Yaşar ATAN
Çocukluğumda, anne-babamın da sürekli uyarıları sonucu; yolda yada herhangi bir yerde ne buldumsa, onları hep gerçek sahiplerine ulaştırdım…
Aynı şekilde, yukarıda bu söylediklerim, benim yitirdiklerim için de gerçekleşti. Yani benim yitirdiğim bazı para cüzdanlarını yada değerli eşyaları, hep bana ulaştırdılar!…Buna örnek olarak aşağıdaki olayı anlatacağım…
Yurt dışında oturduğum için, haliylezaman zaman ülkemize gelip gidiyordum.
Gene bir seferinde, Almanya’da bindiğim bir uçakla, İstanbul Yeşilköy havaalanına indim.
Bavulumu, çantamı; peronlarda bulunan bir el arabasına koydum… Beni havaalanından alıp evlerine götürecek dostlarımı ararken, arabayı biraz sağa sola koşturdum!.. Dostlarımla buluşunca da, haliyle birlikte evlerine gittik. Onların evinde,içinde pasaportumdan cüzdanıma, pekçok belgenin bulunduğu el çantamın artık yok olduğunu anladım birden!..
Haliyle beynimden vurulmuşa döndüm!.. Hemen gene havaalanına döndüm dostlarımla… Eşyalarımı orada da aradık… Ne yazık ki yoktu!.. Gene eve döndük… Evde uyuduk gibi… Uyumadık gibi, sabahladık… Derken, sabahın o erken saatinde, İstanbul’da oturan bir dostumuzdan telefon geldi! Bize o çantamın kendisinde olduğunu söyledi! Yahu, nasıl olur filan derken, dostumuz açıkladı: Benim çantayı bulan o hiç tanımadığım kişi, çantamın içindeki telefonumdan o dostumuzun numarasını alıp ona telefon etmiş. Ve çantayı da götürüp ona teslim etmiş! Ve kim olduğunu da, -bütün ısrarlara karşın- dostumuza söylememiş!..
Bu olayı bazı bankacılara anlattım:”Yahu dalga geçme bizimle!..” dedi bankacılardan biri… Bir diğeri de; “Bu ülkede böyle şeyler olmaz! Siz bunları söylerken, bir düş dünyasında geziniyor olmalısınız!” dedi ciddi ciddi…
Bu konuyla benzerliği olan ve şimdi anlatacağım olay, gene İstanbul’da gerçekleşmişti…
Yurt dışından birkaç günlüğüne gelmiştim İstanbul’a… Hiç unutmam,oradaki öğretmenevinin resepsiyonunda kaydımı yaptırmıştım… Bilindiği gibi, ülkesine yeniden dönmüş olmanın heyecanıyla insan, dalgınlaşıyor; yaptğı bazı hataların ayırdına bile varamıyordu!.. İşte ben de yurt dışından döndüğüm o akşam,öğretmen evinin kantininde, lokantasında biraz oyalanmış; daha sonra da,yorgunluğumun etkisiyle odamda hemen uyuya kalmıştım…
Sabah kalkıp öğretmenevinin kantinine gittim… Oradaki görevli polis,gülümseyerektengelip yanıma oturdu. Çüzdanımla ilgili birtakım sorular sordu…
Meğer para cüzdanımı orada düşürmüşüm yada unutmuşum!.. Cüzdanı bulan bir bayan öğretmen de, doğruca bu görevli polise gidip cüzdanı veriyor ve de kimliğinin bana açıklanmamasını istiyor! Gerçekten de polis, cüzdanı bana verdikten sonra,onu iyice gözden geçirmemi, içinde eksik fazla birşeyin olup olmadığını kendisine bildirmemi istedi… Bir süre sonra aynı polise gidip teşekkürlerimi ve de cüzdanda bir eksilik olmadığını bidirdim… Ben polise bir teşekkür kahvesi olarak birşeyler vermek istedim;
kabul etmedi… Velhasıl şimdilerde bilebu olayı anımsadığımda, cüzdanımı bulan o bayan öğretmenimize bir teşekkür bile edememenin üzüntüsünü duyuyorum…
Ben de bir seferinde, İstanbul’daki bir lokanta salonunda, bir cüzdan buldum. İçi para doluydu; üstelik para çekme kartları filan vardı… Bereket cüzdanın içinde, cüzdan sahibinin telefon numarası filan vardı.
Eşimle birlikte Almanya’daki evimize döndüğümüzde, cüzdan sahibini aradık.
Cüzdan sahibi bizden cüzdanı konusunda bir haber alır almaz, apar topar evimize geldi… Bize yaptığı binbir teşekkürden sonra, biz de kendisiyle vedalaştık…
Bu anlattığım olayların benzerlerini birçok kez yaşadım…
Bu yaşadıklarımla, şöyle gizemli bir inanışa vardım sonunda:-Biliyorum, belki de şu söyleyeceğim şeye güleceksiniz!Zararı yok, bu inanış benim için sürekli bir gerçeğe dönüşmüştü artık: “Gerçekten de çalmayanın malı da çalınmıyordu!”
İşte bu inanışımı ben hep gerçek olarak yaşadım… Üstelik böyle yitik bir şeylerim olduğunda da, sık sık şu sözü yineledim ve de yineliyorum: Benim hiçbir şeyim çalınıp yok olmaz!.. Evet, biraz da şaka yollu yinelediğim bu söz, benim için hoş bir slogana dönüştü:“Benim hiçbir şeyim kaybolmaz!..”
Bununla birlikte, gerçekten birşeylerim kaybolmamışsa da, ne yazık ki çok acı, başka kayıplarımoldu…