Adalet Bakanlığı, Uluslararası Ceza Mahkemesi’nin Netanyahu hakkında verdiği tutuklama kararını uygulayacağını duyurdu. Bu adım, uluslararası hukuk ve tarafsızlık ilkesinin kesişim noktasında kritik bir sınav olarak değerlendiriliyor.
MAHEMENİN KARARI BELİRLEYİCİ
2024 yılının Kasım ayında Uluslararası Ceza Mahkemesi (UCM), İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu ve eski Savunma Bakanı Yoav Gallant hakkında savaş suçları iddiasıyla tutuklama kararı çıkardı. Bu karar, İsrail’in Gazze’ye yönelik 2023’teki askeri operasyonları sırasında sivillere yönelik sistematik insan hakları ihlallerine dayanıyor. Özellikle hastaneler, okullar ve sivil altyapının hedef alınması, uluslararası hukuk normlarına aykırı bulunarak savaş suçları kapsamında değerlendirildi.
İsviçre, Roma Statüsü’ne taraf bir ülke olarak, UCM’nin yetkisini tanımakta ve mahkeme kararlarını uygulamakla yükümlü. Federal Adalet Bakanlığı’ndan yapılan açıklamada, “Bu karar, İsviçre’nin uluslararası hukuk ve insan haklarına olan bağlılığını ortaya koyuyor. UCM kararlarına taraf olan bir ülke olarak, bu yükümlülüğü yerine getireceğiz” denildi. Yetkililer, Netanyahu’nun İsviçre’ye giriş yapması durumunda tutuklanacağını açıkça belirtti.
ROMA STATÜSÜ NE ÖN GÖRÜYOR?
Roma Statüsü, 1998 yılında kabul edilen ve soykırım, savaş suçları ve insanlığa karşı suçların cezasız kalmaması için kurulan uluslararası bir çerçevedir. İsviçre, Statü’ye 2001 yılında taraf oldu ve böylece UCM’nin yetki alanını tanıdı. Bu statü, taraf devletlere mahkemenin kararlarını uygulama yükümlülüğü getiriyor. İsviçre’nin Netanyahu hakkında tutuklama kararı alması, bu bağlamda hukuki bir zorunluluk olarak değerlendiriliyor.
Ancak İsrail, Roma Statüsü’nü imzalamamış bir ülke. Bu durum, İsviçre’nin Netanyahu’yu İsrail topraklarında yargılamasını veya mahkemeye teslim etmesini olanaksız kılıyor. Bunun yerine, UCM kararları yalnızca Statü’ye taraf ülkelerde geçerli. Bu nedenle, Netanyahu’nun uluslararası seyahatleri sınırlandırılmış durumda.
TARAFSIZLIK TARŞILIYOR
İsviçre, geleneksel olarak uluslararası ilişkilerde tarafsız bir duruş sergileyen bir ülke olarak biliniyor. Ancak bu karar, tarafsızlık ilkesinin sınırlarını yeniden tartışmaya açtı. İnsan hakları ihlallerine karşı adalet arayışının İsviçre’nin tarafsızlık politikasıyla çelişip çelişmediği, siyasi ve hukuki çevrelerde tartışılmaya devam ediyor.
Uluslararası hukuk uzmanı Prof. Dr. Hans Gruber, bu konuda şu değerlendirmede bulundu : “İsviçre’nin bu tutumu, uluslararası hukuk ilkelerine bağlılığını gösteriyor. Tarafsızlık, insan hakları ihlallerine göz yummayı gerektirmez. Aksine, İsviçre gibi ülkelerin uluslararası adalete destek vermesi önemlidir.”
KARARA TEPKİLER
Netanyahu hakkında çıkan tutuklama emri dünya genelinde farklı tepkilere yol açtı. İnsan hakları örgütleri, kararı uluslararası hukukun zaferi olarak nitelendirirken, İsrail hükümeti bunu “siyasi bir hamle” olarak değerlendirdi. İsviçre’deki Filistin toplulukları, UCM kararını destekleyerek hükümetin bu yöndeki tutumunu memnuniyetle karşıladı. Ancak İsrail yanlısı gruplar, İsviçre’nin tarafsızlık ilkesine aykırı davrandığını ileri sürdü.
KARARIN SONUÇLARI OLACAK
Netanyahu’nun seyahat özgürlüğünün bu kararla kısıtlanması, uluslararası hukuk mekanizmalarının caydırıcılık gücünü artırabilir. Ancak, UCM kararlarının uygulanmasındaki eşitsizlikler, bu tür adımların siyasi olarak algılanmasına neden olabiliyor. İsviçre, bu gelişmeyle uluslararası hukuka uyumluluğunu gösterirken, aynı zamanda diplomatik ilişkilerde de zorlu bir sürece girmiş görünüyor.
İsviçre’nin Netanyahu hakkındaki UCM kararını uygulama taahhüdü, uluslararası hukuk ve insan hakları savunuculuğu açısından bir dönüm noktası olarak değerlendiriliyor. Bu durum, İsviçre’nin yalnızca tarafsız bir ülke değil, aynı zamanda evrensel hukukun koruyucusu olduğunu da gösteriyor. Ancak, bu kararın diplomatik ve siyasi etkileri, önümüzdeki aylarda uluslararası ilişkiler gündeminde kalmaya devam edecek. (Arkadaş