Emperyalist güçler COP 27 zirvesinde iklim taahhütlerinden vazgeçti

 

 

2022 Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Konferansı yaygın olarak kullanılan adıyla COP27, Mısır’ın Şarm El-Şeyh şehrinde 6 – 20 Kasım 2022 tarihleri arasında küresel ısınma ve sera gazı salınım oranlarını azaltma amacıyla, yaklaşık 200 ülkeden devlet ve hükümet temsilcisi ile çeşitli sivil kurumlardan 45.000 delegenin katılımıyla gerçekleştirildi. Bu yıl 27’ncisi yapıldığı için COP27 denilen zirvenin 18 Kasım’a kadar sürmesi öngörülmüştü. Ancak “anlaşmazlıklar” nedeniyle 20 Kasım’a sarkmıştı. Ülkeler arasındaki “anlaşmazlıklar” giderilmese de bir “Sonuç Bildirgesi” üzerinden anlaşıldığı duyuruldu ve COP27 sona erdi. Bu, son zamanların en büyük uluslararası toplantılarından biri oldu.

Ancak daha önceki iklim zirvelerinin aksine, katılımcılar iklim felaketi konusunda bir şey yapıyormuş izlenimi vermeye çalıştılar. Toplantıya katılan emperyalist hükümetlerin başkanları teleprompterdan çevrenin korunmasına ilişkin içi boş bazı cümleler okuduktan sonra Rusya ve Çin ile çatışmalara müdahil olma ve eski sömürge ülkelerine hükmetme planlarını yapmak üzere arka odalarda kayboldular.

NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü vekalet savaşı ve Çin ile askeri bir çatışma hazırlığı, kutup bölgeleri de dahil olmak üzere tüm kıtalarda ve mevcut tüm ekonomik, siyasi ve askeri araçlarla savaşan emperyalist güçler arasında dünyanın yeni bir yeniden paylaşımını başlatmış görünüyor. Çünkü “İklimin korunması” bu emperyalist entrikaların hizmetine sunulmuş ve onun karşıtına dönüştürülmüştür.

Mısır diktatörü Abdülfettah El Sisi, konferansın ev sahibi olarak emperyalist entrikaların kesintisiz bir şekilde yürütülmesini sağlamak için olağanüstü bir çaba göstererek görevini layıkıyla yerine getirmiştir. Çünkü Sina yarımadasının ucundaki lüks turizm beldesi Şarm el-Şeyh’e uçak dışında ulaşmak çok zor. Her türlü protestoyu bastıran ağır silahlı askerlerden oluşan bir ordu tarafından korunmuş, yine de konferansın yapılacağı yere ulaşmayı başaran çevre aktivistleri için, halktan uzakta ve güvenlik güçlerinin gözetimi altında protesto yapabilecekleri özel bir bölge oluşturulmuş.

2013’te kanlı bir darbeyle iktidara gelen El Sisi, Mısır’ı demir yumrukla yönetiyor. Ciddi bir siyasi muhalefete ya da fikir ve basın özgürlüğüne izin vermiyor. Rejimin hapishanelerinde altmış bin siyasi tutuklu bulunuyor ve bunların çoğu idamla yargılanıyor. İşkence ve yargısız infazlar olağan bir durum. Konferansın başlamasından hemen önce Mısır’ın çeşitli kentlerinde 150 kadar kişi siyasi nedenlerle tutuklandı.

Ancak emperyalist güçler Çin’e ya da diğer rakiplerine karşı “insan haklarını” öne sürmekten asla yorulmazken, Mısır’da bu ilkeden vazgeçtiler. Ne de olsa Sisi onların Orta Doğu’daki en önemli müttefiklerinden biri.

“İklim Cehennemine Giden Yolda”

BM Genel Sekreteri António Guterres, nadir görülen bir dürüstlükle, iklim konferansını dünyanın “iklim cehennemine giden otoyolda -ayağımız gaz pedalında- olduğu” uyarısıyla açtı. Bu sözlü bir abartı değil, gerçeğin ölçülü bir ifadesidir.

Mevcut tüm bilimsel veriler, küresel ısınmanın ana nedeni olan sera gazı emisyonlarının Rio de Janeiro’daki ilk dünya iklim konferansından 30 yıl sonra artmaya devam ettiğini göstermektedir.

Paris’teki 2015 Dünya İklim Konferansı’nda belirlenen, küresel ısınmayı sanayi öncesi seviyelere kıyasla 1.5 santigrat derece ile sınırlama hedefi çoktan terk edildi. BM İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (UNFCCC), tüm ülkeler tarafından sunulan ulusal azaltım planlarına (NDC’ler) uyulsa bile, emisyonların 2030 yılına kadar yüzde 10,6 daha artacağını hesaplamıştır. Bununla birlikte, 1.5 derece hedefine ulaşmak için emisyonların yüzde 43 oranında azaltılması gerekecektir. BMİDÇS’ye göre mevcut planlar küresel ısınmayı en iyi ihtimalle 2100 yılına kadar 2.5 derece ile sınırlandırmaktadır. Şu ana kadar yaklaşık 200 ülkeden sadece 26’sı ulusal azaltım planı sunmuştur.

Yaklaşan felaket şimdiden görülebiliyor. Dünya 19. yüzyılın sonundan bu yana sadece 1.15 derece ısınmış olmasına rağmen, sıcak hava dalgaları, şiddetli yağmur ve kasırgalar gibi aşırı hava olayları milyonlarca insanın geçim kaynaklarını yok ediyor. Buzulların ve kutup örtülerinin erimesi sonucunda deniz seviyelerinin yükselmesi daha da büyük felaketlere yol açacaktır.

