Nilgün ÖZDAL
Birleşmiş Milletler (BM) düzeyindeki 9 temel insan hakları sözleşmesinden biri olan Kadına Karşı Her Türlü Ayrımcılığın Ortadan Kaldırılması Sözleşmesi (CEDAW), özellikle kadınların insan haklarını ve toplumsa l cinsiyet eşitliğini hedefleyen tek sözleşmedir. CEDAW, BM Genel Kurulu tarafından 1979′da kabul edilip, 1981′de yürürlüğe girmiştir. CEDAW, sözleşmeye taraf olan ülkelerde kadın haklarının güvence altına alınmasını ve geliştirilmesini hedefleyen en etkili araçlardan biridir.
Gerçek eşitliği hedefleyen CEDAW, sözleşmeyi imzalayan devletlerin, kadınlara yönelik ayrımcılığın özel hayatda dahil her biçimini önlemek, kadınların toplumsal durumlarını iyileştirmek, toplumsal cinsiyet ilişkilerini ve toplumsal cinsiyete dayalı basmakalıp yargıları değiştirmek üzere taahhütlerde bulunmasını sağlar.
Uluslararası yasa ihlallerinde, kadınlar bireysel veya grup olarak CEDAW`a doğrudan başvurabilirler.
Sözleşmenin imzalanması, taraf devletleri kadınlara karşı ayrımcılığın ortadan kaldırılması için somut adımlar atmakla ve CEDAW Komitesi`ne düzenli olarak kadının insan haklarının geliştirilmesi konusunda ülkedeki devlet uygulamalarını raporlamak ve sunmakla yükümlü kılar.
Bu resmi raporlar her dört senede bir sunulur. CEDAW bu raporları inceler ve iyileştirilmesi gereken konularda tavsiyelerde bulunur ve takip eder.
Civil Kadın örgütlerinin CEDAW Komitesi’ne sunmak amacıyla “gölge/alternativ” rapor hazırlamaları 1997 sonrasında gelenek haline gelmiştir. Bu gölge raporlar, CEDAW’ın öngördüğü şekilde kadının insan haklarının iyilesip iyilesmedigine, dair sivil bir bakış açısı ve şeffaflık sunar. Devletin resmi raporunda üstünü örttüğü, süslediği bilgileri ve boşlukları vurgular. Gölge raporu devlet raporuna eleştiri niteliği taşır. CEDAW her iki raporu inceleyip karşılaştırdıktan sonra iyileştirilmesi gereken sorunları ve konuları belirleyip tavsiyeler sunar ve ilgili ülkeyi denetler.
İsviçre Devleti 6.dönem (2016-2020) raporunu 2020`nin kasım ayında yayınlandı. Gölge raporu ise geçtiğimiz mayıs ayında tamamlandı, ancak kamuoyuna “14 Haziran 2021 Kadın Grevin`de” açıklandı. Raporda ağırlıklı cinsiyet ayrımcılığı yapılan, ancak devlet tarafından hala yeterli adımlar atılmayan konular ele alındı.
İngilizce yayınlanan raporda yer alan konulardan bazıları, ilgili saptamalar ve talepler kısa özet olarak şunlardır:
Farkli cinsiyetleri görmemezlikten gelme. Bu konudaki ayrımcılık hayatın pek çok alanında halen devam etmektedir.Hastalik (HIV gibi..) kayıtlarının dışında sadece erkek yada kadın olarak niteleme devam etmektedir.
Kadin barış ve güvenlik. Silah ticaretiyle cinsiyete dayali siddetin direkt bağlantısı vardir. Silaha ulaşmak İsviçrede zorlaştırılmalıdır. İhraç edilen ülkelerde silahların kadın güvenliğini tehdit edip etmediğini denetlenmelidir.
Mevzuatlar ve polis uygulamalari uluslararası insan hakları standartlarına uygun düzenlenmelidir. Ancak 13 haziranda oylamaya sunulacak olan terörle mücadele yasası hukuksal açıdan sakınca taşımaktadır.Yasa güvenliği sağlamanın değil polisin keyfi uygulamalarının önünü açmaktadır. Bunlara harcanan paralar kadınların gerçek güvenliği için harcanabilir.
Toplumda gerçek positiv barışın sağlanması, cinsiyet adaletinden ayrı tutulamaz. Kadınlara uygulanan yapısal ve kültürel şiddete karşı, günlük yaşamın her alanında mücadele edilmelidir. Bunun yolu ancak kadinların bütün karar mekanizmalarına ve süreçlerine katılmasını sağlamaktan geçer. Covid 19 gibi kritik durumlarda buna dahildir.Olağanüstü durumlarda kadınların varlığı görmezden gelinmekte veya önem verilmemektedir. Covid-19 Ulusal bilim kurulundaki 14 üyeden sadece ikisinin kadın olması sadece örneklerden bir tanesidir.
