İsviçre’de 5. dalga ve gösterdikleri

Metin Alan

Neredeyse iki yıldır dünya “Sars-CoV2” dalgalarının ritmine göre yaşıyor. Hâlihazırda beş milyondan fazla insan öldü ve aşırı yüklenmeler nedeniyle birçok yerde çöken sağlık sistemleri büyük ölçüde daha fazla ölümlere neden oluyor. Sağlık emekçileri 2020 baharından bu yana sürekli stres altında ve tükenmişlik sendromu ile karşı karşıya. Yaşadığımız bu olağanüstü durumun henüz kontrolden çıkmamasının neredeyse tek nedeni sağlık emekçilerinin fedakârca çalışmaları ve insan hayatına olan muazzam bağlılıklarıdır. Bugün İsviçre’de beşinci bir dalga ile karşı karşıyayız. Covid-19’a yakalanan, hastaneye kaldırılan ve ölenlerin sayısı hızla artıyor. Bu ölümcül döngü Omicron varyantı ile birlikte daha alt yaş gruplarını da kapsayacak şekilde etki alanını genişletiyor. Ortaya çıkan her varyant bir öncekinden daha ölümcül sonuçlar doğuruyor.

İzlenen yol felakete çıkıyor

Tüm bu gelişmeler karşısında İsviçre’nin pandemi politikası kelimenin tam anlamıyla bir felakettir ve önlemlere ilişkin öncekini tekrar eden kararlar ve herkesin kendi sorumluluğunu alması çağrısından öteye gidebilmiş değildir. Açıkça söylemek gerekirse, dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan İsviçre, insanlarını virüsten yeterince koruyamıyor.

Tamamen sermayenin çıkarlarına hizmet eden İsviçre hükümeti, son dalgaları kırmak ve pandemiyi sona erdirmek için gereken önlemleri almıyor. Oysa tutarlı bir düşük insidans stratejisiyle bu mümkün olabilirdi. Ama hükümet, öncekilerden çok daha büyük olan beşinci dalgada da tamamen yetersiz olan önlemlerine bağlı kalmayı tercih ediyor.Çünküiflah olmaz tipik bir kapitalist ülke refleksi olarak, ekonomiyi ve burjuvazinin çıkarlarını insan hayatından önde tutuyor.Çünkü alınan önlemler, hastanelerdeki sağlık emekçilerinin hastaları zar zor tedavi edebilmelerini, sağlık sisteminin aşırı yük altında çökmemesini ve çok büyük bir toplumsal direnişe yol açmamasını sağlamaya dönük önlemlerden ibaret kalıyor. Bu alaycı politikanın sonuçları, pandeminin başlangıcından bu yana yalnızca İsviçre’de 11.000’den fazla ölümemal oldu. Diğer ülkelerle nüfus yoğunluğu ve alınan tedbirlerle karşılaştırıldığında, İsviçre’nin ismi, ölüm oranı en yüksek olan ülkeler arasında sayılıyor.

Aşılar kullanıma sunulduğundan beri, bu teknokratik yaklaşım, sol partilerin ve sendikaların üstü kapalı veya açık desteğiyle sürdürüldü aslında. İnsanların hastalanarak ve aşılar yoluyla kombine bağışıklanması 2021 sonbaharından beri uygulanmaktadır. Hükümetin sözde amacı, kışı çok fazla ölüm olmadan geçirmekti. Ama bu hesaplama başarısız oldu. Birincisi, “planlanandan” daha az insan aşılandı.İkincisi, aşıların etkisi umulandan biraz daha az sürdü. Bu özellikle yaşlılar (65 yaş üstü) için geçerli. Üstelik bu yaş grubunda aşı korumasının 6 aydan sonra önemli ölçüde azaldığı Temmuz 2021’den beri yetkililer tarafından zaten biliniyordu.Sonuçta hükümetin, üçüncü aşı tarihi için kampanyaya çok geç başlaması üzerine,bilim adamlarının neredeyse oybirliğiyle öngördüğü beşinci dalga için insanları hazırlamakta ve korumakta başarısız olması şaşırtıcı olmadı.

Sermayenin ve virüsün eşgüdümlü dolaşımı

Aşılamanınzorunlu olması toplum sağlığı açısından büyük ölçüde doğru olsa da, İsviçre’deki 5.dalganın devasa boyutları göz önüne alındığında yetersizdir. Salgının kontrol altına alınabilmesi için aynı anda başka önlemlerinde alınması gerekmektedir. Öncelikle virüsün dolaşımını azaltmak için tutarlı bir aşılama stratejisi (muhtemelen zorunlu aşılama) gereklidir. Ayrıca dayanışmaya dayalı daha radikal önlemler alınmalıdır. Uzun vadede bile tek başına aşılama pandemiyi bitirmeye yetmeyecektir. Bu, küresel olarak organize edilmiş bir düşük insidans stratejisi gerektirir. Çünkü pandemi, sağlık sistemi yeterince gelişmediği için değil, enfeksiyonlar önlenemediği için şiddetleniyor. Bu nedenle etkili ve mantıklı bir pandemi politikası öncelikle ‘salgını önlemeye’ dayalı olmalıdır.

