Fransız yönetmen Julien Rambaldi, Paris’in güzel mahallelerinde çalışan dadıların çalışma koşullarını ve güvencesizliğini eleştiren “Les femmes du square”, ev işçilerinin toplumumuzdaki rolü üzerine düşünmeye davet eden lirik bir komedi filmi.
Fildişili genç bir kadın olan Angèle, Paris’te bir haydut çetesi için sokak satıcısı olarak çalışmaktadır. Zekâsı ve kendine güveni sayesinde iyi işler yapsa da bu özelliğini patronundan çalmak için de kullanıyor. Karşılaşacağı intikamdan kaçmak için komşusu Wassia’nın yardımıyla başkentin güzel semtlerinde dadı olarak işe girmeyi başarıyor. Angèle, boşanma sürecinde olan üst düzey bir yönetici olan Hélène’in 8 yaşındaki oğlu Arthur’a bakmak üzere çalışmaya başlar. Ancak mahalledeki diğer dadılarla tanıştığında, onların çalışma koşullarını ve güvencesizliklerini keşfeder. Angèle, kısa sürede büyüsüne kapıldığı avukat Edouard’ın (Ahmed Sylla) yardımıyla meslektaşı olan bu işçilere adalet ve saygınlık kazandırmak ve özellikle de arkadaşı Wassia’nın haksız işvereni ile yüzleşmesine yardımcı olmak için mücadele etmeye karar verir.
Fransız sinemacı Julien Rambaldi’nin yazıp yönettiği Les femmes du square, komik ve hassas anları bir araya getiren dramatik bir komedi. Rambaldi, projenin hazırlanmasında kendi çocuğu ile dadısı arasındaki bağdan ilham aldığını söyleyerek “Bu filmi yapma arzum onlarla başladı. Aralarındaki ilişkiyi gözlemlerken, yedi yaşındaki oğlumun bu kadını benden daha iyi tanıdığını fark ettim” diyor.
Emekleri görmezden gelinen ev işçileri
Angèle rolündeki dinamik aktris Eye Haïdara, bu karaktere karizma, patavatsızlık ve doğallık katıyor. Paris’in burjuva sosyetesiyle olan ani karşılaşması, hem komik hem de kafa karıştırıcı bir dizi duruma neden oluyor. Yönetmenin de belirttiği gibi, “bu iki dünya, yani haklı olduklarını düşünen ‘bobolar’ ile zor durumdaki bu kadınlar arasındaki karşıtlık” bu sosyal komedinin merkezinde yer alıyor.
Rambaldi “Pusetleriyle yanlarından geçerken gördüğümüz bu kadınların, kendilerininkinden çok farklı olan bu dairelere girdiklerini hayal etmenin rahatsız edici bir yanı var. Bu filmin toplumumuzdaki işlev bozukluklarına ışık tutmasını gerçekten istedim” diye açıklıyor. Ücretsiz fazla mesai, izin sürelerine saygı gösterilmemesi, çalışma saatlerinde beklenmedik değişiklikler vb. burada eleştirilen hak ihlalleri arasında yer alıyor. Çoğu zaman oturum ve çalışma izni olmayan bu ev işçilerinin işten çıkarılma korkusu, haklarını bilmemeleri, şikâyet etmek ve talepte bulunmaktan çekinmeleri de filmin önemli unsurları arasında yer alıyor. Filmin başkarakteri öfkeli Angèle “Çocuklarla ve temizlikle ilgilendiğimiz sürece sorun yok. Ancak başkalarıyla aynı hakları talep etmeye kalktığımızda, bize bok gibi davranılıyor” diyor. Bu işçilerle karşı karşıya kaldıklarında, katlandıkları gerçeklik hakkında soru sormamayı tercih eden ve belli bir “kendini beğenmişliğe” rağmen, işin içine para girdiği anda kendilerini iliklerine kadar acı çekerken bulan ebeveynlerle karşılaşıyoruz. Julien Rambaldi: “Ebeveyn olduğunuzda, çocuğunuzu koruma bahanesiyle bir canavara dönüşebilir ve ona bakan kadından bir el hareketiyle kurtulabileceğinizi düşünebilirsiniz” diye devam ediyor. İsviçre’de de emekleri görmezden gelinen ev işçilerinin içler acısı durumuna tercüman olan film Kasım ayından itibaren kantonlarda gösterime girdi. İsviçreli izleyicilerin beğenisini toplayan “dadıların isyanı”, film eleştirmenlerince de tam not aldı. (Arkadaş)