Bu yaz Pakistan’da meydana gelen ve 1.700 kişinin ölümüne, 12.000’den fazla kişinin yaralanmasına ve en az 33 milyon kişinin yerinden olmasına neden olan seller, yaklaşan felaketler hakkında bir fikir vermektedir. Bu arada, sıtma, dang humması ve kolera gibi hastalıklar harap olmuş ülkede kontrolsüz bir şekilde yayılmakta ve can almaya devam etmektedir.

Uluslararası medya tarafından büyük ölçüde görmezden gelinen benzer felaketler Afrika’da da yaşanıyor. Avrupa ve ABD’de de orman yangınları, seller ve hortumların sayısı ve boyutları son yıllarda gözle görülür bir şekilde artmıştır.

Ancak emperyalist güçler uçuruma doğru koşuyorlar. Şarm El-Şeyh zirvesi öncesinde yön değiştirmeye yönelik hiçbir öneri yok. Aksine, önceki dünya iklim konferanslarında alınan tamamen yetersiz kararlar, kabul edildiklerinden bu yana büyük ölçüde terk edildi.

Savaş ve iklim

Bunun temel nedenlerinden biri Rusya ve Çin’e yönelik emperyalist saldırıdır.

Rus gazı ve petrolüne karşı uygulanan yaptırımlar enerji fiyatlarında bir patlamaya yol açmıştır. Bu nedenle pek çok ülke kömür ve diğer yüksek emisyonlu enerji kaynaklarını yeniden yakmaya ve kömürü aşamalı olarak terk etmeye yönelik hâlihazırda kabul edilmiş programları askıya almaya karar verdi. Özellikle yoksul ülkeler, yüksek enerji fiyatları ve artan kredi faiz oranları nedeniyle çevre dostu enerjiye geçişi finanse edebilecek durumda değiller.

Emperyalist güçlerin Çin’e karşı bir savaşa hazırlanırken Çin pazarına, ürünlerine ve hammaddelerine olan bağımlılıklarını azaltma çabaları, Şarm El-Şeyh’te kısmen açık, kısmen de gizli bir şekilde yürütülen alternatifler için şiddetli bir mücadeleyi tetikledi.

Özellikle de Batılı devletler umutsuzca Rusya’ya alternatif tedarikçiler aradıkları için, son zamanlarda yeni petrol ve gaz rezervleri büyük ilgi çekmektedir.

İklim krizini krizin sahipleri çözemez

İklim felaketinin kapitalist hükümetlere ve politikacılara baskı uygulayarak durdurulamayacağına dair en ikna edici kanıtı, Şarm El-Şeyh’teki zirve sağladı. İsviçre’de olduğu gibi bazı çevre hareketleri tarafından savunulan bu perspektifin iflas etmesinin nedeni, tek tek hükümetlerin ya da politikacıların kötü niyetleri değil, savundukları kapitalist sistemin karakteridir.

İklim krizi ancak küresel olarak çözülebilir. Sera gazları ulusal sınırlarda durmaz ve çevresel olarak sürdürülebilir bir enerji arzı organizasyonu ancak küresel ölçekte mümkündür. Böyle bir çözüm için gerekli bilimsel bilgi, teknik araçlar ve maddi kaynaklar mevcuttur ve son yıllarda bu alanlarda muazzam ilerlemeler kaydedilmiştir.

Ancak böyle bir küresel çözüm, dünya egemenliği için kıyasıya mücadele eden ulus-devletlere dayalı bir sosyal sistemde ve ekonomik yaşamın her yönünün küçük bir azınlığın kârına ve zenginleşmesine tabi kılınmasıyla mümkün değildir.

Oxfam tarafından yapılan yeni bir araştırmaya göre, 125 milyarder ve yatırımları Fransa, Mısır veya Arjantin gibi ülkelerden daha fazla sera gazı emisyonundan sorumludur. Bu milyarderlerden biri yılda 393 milyon ton CO2 salıyor ki bu rakam toplumun alt yüzde 90’lık kesiminin herhangi bir üyesinden bir milyon kat daha fazla.

Kapitalistler ve onların hükümetleri, zenginliklerini ve ayrıcalıklarını korumak için her şeyi yapabilirler. Pandemide kârlarını insan hayatının önüne koyarak insan hayatına karşı kayıtsızlıklarını kanıtladılar. Bu nedenle dünya çapında yaklaşık 7 milyon insan resmi olarak koronavirüs nedeniyle öldü, bildirilmeyen çok sayıda vaka sayılmıyor bile. Ve pandemi yayılmaya devam ediyor. Aynı acımasızlığı, Rusya ve Çin ile insan uygarlığını tehdit eden bir nükleer savaşı göze aldıklarında ve iklim değişikliğini körüklemeye devam ettiklerinde de gösteriyorlar.

Dünyanın karşı karşıya bulunduğu bu sorunları ancak dünya halkları, işçi ve emekçilerinin ortak mücadelesi çözebilir. İklim krizinin üstesinden gelmek -savaşa ve toplumsal yıkıma karşı mücadele kadar- ancak uluslararası işçi sınıfının, sosyalist hareketinin inşası ve kapitalizmin yıkılmasıyla mümkündür.

 

Kaynak: Monthly Review

Çeviri: Metin ALAN