Hükümetin yanı sıra iş dünyası ve sermayenin çıkarlarını temsil edenler de mevcut felaketten birinci derecede sorumludurlar. Çünkü burjuvazinin önde gelen sermayedarları ve politikacıları önceki dalgalar sırasında, ekonominin büyük bölümlerinin zorunlu olarak kapatılması önerilerine, tüm güçleriyle defalarca karşı çıktılar. Şimdi bile insanların sağlığını ve yaşamını korumak için acilen alınması gereken önlemlere karşı çıkıyorlar. Ne de olsa, artı değer üretmek için sermayedolaşımının garanti altına alınması ve emeğinsömürülmesi gerekir. Sermaye hareket etmek zorundadır, yerinde durmaz, en azından gönüllü olarak. Kapitalizm, insan ve doğa arasındaki metabolizmayı kâr mantığı doğrultusunda ve dolayısıyla tamamen mantıksız ve hayatı tehdit edici bir şekilde organize etmektedir. Sadece iklim felaketi değil, aynı zamanda giderek daha sık görülen pandemiler de bunun bir sonucudur.

Sonuçta işçi örgütleri ve sendikalar da üyelerinin ve tüm işçilerin en temel hakları, sınıf çıkarları, beden bütünlüğü ve sağlığı için kayıtsız şartsız çalışmak gibi en temel görevlerini yerine getiremiyorlar.İnsanların hızla enfekte olduğu, hayatını kaybettiği bir salgın durumunda, görevi ancak ekonominin, nüfusu beslemek için doğrudan önemli olmayan alanlarını kapatmak olan hükümet ile aynı çizgide bulunmak sendikaların görevi olmasa gerek. En azından hükümeti, kapsamlı koruyucu önlemler alması için zorlamak olmalıdır.

Yeni ve daha da bulaşıcı bir virüs çeşidi olan “Omikron” varyantı ile pandemişimdiden yeni bir nitelik kazanmış görünüyor. Bu yeni varyantlarla nasıl mücadele edileceğine dair sosyal ve politik anlaşmazlıkların hem toplumlar içinde hem de uluslararası düzeyde daha da yoğunlaşması muhtemeldir.

Nüfusun yüzde 90’ı aşı veya hastalık geçirerek yoluyla bağışıklık kazanmadığı sürece salgın devam edecek. O zamana kadar da endemik bir duruma girmek imkânsız olacak. Hükümetin, Pandemi ile mücadeleyi, herkesin kendisininalacağı önlemlere indirgeyen, bireysel bir yaklaşıma dayanan mevcut aşı politikası başarısız oldu. Aşı kotası çok düşükse ve aynı anda birçok kişiye bulaşıyorsa – şu anda İsviçre’de ve tüm Avrupa’da bulunduğumuz durum tam olarak budur – o zaman virüsün burada da mutasyona uğrama olasılığı artar. Bir bireyin vücudunun sağlıklı mı yoksa hasta mı olduğu büyük ölçüde içinde yaşadığımız sosyo-ekonomik koşullara bağlıdır. Dolayısıyla, her bireyin sağlık durumu, toplumdaki tüm insanların ve bir bütün olarak toplumun sağlık durumuna bağlıdır.

Mesele, virüse daha fazla yayılması ve mutasyona uğraması için mümkün olduğunca az fırsat vermek olmalıdır. Bu, yalnızca virüsün yayılmasını tamamen önlemeyi hedeflemesi gereken yaygın aşılama ile birleştirilmiş radikal önlemler ve düşük insidans stratejisi ile mümkündür. Pandemi ancak bu iki hedefe ulaşılırsa durdurulabilir.

Talepler etrafında mücadele

Daha büyük bir felaketi önlemek için son derece tehlikeli olan güncel durum tekrar kontrol altına alınmalıdır. Pandemi ile mücadelede, yoksul emekçi halk kesimleri, yetersiz ve ekonomiyi merkeze alan pandemi politikasıyla hükümetin insafına terk edilmemeli, harekete geçilmelidir. Mevcut duruma siyasi bir yanıt olarak belli başlı talepler etrafında, emekçi sınıfların öncülüğünde, örgütlü mücadeleyebaşlanmalıdır:

1. Temaslar kısa bir süre için radikal olarak kısıtlanmalıdır. Bu bireysel bir görev değil, toplumsal bir gereklilik ve toplumsal dayanışmanın bir ifadesidir. Acil olarak, insanların enfekte olma olasılığı olan, ancak günlük ve temel yaşamları için doğrudan önemli olmayan tüm alanların, devlet tarafından yeterli ekonomik yardımlar sağlanarak vesosyal dayanışmayla kapatılması zorunludur. Bu kapanma, beşinci dalga güvenli bir şekilde kırılana yada enfeksiyon sayısı önemli ölçüde düşene kadar sürmelidir.

2. Test kapasiteleri genişletilmelidir. Testler, özellikle nüfusun arzı nedeniyle kapatılamayan ekonomik sektörlerde ve her yerde ücretsiz olarak mevcut olmalıdır.

3. Aşılama hakkında gerekli tüm dillerde kapsamlı bilgi sağlayan ve dayanışmanın önemini vurgulayan ulusal bir aşı kampanyasıbaşlatılmalıdır. Yetkililer ikna temelinde, tüm nüfusu ikamet ettikleri veya çalıştıkları yerin yakınında birinci, ikinci ve üçüncü aşı randevusuna davet etmelidir.

4. Sağlık sistemikamulaştırma temelinde genişletilmeli, nüfusun ihtiyaçlarını karşılamalı ve hasta kabul etme kapasitesine sahip olmalıdır. Haliyle, sağlık sistemindeki en önemli aktörler olan sağlık emekçilerinin çalışma koşullarında kapsamlı bir iyileştirme yapılmalıdır.

5. Pandeminin ancak uluslararası alanda ve birlikte sona erdirilebileceği ilkesinden yola çıkılarak, aşıya ihtiyacı olan tüm ülkelere acilen uluslararası destek sağlanmalıdır. Aşıların patentleri iptal edilmeli,teknolojik açıdan önde gelen ülkeler, aşı ve ilaç üretiminde teknolojiyi yoksul ülkelere transfer etmeye zorlanmalıdır.