerek çıkarılması gerekli dersler başlığı altında İsviçre burjuvazisinin talepler manzumesini sunuyor.
Her şeyden önce, İsviçre’nin silahlı tarafsızlığınınher zamankinden daha çok önemkazandığını vurgulamakla başlıyor patron sendikası başkanı. Bunları uygulamak için “İsviçre kendini güvenilir bir şekilde savunabilmelidir. Ancak bunları uygulamak ve tarafsızlığın uluslararası düzeyde saygı görmesi için İsviçre’nin kendisini güvenilir bir şekilde savunabilmesi gerekir. 1989’dan sonra, bu savunma taahhüdü ve istekliliği, giderek genişleyen çevreler tarafından sadece teorik olarak görüldü. Ukrayna’ya yönelik saldırganlık, askeri yeteneklerin maddi olarak azaltılması politikasının, düzeltilmesi gereken bir hata olduğunu göstermiştir” diyor. Ve “Bu nedenle, hem konvansiyonel askeri araçlar (kara ve hava savunması, ikincisi elbette İsviçre Havacılık, Güvenlik ve Savunma derneği ASD için çok daha önemlidir) açısından hem de siber savunma araçlarına ve hassas altyapıların ve büyük şirketlerin korunmasına yapılan yatırımlar yoluyla tekrar yeniden bir silahlanma politikası başlatılmalıdır” diye ekliyor.
“Çünkü gelecekteki savaşların siber saldırılar ve konvansiyonel silahlarla yapılacağı da bugünden bellidir” diyenBrupbacher – açıkça söylemese de – sermayelerini büyütecek yeni fırsatları ve sektörleri gördüklerini söylüyor aslında. Bu anlamda işverenler sendikası Swissmem hiç zaman kaybetmiyor. 23 Haziran 2022’de Swissmem’in düzenleyeceği 15. Sanayi Gününün konusu, “görüş hattında” başlığı altında “Endüstri ve toplum için güvenlik ve dayanıklılık” olarak belirlenmiş bile. Günün odak noktası, makine, elektrik ve metal sektörlerinde giderek daha önemli hâle gelen siber güvenlik başta olmak üzere genel güvenlik konusu. Swissmem Sanayi Günü 2022’de sektör temsilcileri ve uzmanlar,“sektörü tehdit eden tehlikeleri ve şirketlerin kendilerini nasıl koruyabileceklerini” tartışacaklar.Önde gelen konuşmacılar arasında Kıdemli Başkan Yardımcısı ve Federal Maliye Departmanı Başkanı UeliMaurer (UDC/SVP) ve NATO eski Genel Sekreteri ve eski Danimarka Başbakanı AndersFoghRasmussen yer alıyor.
Yeniden silahlanma ve yatırım politikalarının canlanmasına, ülkenin askersizleştirilmesini (Ordusuz İsviçre Grubu – GSoA tarafından savunulan ordunun kaldırılması dahil) savunanların nerdeyse ülke düşmanlığı yapmakla damgalanması eşlik etti. Öyle ki Federal Savunma Konseyi Üyesi ViolaAmherd tarafından da desteklenen Brupbacher yazısında, durumu fırsata çevirerek, F35 savaş uçaklarının satın alınmasında daha fazla gecikmeye neden olmakla itham ettiği GSoA, Yeşiller ve SP’yi “güvenilir hava savunmasına karşı girişim için” imza toplamalarını derhal durdurmaya davet etmekten çekinmiyor.
Silah endüstrisine daha az kısıtlama ve daha az siyasi muhalefet
Swissmem’in talep programındaki ikinci nokta, İsviçre savunma ve güvenlik endüstrisindeki üretici güçlerin güçlendirilmesi ve yeniden geliştirilmesi için siyasi ve maddi ön koşullarla ilgili.
