Kameranın yönü nereye dönük?

 

Haydar SANCAR

Bir tripod ve bir kameraya ‘yenilecekleri’, ifşaları yapan ‘Reis’ tarafından sıklıkla dile getirilen bir durum olsa da; kameranın açısından yansıyan gelişmeler, yenilecekler dediği suç şebekesinin farklı kademelerinde ne tür dolapların döndüğüne dair, birbirlerinin mallarına çökmeler, yolsuzluklar hakkında bilinen, tahmin edilenin yanı sıra bazı gerçeklere de işaret ediyor.
Benzer olayların yaşandığı yani devlet ve mafya ilişkilerinin gün yüzüne çıkmasına neden olan durumlarda (Susurluk kazası sonrası yaşanlar) olduğu gibi – ister hukuki bir soruşturma isterse de kurulu suç düzeninin tedrisatından geçerek bugüne gelen Sedat Peker gibi ‘içerden’ yapılan ifşaat sonucunda olsun işin merkezinde yer alan hakim güçler, hesaplaşma alanına, toplumsal muhalefete ve dengelere göre tutum belirlemeye çalışırlar. Ve genelde verilen mesaj da; devlet içerisinde yer edinen bir takım çete ve mafya örgütlenmesinin, ‘genelin çıkarını’ korumakla yükümlü devlet içerisinden de suça bulaşmış çeşitli mevkilerden ve kurumlardan kamu görevlileriyle beraber, kişisel çıkar sağlama peşine düştüğüyle ilgili olur ve bir mekanizma olarak burjuva devlet aygıtı ortaya saçılan pisliklerden ayrı tutularak korunmaya daha doğrusu kutsanmaya çalışılır. Burada izlenen yöntem ve doğal olarak da propagandanın içeriği tabi ki ülkenin nesnel politik durumu; muhalefetin ama her şeyden önce halkın örgütlü mücadele gücünün durumuna bağlı olmak üzere değişiklik gösterir. Bu tür zamanlarda sermaye sınıfının içerisinden aradaki güç dengelerine ve çelişkilerin derinliğine bağlı olarak bazı itirazlar yükselebilir ve bir çeşit ‘muhalefet’ sayılacaksa eğer en sıklıkla başvurulan slogan ‘Temiz Toplum’ kampanyalarında bile gözetilen, mafyalaşarak oligarşik bir güç ilişkisine dönüşen üst yapı örgütlülüğünü yaratan üretim ilişkilerini perde arkasına iterek, toplumun içerisindeki suç unsuru tekil bireylerin temizlenmesiyle belirlenen hedefin arkasına, halk kitlelerinin yedeklenmesi olur. Ve sorunun kendisi yolu şaşırmış, raydan çıkmış bireyler ve onların bir araya gelerek oluşturduğu kriminal birlikler ve bu birliklerin ya mekanizmayı işgal etmesi ya da mekanizmadan bağımsız ayrı bir örgütlü suç şebekesi oluşturması olayına indirgenir.
Ardı ardına yayınlanan Sedat Peker videolarının dünya ve Avrupa basınında geniş yer bulmasının yanı sıra bazı burjuva liberal medyada haber ve yorumların bir kısmında değerlendirmeler yukarıdaki çerçeveden çok farklı olmadı ve İsviçre basınından Tages Anzeiger örneğin değerlendirmelerinden birinde: ‘Devlet mafyanın kolu olmuş. Erdoğan olanların çaresiz seyircisi durumunda’ üst başlığıyla sundu. Devlet, siyaset, mafya düzlemi çizilerek yapılan değerlendirmeler, mafyanın devlete iş yaptırması ve yapılan işe siyaseten ortak olanlar ve bununla ilgili Peker tarafından ileri sürülen iddialar olarak sunulurken devlet ve mafya ilişkileri, devlet ile suç örgütlerinin bir birinden bağımsız olarak birbirleriyle girdikleri ilişkiler olarak ele alınıyor. Ve aslına bakılırsa Avrupa basınının mafya ve devlet ilişkilerine yönelik kulak kabartması Türkiye ve Peker videolarıyla da başlamış değildi. Uzunca bir süredir İtalya, daha yakın döneme ilişkin olarak da Bulgaristan ve Sırbistan, İtalyan Mafyası’nın gelecekteki halefi olarak görülen Arnavutluk Mafyası ve ilişkileri çeşitli vesilelerle gündeme gelerek devlet, mafya ve siyaset üzerine benzer değerlendirme ve yorumlar yapılmıştı. Bu tür mafya örgütlenmelerinin orjin ülkelerden çıkarak uluslararası faaliyetler göstermesi, benzer yapılanmaların olduğu ülkelerin resmi yönetimlerinden siyasetçi, bürokrat ve ‘iş adamlarının’ aynı çember içerisinde