Kurbanlara 25 bin frank tazminat

Yakın dönem tarih çalışmalarının ve özel durum araştırmalarının gün yüzüne çıkardığı gerçekler, insanlık dışı uygulamaların yasal çerçevelere dayanarak neden olduğu yıkımları da dönemin karanlık yüzü olarak ortaya çıkarıyor. Bunlardan biri de 1930 – 1981 yılları arasında Zürih’te yaşayıp sosyal yardım almak zorunda kalanların maruz kaldıkları uygulamalar ve kurbanların yaşadıkları. Asılına bakılırsa İsviçre’nin 1960’lı yıllara kadar devam eden Verdingkinder uygulamasının bütün yönleriyle kurbanlar tarafından cesurca kamuoyuna detaylarıyla yansıtılmasından sonra neden olduğu sarsıntı o kadar güçlüydü ki benzer olayların farklı biçimlerde yaşandığına dair yeni araştırma ve anlatılar artık çok da şaşırtıcı olmamaya başladı. Ailelerinden zorla alınarak kiralık işçi olarak verilen ve zorla hizmete koşulan on binlerce çocuğun dramı ‘refah devletinin’ inşası için sömürü ve ucuz iş gücü çarkının parçaladığı hayatları bütün ayrıntılarıyla gün yüzüne çıkarmıştı. Sömürü çarkının dişlileri arasına köle ve sığınma yurtlarına kobay olarak fırlatılan bu çocuklar hem kendi geçmişleriyle hem de devletle hesaplaşma yolunu seçtiler. Bunu başardılar da.

Şimdi ise Zürih Kent Meclisi sosyal yardım alarak devletin kurumlarının şiddetine maruz kalmış yurttaşlara kişi başına 25.000 Frank manevi tazminat ödenmesini karara bağladı. 1930 -1981 yılları arasında sosyal yardım bürosunun yardım alan ailelerin çocuklarını ve gençlerini ucuz işgücü olarak fabrikalara sürmesi, yurtlara kapatması, erişkinleri ise zorla psikiyatri kliniklerine göndermesi üzerine sürdürülen çalışmalar sonucunda, kurbanlardan hayatta kalan 320 kişinin bu manevi tazminattan yararlanabileceği tespit edildi. Bunlardan ezici çoğunluğunun ileri yaş düzeyinde olması nedeniyle yürütülen araştırmanın tam sonucunu beklemeden manevi tazminatın ödenmesi kararlaştırıldı.

Sosyal yardım almak zorunda kalanların düşkün ve çalışma karşıtı bireyler olarak gönderildikleri kliniklerde ve zorla çalıştırılma alanlarında hizaya getirilerek steril bir biçimde topluma ‘yeniden kazandırılan’ bireyler olacağı fikrinin dönemin faşizminin uygulamalarından esinlenerek yürürlüğe koyulduğu tartışmasız. Bu uygulamalarla sembolik düzeyde de olsa hesaplaşmaya çalışmak tarihsel sorumluluk açısından önemli. Ancak bugün ki pratiğin de eleştirilen geçmişin tam karşısında konumlanan bir yerde olduğu söylenemez. Uzun yıllara dayalı mücadeleler sonucunda emekçi yığınların elde ettikleri hakların ve yıkılan sosyalist bloğun varlığının yarattığı baskının neticesinde korunan sosyal kazanımların bugün kuşa çevrilip yok edildiği, İsviçre’de son 20 yıl içerisinde sertleştirme yönünde en çok revize edilen yasalardan birinin de Sosyal Yardım Yasası olduğu biliniyor. İnsanlar sosyal yardıma muhtaç duruma geldiklerinde belki geçmişte olduğu gibi kamplara kapatılmasa da kimi durumlarda zorunlu çalışmaya tabi tutulma, kimi kantonlarda kaldıkları evlerden çıkarılarak yurtlarda kalmaya mecbur bırakılma, İsviçre vatandaşı değilse sınır dışı edilme, popülist propagandanın malzemesi olma gibi uygulamaların rahatlıkla öznesi olabilir durumdalar. Dolayısıyla geçmişin karanlığıyla hesaplaşırken, pusulanın bugün nereyi gösterdiği samimiyet açısından önemli oluyor. (arkadaş)