Bu talebin amacı, bir yandan bu sanayiye yeni siparişler sağlamak, diğer yandan da bu ölümcül ama şüphesiz çok kârlı olan üretime dayatılan, kısıtlayıcı politikaları ortadan kaldırmaktır. Zira Ukrayna’nın işgali ve silah eksikliği, acil olarak tam teşekküllü bir ulusal güvenlik endüstrisine duyulan ihtiyacın nesnel kanıtı olarak gösteriliyor. Bu nedenle silahlanma yarışıyla değil, aynı zamanda bu sektöre yönelik kritik siyasi kampanyaların (örneğin askeri bütçe kesintileri) neden olduğu üretim koşullarının bozulmasına karşı da mücadele ederek desteklenmesi talep ediliyor.
Stefan Brupbacher’e göre İsviçre’de bu alanda büyük kapasiteye sahip şirketler var ama ülkeyi terk etme tehlikesiyle karşı karşıyalar. Çünkü: “Bir yandan, İsviçre pazarı ayakta kalamayacak kadar küçük olmasına rağmen mallarını ihraç etmeleri giderek zorlaşıyor. Öte yandan, bu şirketler için kademeli bir değer kaybı var. Devlet bankası ZKB’nin [ZürcherKantonalbank] tüm silah ve mühimmat üreticilerinin yanı sıra savunma sanayiinde %5’ten fazla cirosu olan şirketlerin hariç tutulduğu “Sorumlu” finansal ürünler çarpıcı bir örnektir” diyor.
Brupbacher ve ortaklarına göre, savunma sanayisini yıllardır hedef alan ve aynı zamanda maddi, hukuki ve mali engeller yaratan siyasi ve toplumsal gayri meşrulaştırmaya son verilmelidir. Oysa İsviçre emperyalizminin ekonomik çıkarlarını savunmak için mevcut savaş durumunun azami ölçüde kullanıldığı açıktır. Brupbacher, savunma ve silah endüstrisinin harekete geçme kabiliyetini maksimum düzeye ulaştırmak için İsviçre egemen sınıfının ve onun temsilcilerinin giderek artan acil ihtiyaçlarını açıklıyor.
“Mevcut çatışma, yeni bir uluslararası silahlanma yarışını tetikleyecek.İhtiyaç duyulan şey, güvenlik endüstrisi için iyi çerçeve koşulları ve güvenlikle ilgili yaklaşan gelecek silah anlaşmalarının kullanılmasıdır. Bu artık siyasi bir tartışmayı gerektiriyor” diyor. Başka bir deyişle: Federal Konseyi ve Parlamentoyu, makine, elektrik ve metal endüstrilerindeki işverenlerin taleplerini kabul etmeye çağırıyor.
İsviçre emperyalizminin işine geldiği kadar bir tarafsızlık.
İşverenler sendikası tarafından öne sürülen üçüncü unsur, İsviçre’nin zaten sözde kalmış tarihsel “tarafsızlık” politikasındaki kısmi değişikliklerle ilgilidir. Patronları, özellikle savunma sanayiindekileri öncelikle rahatsız eden şey, Rus oligarklarına ve şirketlerine karşı Avrupa ve ABD yaptırımlarını, İsviçre’nin tam olarak benimsenmesidir. Ve pratik nedenlerden dolayı: “(Yaptırımlar nedeniyle) yüksek teknolojili çift kullanımlı makinelerin bugün Rus holdinglerine verilmesinin pek mümkün olmadığı açıktır” diyor.
Bu yaptırımlar, piyasaların kapanması ve dolayısıyla kâr elde etmenin imkânsızlığı anlamına geliyor. Oysa Rusya pazarı İsviçreli ihracatçılar için zaten marjinal kalıyor (Tablo 2). 2006-2020 döneminde Rusya’ya yıl boyunca ortalama 2.682 milyar CHF değerinde mal ihraç edilmiş. 2020’de ihraç edilen malların payı İsviçre kapitalizminin toplam ihracatının %0,93’ü kadardı. Rusya’ya yapılan ihracatın toplam ihracatın %1,47’sini oluşturduğu 2008 yılında zirveye ulaşıldı. Ancak silah sanayinde durum farklıdır. «Çift kullanımlı ve özel askeri mallar» ihracatına gelince, Rusya, ihracatta ortalama %6,6’lık bir payla (2020’de toplam silah ihracatının %8,07’siydi) hiç şüphesiz 2014’ten bu yana büyüyen bir pazar olmuştur. Swissmem’in Rusya’ya yönelik “anlaşılabilir ama yanlış” olarak nitelendirdiği yaptırımlardan memnuniyetsizliğinin de bu yüzden olduğu anlaşılıyor.