yer alması da sık sık haber ve araştırmalara konu olmuştu. Bütün bunlar gazetecilik faaliyeti adına mafya ve siyaset ilişkisi önde bir ‘hukuk mücadelesi’ olarak yansıtılırken, arkadan siyaset ve devlet mekanizmasında çarşaf çarşaf ilan edilen hukuksuzluklara, usulsüzlüklere ve yaygın şiddete rağmen mafya ve şiddet örgütleriyle çok geniş bir yelpazede devlet görevlilerinin ve sermayedarların ya diresek teması sürmüş ya da cezai koşullar azaltılıp hukuki durum ‘uygun’ hale getirilmiştir. Öyle ki İsviçre ve diğer başka ülkelerde Ndrangheta ya da Cosa Nostra gibi İtalyan mafya yapılanması örneğin hukuki koşullara başlı olarak faaliyet alanı bulur hale getirilmiştir. Çeşitli gözü pek savcı ve hukuk insanlarının, artan toplumsal baskı ve muhalefetle içeriden ya da dışarıdan mafya örgütlenmesine karşı giriştikleri ‘hukuk’ mücadelesi halkın örgütlü tepkisi sayesinde geçici başarılar sağlasa da, bu süreç çoğu zaman bu savcı ve hukukçuların öldürülmesiyle sonuçlanmış ve bunla ilgili davalar bugün bile neticeye ulaştırılmadan üstü kapatılmıştır.
Son yaşanılan örnekte olduğu gibi mafya ya da organize suç örgütlerinin çıkar ve hedeflerinin tesisi için politik partilerin arkasında durması ya da buralardan ilişkiler ağı yaratarak, legal ve illegal biçilen bir yüzle, yasadışı ilan edilmiş her türlü ticaret ve etkinliği güvence altına almaya çalışmasının derecesi, burjuva sistem açısından devletin demokratik karakterine, egemen sınıfın birbirleriyle güç ilişkisine ve nihayetinde de ve her şeyden önce halk muhalefetine bağlı olsa da şu ya da bu şekilde ortaya çıkmaya devam ettiği görülüyor. Japonya’ da Yakuza’nın devamlı Liberal Parti’yi desteklemesi gibi.
Ancak burada gözden kaçırılmaması gereken nokta, organize suç örgütlülüğü yapısının sadece tüm bu ilişkilerin yanı sıra ve mevcut üretim ilişkilerinden bağımsız olarak ortaya çıkması ve yürütme erki içerisinde yer edinerek kendine alan açması olarak ele alınması sorunsalı oluyor. Hâlbuki üretim ilişkilerinin yarattığı nesnel alanda iş yapar duruma gelen mafya ya da organize suç örgütü yapılanması bu ilişkilerin yapılanmasından ne bağımsız ne de ondan ayrı işleyen sadece kriminal suçlarla tarif edilecek bir olgudur. Mafya örgütlenmelerinin çıkar ilişkilerini dışarıdan içe inşa ettiği durumlar olduğu gibi, devlet aygıtının mafyalaşarak oligarşik bir hâkimiyetle kozasını dışa ördüğü durumlar da ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla mafyayla ve mafyaya karşı mücadelede, mafya tipi organize suç örgütlerinin varlık alanını ortadan kaldırmak, ilişki ağını koparmak, ticaret kanallarını kapatmakla mümkün olacak bir durum değildir. Hâlihazırda bu ilişkiler kapitalist üretim ilişkileri ile günlük olarak tekrar tekrar üretilmektedir ve yine sahipleri tarafından dokunulmak istenmeyen de bu ilişkilerin üstündeki devlet mekanizmasının kendisidir.
Peker’in kendisinin de dahil olduğu örgütlü suç mekanizmasının, az bir kısmını deşifre ettiği siyasetten ekonomiye kadar, burjuva hukukunu ihlal eden suç ve suç unsuru içeren tüm icraatları karşısında devleti kutsayarak çıkması, ne sadece onun üst perde ‘ Turancılığı’ ile ilgili ne de olurda bir ihtimal geri döner kendi çıkarımı korurum hesabıyla ilgilidir. Bu egemen sınıfın zor aygıtı olarak devletin burjuva örgütlülüğü olarak ezilen sınıfa karşı üstlendiği görevlerin yerine getirilmesini güvence altına alacak devamlılığa duyduğu ihtiyacın da tescilidir aynı zamanda. Bugün çıkar çatışmasında karşı karşıya gelen mafya gruplarının, halka, emekçilere ve işçi sınıfına karşı birlikte işlediği suçlar, katliamlar kendileri çıkar uğuruna çatışır olsa da her zaman bu mekanizma üstünden yürütülmüş, devamlılık buradan sağlanmıştır.