Tüm kantonların cinsiyet eşitliği dairesi olması gerekirken Kanton Zug`da hala kurulmamıştır Kanton Aargau`da ise var olan daire bütçe yetersizliği gerekçesiyle kaldirilmistir.
Göçmen, mülteci ve Romen kadınlar yaşamın her alanında hem cok az temsil edilmekte hemde ayrımcılığa maruz kalmaktadırlar.
Kadin erkek tiplemeleriyle ilgili basmakalıp uygulamalar halen devam etmektedir. Okullarda eğitim içerikleri ve malzemeleri basmakalıp yargıları desteklemektedir. Eğitim içerikleri cinsiyetçilikten arındırılıp , eğitimin her aşamasında, her türlü klişe cinsiyetçiliğe karşı pedagojik malzemeler sağlanmalıdır. Kiz öğrenciler ve kadınlar spor ve kültürel etkinliklerde sözlü ve fiziksel ayrımcı davranışlara maruz kalmaktadır.
İsviçre’nin toplumsal cinsiyet rollerine ilişkin ataerkil fikirleri, tarihi ve kültürel belgelerde, müzelerde ve anıtlarda korunur, sürdürülür ve aktarılır. Ayrıca toplumsal normlara göre yaşamayan kadınlar nadiren arşivlerde belgelenirler. Kadınların aktiviteleriyle ilgili araştırmalarda arşiv bilgilerine ulaşılması genellikle zorlaştırılmaktadır. Kadınlar ürettiği ve kadınlarla ilgili arşiv varlıklarının arşivlenmesi garanti edilmelidir.
Medyada cinsiyetci ve nefret içeren söylemler, reklamlar halen devam etmektedir. Gerekli yasal düzenlemeler yapılmalı, medya çalışanlarına bu konuda eğitim verilmelidir. Sosyal medya firmalarının, kullanıcının güvenliğini sağladığından emin olunmalıdır.
Kadinlara sağlık alanında da eşit davranılmamaktadır. Cinsel sağlık, doğurganlık ve üreme sağlığı hizmetlerine halen ekonomik ve farkli nedenlerden dolayı ulaşamayan kadınlar vardır. Özellikle mülteci kadınlar koruyucu sağlıktan faydalanamamaktadır. Göçmen kadınlar sağlıkla ilgili bilgilere çoğunlukla dil engelinden dolayı yeterince ulaşamamaktadır. Kadın sığınma evlerinde ruhsal ve bedensel olarak olarak özel ihtiyaci olanlar için, personel eğitimi ve altyapı için finansman sağlanmalıdır.
Kadinlarin yaklaşık % 59`cinsel tacize, en az % 22`si yasal çerçeve içinde cinsel şiddete maruz kalmakta. % 12`si tecavüze uğramaktadır. Bu konuda trans, intersex ve sığınmacı kadınlarla ilgili bilgi açığı vardır. Bu konuda yasalar iyileştirilmeli, gerekli önlemler alınmalıdır. Araştırmaların kalitesi yükseltilmeli, bilimsel çalışmaya ve verilere dayandırılmalıdır. Güvenlik ve sağlık görevlileri bu konuda zorunlu eğitim almalıdır. Ulusal kampanyalar açılmalıdır.
İstanbul Sözleşmesi, cinsel kimliğine ait olan maddeler de dahil olmak üzere, eksiksiz ve ayrım gözetmeden hiçbir keyfi uygulama olmaksızın uygulanmalıdır.İstismar ve şiddeti önlemek için tüm kurum kuruluşlar düzenli aralıklarla sistemli olarak denetlenmelidir.
Tıbbi ilaçların kadın ve erkek üzerinde farklı etkiler yaptığı bilinmektedir. Uygulanan tedavinin başarısı ve yan etkileri cinsiyete bağlıdır. Ancak ilaçlar erkek üzerinde denenmekte ve kadınlar üzerindeki etkisi bilinmeden kadınlara uygulanmaktadir.Tıp ve eczacılık eğitiminde kadınlara özgü farklılıklar dikkate alınmalıdır. İlaç denemelerinin kadınları dikkate alması için yatırım yapılmalıdır.
İsviçre’de de yoksulluk kadınsaldır.Yalniz anneler, yaşlı kadınlar, geniş aileler, trans kadınlar daha fazla yoksulluk çekmektedir.Genellikle part-time çalışan kadınların yoksulluk oranını cocuk hakları ve boşanma yasalarındaki eksiklikler olumsuz yönde etkilemektedir.
Tamamlayıcı, bilimsel olarak desteklenen, toplumsal cinsiyet eşitliğine dayanan yoksulluğu engelleyici bır stratejisi izlenmeli, cinsiyetci ayrımcılık içermeyen bir sosyal güvenlik sistemi kurulmalıdır.
Kaynak