Makine endüstrisinin patronları, yaptırım getirmeyen ancak tüm pazarların açılmasını sağlamak için aracılık hizmetleri (“iyi niyet” politikası) sunan ve kendi tercihleri de olan klasik tarafsızlığa dönüşün tercih edilmesini istiyorlar. Swissmem’in patronlarını daha da rahatsız eden şey, emperyalistler arasında artan askeri gerilimler göz önüne alındığında, yaptırımların yakın gelecekte, hatta İsviçre kapitalizminin çıkarları için Rusya pazarından çok daha büyük bir pazar olan Çin’e karşı bir gerçeklik haline gelme olasılığıdır. Bu nedenle, onların görüşüne göre, çok kolay ve kârlı olan klasik İsviçre tarafsızlığına geri dönmek gerekiyor.
Emekçilere karşı savaş,daha da şiddetlenerek sürecek
Aşağıda yapılan uzunca alıntı, Swissmem’in vardığı sonucu, temel hedeflerinin açık ve net olduğunu vurgulaması açısından önemlidir. «Önümüzdeki yıllar zor olacak. Otokratlarla sistem rekabetinde Batı, özgürlük, girişimcilik ve yenilikçilik gibi güçlü yönlerini hatırlamak zorunda kalacak. Küresel refah ve barışın (Montesquieu) itici gücü olarak küreselleşme merkezi bir öneme sahiptir. Batı’nın sistem rekabetini yeniden kazanmasının tek yolu bu. Aynı zamanda, Avrupa ve İsviçre savunma hazırlıklarını büyük ölçüde artırmalı ve onu inandırıcı hâle getirmelidir. Ve son olarak, İsviçre diplomasisi, perde arkasındaki tarihsel arabulucu rolüne yenilikçi bir şekilde geri dönüş yolunu yeniden keşfetmesi gerekecek.”
Bu nedenle küresel bağlamda, başlıca emperyalist güçler arasındaki askeri ve ekonomik çatışmanın damgasını vurduğu bu sonucun amacı, iç pazara güvenerek İsviçre şirketlerinin rekabet gücünü daha da artırmaktır. Çünkü bu, katma değerin daha büyük ölçekte sömürülmesini sağlamak için İsviçre ekonomisinin uluslararası iş bölümündeki konumunu koruma hedefiyle de birleştiriliyor.
Ve bu, yalnızca ulusal sınırlar içinde istihdam edilen emeğin maruz kaldığı sömürü derecesinde genel bir artış anlamına gelebilir (özellikle sömürü rejimine uygun olan vasıflı göçmen işçilerin ulusötesileşmesi dikkate alındığında). Artan sömürüye, özellikle şirketler ve büyük toprak sahiplerinin lehine olacak şekilde azaltılmış (kurumlar) vergilendirme yoluyla, toplumsal servetin dağılımındaki artan eşitsizlik eşlik edecektir. İkincisi, iç güvenlik politikalarının canlanmasına eşlik eden genel savunma harcamalarındaki artışla, daha da kötüleşecek olan sosyal harcamalarda, daha fazla kesintiyi beraberinde getirecektir.
Her halükarda, işçi sınıfı ve emekçileri bekleyen gelecek senaryosu bu, çünkü tekelci büyük burjuvazi, çıkarlarını savunmak için, insani bir felaket karşısında bile, İsviçre sınırları içinde veya dışında hayatta kalmak için emeklerini satmak zorunda kalanlara karşı savaşını bir gün bile sürdürmekten vazgeçmeyecektir.