Yaşar ATAN
Parasız yatılı olarak okuduğum o görkemli Balıkesir Necati Bey Öğretmen Okulu’nun çok zengin bir kitaplığı vardı… Doğrusu bu kitaplığın bana sundukarını burada anlatamam… Kısacası, bu kitaplıktaki kitapların dünyasına dalıp gitmiştim: Rousseau, Diderot, Descartes gibi yazar ve filozoflar beni çok ilgilendiriyordu…
Bu öğretmen okulunun Eğitim Enstitüsü bölümünde de, ortaokul-lise öğretmeni olacak ağabeylerimiz vardı… Onlar, yayınladıkları bir duvar gazetesine, benim yazılarımı da koyuyorlardı bazen…
Ayrıca Balıkesir’in yerel gazetelerinin birinde de, zaman zaman yazılarım yayınlanıyordu…
BİR KOMPOZİSYON ÖDEVİ
Eğitim enstitüsünde görevli olan ve bizim edebiyat derslerimize de gelen bir öğretmenimiz, hiç unutmam, bize; „Bir yeri yada bir olayı açıklama, anlatma“ konusunda bir kompozisyon ödevi vermişti…
(O ödev şu anda elimde olmadığı için onu, belleğimde kaldığı gibi anlatacağım…)
„Evet, „ diye başlıyordum bu ödevimi yazmaya…“Elimde bir kalem ve bir kağıtla, az önce, kompozisyon ödevimi yazmak üzere, okulumuzun bu balkonuna çıkıp oturdum. Çok geçmeden de, tam karşımdaki bir evin balkonuna dalıp gitti gözlerim…
Evet, o balkonda iki kardeş çocuk var… Oyunlar oynuyorlar. Bazen karşılıklı tartıştıkları da oluyor… Arada anneleri de gelip onlarla ilgileniyor…“
İşte aşağı yukarı böyle böyle, ta uzaktan gördüklerimi anlattım. Sonra da konuyu şöyle bağladım:“Ben bu balkona; az önce belirttiğim gibi, öğretmenimizin kompozisyon ödevi olarak istediği bir yazıyı yazmak üzere çıkmıştım… Bu ödev yazısında, bir olayı anlatacaktım yada bir yeri tanıtacaktım. Ama ne yazık ki, bunu yapamadım! Çünkü rasgele yazdıklarımla ödev kağıdını çoktan doldurdum!..“
Öğretmenimize, bu şekilde yazdığım ödevi verdim!
Öğretmenimiz de, lise edebiyat öğretmeni olacak öğrencilerine, bizden aldığı o kompozisyon ödevlerini vermiş. Ve onlardan en kötü ve en güzel yazılmış kompozisyon ödevlerini göstermelerini iştemiş!… Öğrencilerin hepsi de, benim kompozisyon ödevini, en kötü yazı olarak değerlendirmiş!
Ama edebiyat öğretmenimiz de; bu sıfırlık yazının, yani benim yazımın, en güzel yazı olduğunu söylemiş!..
FRANSIZCA’YLA TANIŞMAM KONUSU
Evet, yukarıda da sözünü ettiğim okulumuzun kitaplığından alıp okuduğum kitapların çoğu, hep yabancı dillerden çevrilmiş kitaplardı… “Acaba bu çevirilerin gavurcası nasıl olurdu?” diye bir düşünce yeşermeye başladı içimde… Öğretmen okullarında da yabancı dil dersleri yoktu!..
Birinci sınıfımın son günü gelmişti. Haliyle yaz dinlencesine çıkacaktık… İşte okuldan ayrılacağım o gün, gene kitaplıktaydım. Merdivenle ulaştığım en üst raftaki kitaplardan biri takıldı elime: “Bir Ayda Fransızca” idi kitabın adı! Kitaplık görevlisi Abla‘nın yanına gittim hemen. Yaz tatillerinde öğrencilere kitap verilmiyordu… Ama ben yalnızca kitabı gösterdim Abla‘ya: “Evet, ne istedin?” diye sordu Abla. Birşey diyemedim… Anlamıştı: „Sen bu kitabı al götür!” dedi… Ben de sevinçten onun ellerini tuttum hemen!..
Gerçekten de o kitap, yepyeni bir başlangıç yarattı yaşamımda. Artık zamanımın büyük bir kısmını Fransızca’ya ayırmıştım…
DUHAMEL’E YAZDIĞIM BİR MEKTUP
Üçüncü sınıftayken ünlü yazar ve Fransız Akademisi’nde görevli Duhamel’e, haliyle Fransızca bir mektup yazdım. Bir iki hafta sonra Fransa‘dan, gelin bohçası gibi, özenle sarılıp sarmalanmış bir kitap paketi geldi. Paketten çıkan kitabın ilk sayfasında, Duhamel’in benim için özene bezene yazdığı çok güzel satırlar vardı!
Artık bütün hızımla yumuldum Fransızca‘ya!..
Bununla birlikte, doğayla olan o çok yakın bağlarım da hiç kopup kırılmayacaktı…Ve yıllar sonra da bu tutkumu, birkaç dizeyle dillendirmeye çalışacaktım:
SAÇTIKÇA ÇOĞALDI
Dün sabah görünce beni
Nasıl da gülümsediler
Akdeniz kokan
O mayıs çiçekleri parklardaki
Doğrusu hep onlarla büyümüştüm zaten
Sık sık çağırırlardı beni
Çocukluğumda ormanlardan
Hele akşam çökmeyegörsün
Odam kuş ezgileriyle dolardı
Ve bir külkedisi olurdu
Onlara olan o gizli sevgim
Dağıttım işte o gizli sevgiyi yıllardır
Dağ bayır kentler boyu
Hiç azalmadı
Saçtıkça bölüştükçe o sevgi
Habire çoğaldı…
****
Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza, aşağıdaki kitapları öneriyoruz:
-. AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar ATAN– 2. Baskı)
AKDENİZ MİTOLOGYASINDAN EFSANELER (Yaşar ATAN –)