İsviçre’de işçi sömürüsü ve “yeni” çalışma biçimleri Metin Alan

Günümüz kapitalizmi, görünüşte 19. yüzyıl kapitalizminden biçimsel olarak çok farklıdır. Kapitalist sistem mekaniğinin kalbi değişmedi ancak, sinsi imajını ‘iyileştirmek’, daha cazip hâle getirmek ve sömürüsünü daha iyi gizleyebilmek için kendisini adapte edebildi. Zira işçilerin sömürülmesi her zamankinden daha güncel ve yasal.

  1. yüzyıl, burjuvazi tarafından makyajlanan yönetim, iş planı ve insan kaynakları yönetimi açısından kullanılan yeni yöntemlerin doğuşuna sahne olmuştur. Bir işçi olarak “çevik”, “esnek” veya anayasal bir sözleşmeye bağlı olmayacak kadar “free-lance, yani serbest” olmalısınız. Bu makyaja uyarlanmış eski kelime dağarcığı bile değişti: artık “patron” değil “yönetici” diyoruz; artık “iş”ten değil, “proje”den söz ediyoruz. Bununla birlikte, burjuvazinin üstünü kapladığı bu cila tabakasının altında, tek amacı her zaman işçilerin daha katmerli sömürüsüne dayalı kârlılık arayışı olan kapitalizmin vahşi bir gerçeği gizlidir. İşte, bugün şirketlerin kârlarını artırmak için kullandıkları yöntemlere küçük bir genel bakış.

Ailenizden zam istiyor musunuz?

Konu işçilerin ücretlerini düşürmeye geldiğinde patronlar,biri diğerini aratmayacak birbirinden mahir fikirler konusunda adeta yarışıyorlar. Ve kendilerince ‘önlenemez ve savuşturulamaz’ yeni bir teknik bulduklarını gizlemiyorlar: “hoş, mükemmel, arkadaşça, aileymiş gibi” görünmek. 19. yüzyılın karikatürize edilmiş sömürüsü artık yok, kapitalizm 2.0 pazarlama imajı var. Günümüzün  popüler ve ideal patronu olarak lanse edilen Elon Musk’a benziyor. Çalışanlarıyla konuşur, şirket partileri düzenler: Cuma biraları, ekip oluşturma etkinlikleri, spor aktiviteleri, doğum günleri, ekiple öğle ve akşam yemekleri vs. Ancak bu cömert ve fedakâr görünümlerin arkasında, insan kaynaklarının “maliyetlerini” azaltmak için uygulamaya konan yeni yönetim teknikleri gizlidir. Hatta aynı gemide olduğumuzdan ve kurum kültüründen bahsediyorlar. İşçiler kendilerini büyük bir ailenin parçası gibi hissetmelidir. Öyle ya, siz ailenizden zam istiyor musunuz?

Şirketler neden yabancıları işe alıyor?

İsviçreli şirketler, kendilerine iş gücü sağlamak için giderek daha fazla dış şirketlere yöneliyorlar. Çünkü bu “geçici işçiler” en azından aynı şirkette tam zamanlı olarak birkaç yıl çalışabilirler. Bazen bu işçilerin giderleri dahili bir işçinin maliyetini aşabiliyor. Peki, şirketler neden yabancıları işe alıyor? Cevap basit: sosyal barışı satın alıyorlar. Böylece, böyle algılanmadan gizli işten çıkarmalar gerçekleştirebiliyorlar. Bu ikinci sınıf işçiler, şirketin mobilyası ile aynı envantere kaydedilmiş gibidirler, aynı “bütçeye” girerler, çünkü şirket çalışanı değildirler. Yani eski bir mobilya parçası gibi ondan kurtulabilirsiniz. Çünkü İsviçre’de bu alandaki mevzuat çok düzensiz,esnek ve eksik.Bu, İsviçre’de oldukça yaygın olan ve kendilerini danışmanlık veya hizmet şirketi olarak tanıtan, ancak gerçekte yatırım amacı taşıyan şirketlerin ortaya çıkmasına imkân vermiştir.

Genelleştirilmiş überizasyona doğru

Yemekleri neredeyse bedavaya teslim etmek!  Bunu, Uber Eats, Divoora veya Smood gibi platformlarla teslimat işçilerinin sırtından İsviçre’de gerçekleştirmek mümkündür. İsviçre’de yeni kurulan her üç girişimden (start-up) biri artık aynı tür iş modelini uyguluyor. Ancak, her zamankinden daha düşük ücretlerin, maksimum düzeyde bozulmuş çalışma koşullarıyla el ele gittiği bir iş modeli. Bu dijital şirketler, taksi şirketleri ve postane gibi bir zamanlar iş ve çalışma koşulları açısından yüksek seviyede düzenlenmiş olan ekonomi sektörlerine de darbe vuruyor. Fazla çalışma saatleri bir yana normal çalışma saatlerinin bile zamanında ödenmesine uymazlar, teslimat yapanların masraflarını geri ödemezler, bazen bahşişlerine el koyarlar, kaza ve hastalık sigortası yapmak istemezler ve onları kendi aralarında maksimum düzeyde rekabet eder duruma düşürürler. Ancak son aylarda İsviçre’nin farklı kanton ve kentlerinde ayağa kalkan Divoora ve Smood şirketlerinin teslimat işçileri seslerini yükselterek, bu dijital sektör patronlarının modern bir kölelik sistemi kurmalarını engellemek için harekete geçme zamanının geldiğini gösterdiler. Grev yapan işçilerin haklı mücadele ve talepleri karşısında üç maymun gibi kör, sağır ve dilsiz kalan İsviçre medyasının ibretlik tutumuna rağmen işçiler seslerini duyurmak ve halkın desteğini sağlamak için imza stantları kurarak mücadelelerine devam ediyorlar.

Ücretlerin daha düşük olduğu ülkelere yerleşin

Devlet televizyonu RTS’de yayınlanan bir haberde şu ifadelere yer veriliyor; “St. Gallen Üniversitesi tarafından yürütülen “İsviçre Üretim Anketi”ne göre, her iki imalat şirketinden biri önümüzdeki üç yıl içinde taşınmayı veya üretimini yurt dışında yapmayı düşünüyor.” Tercih edilen ülkeler, ücretlerin çok daha düşük olduğu Doğu Avrupa ülkeleri ve Çin’dir. Öte yandan bu konuda bilişim sektörü de hayli endişeli. Çünkü bu taşınmalar bazen düzinelerce Bilgi Teknolojisi uzmanını ve geliştiricisini etkileyebiliyor. İsviçre merkezli müşterilerin projelerinde yabancı işgücünü koordine etmek için, sadece proje yöneticileri sahada çalışmaya devam ediyor. Bu gelişme İsviçre için çok endişe verici çünkü kalifiye işgücü,İsviçre’nin rekabet avantajı olmaya devam ediyor. Bilgi Teknolojisi uzmanlarının yerleri değiştirilmeye veya taşınmaya başlandıysa, sadece buralarda çalışan işçilerin işleri değil artık toplumun tüm kesimleri tehdit altında demektir. Önümüzdeki yıllarda, serbest ticaret anlaşmaları nedeniyle İsviçreliler, muhtemelen yaşam standartlarında, toplumun tüm katmanlarını da etkileyecek bir düşüşle karşılaşacaklar. Bu, ülkenin tamamen sanayisizleşmesi ve yerel tarımın ortadan kalkmasıyla başlayacak, ardından yoksullaşma ve “vasıflı” işçiler arasındaki işsizlik oranının artmasıyla devam edecek.