Kadına yönelik şiddet, dünya genelinde olduğu gibi İsviçre’de de yaygın bir sorun. Aile içi şiddetten psikolojik istismara, takip ve cinsel saldırıya kadar, İsviçre’deki kadınlar ve çocuk yaştakiler çeşitli şekillerde bu durumdan etkileniyorlar. Ülkenin nispeten yüksek güvenlik standartlarına rağmen, her yıl kadına yönelik binlerce şiddet vakası bildirilmekte ve çok sayıda vaka ise gün yüzüne çıkmamaktadır.
HER 5 KADINDAN BİRİ ŞİDDET MAĞDURU
İsviçre’de her beş kadından biri hayatında en az bir kez fiziksel veya cinsel şiddete maruz kalıyor. Özellikle aile içi şiddet kadına yönelik şiddetin en yaygın olanı. İsviçre İstatistik Ofisi verilerine göre, 2022 yılında aile içi şiddete dair 19.000’den fazla vaka bildirilmiş olup, bunların büyük bir kısmı kadınlara yönelikti. Kadına yönelik şiddetin en yaygın türleri: Fiziksel şiddet (darp, fiziksel saldırılar), Psikolojik şiddet (tehdit, aşağılama, sosyal izolasyon), Cinsel şiddet (tecavüz, cinsel taciz), Takip ve taciz gibi diğer davranışlar altında değerlendirilebilir.
ŞİDDETİN NEDENLERİ FARKLI
Kadına yönelik şiddete çeşitli faktörlerin sebep olduğu biliniyor. Güç dengesizliklerinin cinsiyete dayalı olarak dağıldığı, üretim ilişkilerinin ve yönetici erkin her gün yeniden ürettiği toplumsal koşullar; ataerkil toplumsal yapılar, kadına yönelik şiddeti körükleyen baş faktörler. Diğer nedenler ise;
Kültürel normlar ve toplumsal cinsiyet rolleri: Şiddetin bir güç kullanma yöntemi olarak kabul edilmesi,
Ekonomik bağımlılık: Ekonomik olarak eşine bağımlı olan kadınlar, şiddet gördükleri ilişkilerden ayrılmakta zorlanmaktadır. Bireysel risk faktörleri: Sosyal izolasyon, alkol ya da madde bağımlılığı ve psikolojik rahatsızlıklar gibi durumlar olarak sıralanabilir. Kadına yönelik şiddetin etkileri son derece derin ve uzun vadeli olabilir. Şiddete maruz kalan kadınlar genellikle yaralanmalardan, kaygı bozuklukları ve depresyona kadar uzanan fiziksel ve psikolojik sorunlar yaşıyorlar.
Göçmen kadınlar, özellikle de İsviçre gibi göç alan ülkelerde, kadına yönelik şiddet konusunda daha savunmasız gruplardan biridir. Göçmen kadınların yaşadığı şiddet, yalnızca cinsiyete dayalı değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel uyum sürecinin getirdiği zorluklarla da şekilleniyor. Bu kadınlar, maruz kaldıkları şiddetin yanı sıra dil engeli, ekonomik bağımlılık ve yasal statü sorunları nedeniyle daha fazla riske maruz kalıyorlar ve büyük bir kısmı, geldikleri ülkenin dilini ya öğrenme sürecindedir ya da dil konusunda sınırlı bilgiye sahiptir. Bu durum, destek aramalarını, şiddet konusunda yasal haklarını öğrenmelerini ve yardım talep etmelerini zorlaştırıyor. Ayrıca kültürel farklılıklar, toplumsal cinsiyet rolleri veya şiddet tanımında farklı algılara yol açabiliyor. Ekonomik olarak eşe bağımlılık, eşler üzerinden erişilen yasal statü ve oturum hakkı gibi nedenler, maruz kalınan şiddetin ortaya çıkarılmasını baskılayan unsurlar olarak rol oynuyorlar. Dil ve kültürel farklılık sunulan danışmanlık hizmetlerine ve sığınma evlerine ulaşılmasını zorlaştırıcı sebepler arasında. Göçmen kadınlar bazı durumlarda, bu tür hizmetlerin varlığından haberdar bile olmayabiliyorlar.
HUKUKİ KORUMA YETERSİZ
Her ne kadar son yıllarda kadınları daha iyi korumak adına çeşitli hukuki önlemler ‘alındığı’ varsayılsa da mevcut hukuk pratiği bununun çok da öyle olmadığını gösterir kararların altına imza atıyor. Dolayısıyla bu durumu değiştirmek yine kadınların kendi özgücüne dayalı mücadelesinin ilerletilmesini zorunlu hale getiriyor. Kadına yönelik şiddetle sürdürülebilir bir şekilde mücadele etmek için birçok kadın örgütü ve çeşitli siyasi kurumlar çalışmalar yürütüyorlar. Okullarda, iş yerlerinde ve kamusal alanlarda sürdürülen farkındalık çalışmaları, toplumsal cinsiyet rolleri ve ayrımcılığa karşı bilinç uyandırılması bu çalışmaların başında geliyor. Bu yıl da Şiddete Karşı 16 Gün etkinliklerinde değişik çalışmalar yürütülüyor ve 23 Kasım tarihinde de kadın örgütleri Bern’de merkezi bir gösteri düzenliyorlar. (Daha fazla bilgi için: www.16tage.ch)
Tüm bu ilerlemelere rağmen şiddete karşı verilen mücadele hâlâ birçok zorlukla karşı karşıya. Kadına yönelik şiddet vakalarında mağdurların utanma veya korku sebebiyle yardım istemekten çekinmesi, vakaların gün yüzüne çıkmasını engellemeye devam ediyor. Ayrıca, destek ve koruma hizmetlerinin daha da geliştirilmesi için finansman yetersizliği işin mali kısmıyla ilgili sorunlarını katmerleştiriyor.(Arkadaş)