25 Nisan 2024’de Portekiz Karanfil Devrimi’nin başlamasının üzerinden 50 yıl geçmiş oldu. 8 Mart’ta Portekiz’de yapılan seçimlerde aşırı sağcı Chega (Yeter Artık) partisi %18 oyla 3. sırada yer aldı. Peki Portekiz’de neler yaşandı?
Karanfil Devrimi, 25 Nisan 1974’te, çoğunlukla genç subaylardan oluşan Silahlı Kuvvetler Hareketi’nin (MFA) kışkırtmasıyla başladı ve birkaç saat içinde Avrupa’nın en eski diktatörlüğüne (48 yıl!) son verdi. António Salazar tarafından kurulan ve ölümünden sonra halefi Marcelo Caetano tarafından devam ettirilen Estado Novo (Yeni Devlet) rejimi, Uluslararası ve Devlet Savunma Polisi (PIDE -1969’da DGS oldu) tarafından da desteklenen faşist diktatörlük rejimi olarak inşa edildi. Rejim, İsviçre de dahil olmak üzere tüm Batılı devletlerin desteğine sahipti. O dönemde Portekiz, Angola, Mozambik ve Gine-Bissau’daki ulusal kurtuluş hareketlerini şiddetle bastıran acımasız bir sömürge imparatorluğuna sahipti. Sömürge savaşının reddedilmesi askeri ayaklanmanın tetiklenmesinde önemli bir rol oynadı; genç subaylar böylesi bir sömürge savaşı yürütülmesini kabul etmediler. Faşist devlet aygıtının bazı birimleri de rejimin sömürge sorununa yaklaşımına karşı çıkıyordu.
BİR DARBEDEN DEVRİMCİ BİR SÜRECE
Başlangıçta askeri aygıtın bir bölümü tarafından başlatılan Karanfil Devrimi bir askeri darbe niteliğindeydi ve halktan evde kalması istenmişti. Ancak Portekiz halkının ortaya çıkması ve siyaset sahnesinde harekete geçmesi kısa sürede dengeleri değiştirdi ve gerçek bir toplumsal devrimi tetikledi. MFA süreç boyunca önemli bir rol oynarken, halk güçlerinin enerjisinin serbest kalması General António de Spínola tarafından temsil edilen resmi muhalefete «yumuşak bir geçişi» engelledi.
Halk hareketi, 25 Nisan’da başlayan ve on sekiz aydan fazla devam eden süreçte, durumun ellerinden kayıp gittiğini düşünen egemen sınıfların kurumsal ya da askeri darbe girişimlerini barikatların yardımıyla püskürtmeyi başarmıştır. 25 Nisan’dan çok kısa bir süre sonra halk, hem kent merkezlerinde hem de kırsal kesimde toprak işgalleri yoluyla birçok farklı şekilde harekete geçmeye başladı. Bu hareketlenmenin başlıca özelliği, çeşitli düzeylerde işçi iktidarının nüveleri rolünü oynayan öz-örgütlenme organlarının kurulmasıydı: kaçan burjuvazinin boş bıraktığı binalara ve evlere el koymaya başlayan kiracı komiteleri, nüfus için kreş ya da diğer hizmetlerin açılmasını tartışan mahalle komiteleri vb.
İŞÇİ HAREKETİ
Halk hareketinin arkasındaki itici güç çok sayıda grev ve işçi denetimi deneyimleriydi. Portekiz’de işçi sınıfının gücü 1960’larda özellikle Lizbon, Porto ve Setúbal gibi ekonomik merkezlerde artmıştı. Birkaç ay boyunca ülke, ücret artışları, kamulaştırma ve işten çıkarmaya karşı koruma gibi önemli kazanımlara yol açan grevlerin yarattığı ritimle yaşadı. İşçiler, patronların ekonomik sabotaj riskine karşı şirketlerin doğrudan işçiler tarafından kontrol edilmesi deneyimlerini teşvik etmek için işçi komiteleri kurarak harekete geçti.
Özellikle aşırı sağın yoğun şiddetinin damgasını vurduğu çalkantılı ayların ardından devrimci süreç Kasım 1975’te durdu ve halk iktidarı biçimlerinin yaygınlaşmasına karşı çıkan güçler üstünlüğü ele geçirdi. Portekiz böylece Batı tarzı temsili bir demokrasiye doğru ilerledi. Yine de 25 Nisan’ın anısı, özellikle de hala yerine getirilmemiş olan «Nisan vaatlerinin» (sınıfsız bir topluma doğru dönüşüm hedefinin de yer aldığı) düzenli olarak hatırlatılması yoluyla Portekiz halkının hafızasında kalmaya devam etmektedir.
SONUÇ OLARAK
Devrimin 50. yıldönümünün anılması, son yasama seçimlerinin sonuçlarının damgasını vurduğu özel bir bağlamda yapılacaktır. Seçimler, Başbakan Antonio Costa’nın yolsuzluk şüpheleri nedeniyle geçtiğimiz Kasım ayında istifa etmesinin ardından 10 Mart 2024 günü yapıldı. Yasama seçimlerinde sağcı AD-Demokratik İttifak (oyların %30.15’i ve 80 sandalye), daha önce hükümette olan Sosyalist Parti (oyların %29.26’sı ve 78 sandalye, 2022 sonuçlarına göre 12 puandan fazla ve yarım milyon oy düşüşü) ile başa baş bir zafer elde etti. Ancak bu seçimin asıl şoku, iki yıl içinde oylarını üç katına çıkararak bir milyon oy barajını aşan (oyların %18,89’u ve 20 sandalye) ve kendisini ülkenin 3. siyasi gücü olarak konumlandıran aşırı sağcı Chega partisinin büyük yükselişi oldu. Uygun bir şekilde Chega, Portekiz devrimini ve Portekiz’in son elli yıldır sahip olduğu iddia edilen sol hegemonyayı eleştirdi. Sömürge imparatorluğuna duyulan özlem, göç ve kürtaj karşıtlığı ile birlikte partinin söyleminde de güçlü bir şekilde yer almaktadır. Bu tür siyasi güçlerin endişe verici gelişiminin dizginlenmesi ve Sağ’ın zaferi karşısında Nisan vaatlerinin yeniden canlandırılması Portekiz işçi ve emekçilerinin örgütlü mücadelesine bağlı olacaktır. (Arkadaş)