aylan BATMANSUYU
Bugün, Uluslararası Af Örgütü’nün (AI) her yıl yayınladığı ve dünya genelinde insan hakları durumunu ele alan raporunun ışığında, İsviçre’nin 2023 insan hakları karnesini masaya yatırıyoruz. 2023 yılında İsviçre, insan hakları konusunda uluslararası alanda bir kez daha mercek altına alındı. Amnesty International (AI)’ın raporuna göre, İsviçre, insan haklarına dair uluslararası yükümlülüklerini yerine getirmek için gerekli adımları atmada yavaş kalıyor. Ülke, insan haklarına ilişkin uluslararası anlaşmalardan doğan yükümlülükleri koordine etmek için sürekli bir mekanizma kurma konusunda gerekli yatırımları yapmaya henüz hazır değil. Bu durum, İsviçre’nin uluslararası insan hakları normlarına tam anlamıyla uyum sağlama konusunda isteksiz olduğunu gösteriyor.
POPÜLER İNİSİYATİFLER VE İNSAN
HAKLARINA UYUM
İsviçre’de popüler inisiyatiflerin insan haklarına ilişkin uluslararası hukuk normlarıyla uyumlu olup olmadığının kontrol edilmesi gerekiyor. AI’nın raporuna göre, bu tür inisiyatifler halk oylamasına sunulmadan önce, uluslararası insan hakları hukukuna uygunlukları konusunda gerekli denetimler yapılmamakta. Bu durum, insan haklarına dair uluslararası taahhütlerin yerine getirilmesinde önemli bir aksaklık olarak öne çıkıyor.
GÖSTERİ HAKKI VE İSVİÇRE’DEKİ DURUM
İnsan hakları ihlallerine dikkat çekmek için hayati bir araç olan gösteri hakkı, İsviçre de dahil olmak üzere dünyanın dört bir yanında çeşitli şekillerde engelleniyor. AI’nın vurguladığı üzere, İsviçre’de hâlâ kamusal alanlarda toplanabilmek için önceden izin alma zorunluluğu bulunuyor. İzin alınmamış barışçıl gösteriler, özellikle Basel ve Cenevre şehirlerinde, güç kullanılarak dağıtıldı. Bu durum, temel insan haklarından biri olan barışçıl toplanma hakkının ihlal edildiğini gösteriyor.
Zürih ve Basel şehir kantonlarında, bir sağ parti gençlik kolu, gösteriler için önceden izin alma zorunluluğunu güçlendirme ve organizatörlerin finansal sorumluluğunu artırma amacı taşıyan bir popüler inisiyatif başlattı. Gazze’de silahlı çatışmanın patlak vermesinin ardından, İsviçre’nin birçok Almanca konuşulan şehrinde gösteriler geçici olarak yasaklandı.
AI, İsviçre’nin İnsan Hakları Kurumu’nun oluşturulmasıyla attığı pozitif adımlara rağmen, bu kurumun yeterli finansmana sahip olmaması ve şikâyetleri alma yetkisine sahip olmamasını vurgulayarak tartışmaya açıyor. İsviçre’nin uluslararası insan hakları yükümlülüklerini koordine edecek kalıcı bir mekanizmaya ihtiyacı olduğunun altı çiziliyor.
İltica ve göç alanında, İsviçre’nin mültecilerin aile birleşimi taleplerini reddetmesi, işkence tanımı ve önlenmesi, polis şiddeti gibi konuların yanı sıra, sağlık hizmetlerine erişim ve refakatsiz küçüklerin durumu gibi konular daha fazla özen ve düzenlemeyi gerektiriyor.
Bununla birlikte, İsviçre’nin insan hakları alanında olumlu adımlar attığı da göz ardı edilemez. Kamusal alanlarda otomatik yüz tanıma teknolojisini yasaklama, cinsel nüfuzun tecavüz olarak cezalandırılmasını öngören yasa değişikliği ve cinsiyete dayalı şiddet mağdurları için acil yardım merkezlerinin kurulması gibi önemli gelişmeler, ülkenin doğru yönde ilerlediğine işaret ediyor.
Sonuç olarak, İsviçre’nin insan hakları karnesi, hem eleştiriye açık alanları hem de takdire şayan gelişmeleri barındırıyor. Bu karmaşık tablo, hem hükümetin hem de sivil toplumun, insan hakları konusunda daha fazla ilerleme kaydetmek için birlikte çalışması gerektiğini gösteriyor. İlerlemenin anahtarı, uluslararası standartlar ve hukukun üstünlüğüne olan bağlılıkta yatıyor.