Yaşar ATAN
Doğup büyüdüğüm kasabamızdaki ilkokula yazılmamdan bir iki hafta sonra okullar açıldı. Bu özel günün baz ıayrıntılarını pek fazla anımsamıyorum…
Ama arkadaşlarımla doluştuğumuz birinci sınıfın öğretmeni; evi bizim sokakta olan ve hiç unutamadığım Mehmet Çevik öğretmen oldu…
Gerçekten de öğretmenimiz, bizlerle güzel güzel konuşuyor; yapmamız gereken şeyleri tatlılıkla öğretmeye çalışıyordu… Anımsadığım kadarıyla da ben, alfabeyi çok kısa sürede öğrendim. Ve Memet Çevik öğretmenimizin gözünde de artık önemsenmeye başladım…
Gerçekten de Mehmet Çevik öğretmenim, gitgide benimle çok sıkı şekilde ilgilenmeye başladı…Okumam için kendi kitaplarından da veriyordu artık bana…Verdiği o kitaplar beni hem eğlendiriyor, hem de bilmediğim çok şeyler öğretiyordu… Örneğin o kitaplardan biri, kutup ülkesinde yaşayan “Eskimolar“ dan sözediyordu… Ve kitapta anlatılan bir ailenin oturduğu ev de, aynı coğrayadaki bütün evler gibi buz içindeymiş…Ta çocukluğumda okuduğum ve bazı kısımlarını hala unutamadığım bu kitaba göre aileler; evlerine gelen konuklarını yedirir içirirler; büyük biriçtenlikle evlerinde yatırırlarmış da…Aynı içtenlikle, hayvanları da çok severlermiş…
Bu insanların gerek birbirlerine, gerekse hayvanlarına oncasına sıcak davranmaları,beni çeşitli düşlerle süslediğim mekanlara alıp götürmüştü… O kitapla tanıştığımda, daha on yaşlarındaydım!..
Evet, hayvanlarıyla da içli dışlı ve de sevgi içinde yaşayan o insanlar; en büyük dertlerini, yani kar ve buzun etkilerini,birlikte bölüşüyorlardı… Zaten ülkelerini saran o karlar ve buzlar; onların bütün yaşamlarını da sarmıştı;artık onlarıkendilerinden ayrı,yabancı varlıklar olarak algılamıyorlardı…Kısaca söylersek, Eskimolar onlarla bütünleşmişlerdi…
Eskimoların oturduğu bütün evler, tarlalar velhasıl her yer, her şey kar-buz içinde olduğundan, sebze ve meyve gibi şeyler yetiştirmek de, öyle pek kolay birşey olmamalıydı!.. Hemen şu soru da saplanıyordu beynime: Peki ama o insanlar, o soğuk evlerinde nasıl rahat oturabiliyorlardı; kısacası nasıl ısınıyordu o insanlar? Isınmak için ne yakıyorlardı? Bu soruların yanıtını başka yerlerde aramak gerektiğini,ben yıllar sonra, et-kemik olarak yaşayıp anladım…
Evet, yıllar sonra, Kutuplu o bayan ozanın aşağıdaki şiirinden de anlaşıldığı gibi, o insanları ısıtan ve de yaşadıkları ülkenin karlarını ve buzlarını eriten gücün, onların yüreklerinden fışkıran o „sevgi gücü“ olduğunu öğrendim…
Bu gerçeği öğrenmek, benim bütün yaşamımı etkilemişti: Artık bu gerçek, benim bütün yaşamımın omurgası olmuştu…
O Kutuplu ozanın şiiri şöyleydi:
YAVRU ÖRDEK
Çoktan buz kesmişti göl
Ve daha da keskinleşiyordu hava.
Böyle bir sonbahar sabahında işte,
Bir yavru ördek çıktı birden karşıma.
Uçmaya çalışıyordu garibim,
Önündeki buzları ite kaka.
Yaşamak, hep yaşamak istiyordu.
Ama ölüm yapışmıştı bir kez yakasına,
Onu bırakmıyordu.
Ve habire ağlıyordu yavrucağa bulutlar…
Ama nice sıcak gözyaşları dökseler de göklerden,
Hiç umursamıyor, erimiyordu
O karlar o buzlar.
Gidip ben de ona yardım edeyim dedim;
Ama anlamadı niyetimi yavrucak.
Hem kaçıyor hem yırtmaya çalışıyordu,
Gölün o buz kesmiş sularını.
Artık ben de tam dönüp giderken,
Birden başladı bağırmaya arkamdan.
Ben de koştum gerisin geri hemen.
Biraz yaklaşınca yanına,
Yeniden savurup attı kendini,
Biraz daha uzaklara.
Artık tek başına kalmıştı,
Son soluğunu verirken o donmuş sularda.
Bu yalnızlığı garibimin,
Bana ülkemin geçmişini anımsattı.
Ogdo AKSENOVA
(Çeviren: YaşarAtan)
Mitolojiyle ilgilenen okurlarımıza, aşağıdaki kitapları öneriyoruz:
-. AKDENİZLİ TANRILAR (Yaşar ATAN– 2. Baskı)
– AKDENİZ MİTOLOGYASINDN EFSANELER (Yaşar ATAN –)
– İNSAN VE TRAGEDYA (André BONNARD – Çev. Yaşar ATAN –2. Baskı.).