“L’AUDİTİON – DİE ANHÖRUNG”
(“DURUŞMA”)
Vaud Kantonu’ndan yönetmen Lisa Gerig’in gösterime giren üç ödüllü belgeseli “L’Audition – Die Anhörung” (“Duruşma”) İsviçre’deki iltica sürecinin derinliklerine iniyor. Sığınmacıların mülakata alındığı ve İsviçre topraklarındaki geleceklerine karar verildiği kilit anı gözler önüne seriyor.
Yönetmen Lisa Gerig’in üç ödül (Solothurn Film Festivali Ödülü, İsviçre Film Ödülleri’nde En İyi Belgesel ve Zürih Şehir Ödülü) kazanan filmi “L’audition” izleyiciyi İsviçre’de sığınma arayan insanlar için her şeyin kararlaştırıldığı ana götürüyor. Yetkililerin başvuru sahiplerinin kalabileceklerine ya da ayrılmaları gerektiğine karar verdikleri o kritik an.
Bu belgeselde ekranda gerçek sığınmacıları ve SEM’in (Devlet Göç Sekreterliği) gerçek çalışanlarını görüyoruz. Ancak duruşmalar filmin amaçları doğrultusunda yeniden canlandırılmış.
27 Mart’ta basına verdiği demeçte “Benim için gerçek duruşmaları filme almanın kabul edilemez olduğu açıktı, çünkü bu görüşmeler kaçış nedenlerini anlatmaya gelen insanlar için çok kişisel anlardır. Görüşmeleri yeniden yapmaya karar verdik, böylece çekimler başladığında tüm insanlar kurumla konuşmakta kendilerini özgür hissedeceklerdi” diyor.
Başvuru sahiplerine ve SEM çalışanlarına göre, yeniden canlandırılan görüşmeler yine de son derece gerçekçidir; öyle ki kameraların varlığı, son derece doğal karşılıklı konuşmalar sırasında bir anda unutulmuş gibi. Filmdeki insanlar bir rol oynamıyor, adeta yaşadıkları deneyimleri yeniden yaşıyorlar. Lisa Gerig, “Böylesine hassas bir duruma ve böylesine karmaşık bir konuya yeniden girmek, her iki taraftaki kahramanlar, SEM ve sığınmacılar açısından büyük cesaret gerektirdi” diyor.
UZUN SOLUKLU BİR PROJE
Yönetmenin, başta SEM çalışanları olmak üzere filme dahil olan çeşitli kişileri, altı yıl önce başladığı bu filmde rol almaya ikna etmesi uzun zaman almış. “The Hearing” filminde de yer alan dört sığınmacıdan ikisi, Lisa Gerig’in iltica başvurusu sürecinde eşlik ettiği arkadaşları olmuş. Yönetmen, “Onlar, filmden önce bile yaşadıkları zor deneyimler hakkında konuşmuş olan çok farklı ve kararlı dört insan” diye açıklıyor.
Morges doğumlu olan ve şu anda Zürih’te yaşayan 33 yaşındaki yönetmen Lisa Gerig, uzun yıllardır bu konuyla ilgileniyor. Dokuz yıl boyunca göçmen haklarının savunulması konusunda faaliyet gösteren derneklerde gönüllü olarak çalışmış.
BÜROKRASİNİN İNSANİ OLMAYAN YÜZÜ
Bu duruşmalar sırasında sığınmacılar gelir ve bize kaçma nedenlerini anlatırlar. Yetkililer ise bu nedenlerin geçerli ve inandırıcı olup olmadığına karar vermek zorunda. “Bu geçerlilik kanıtı oldukça zor, çünkü bir hikâyenin anlatılma ya da değerlendirilme şekli keyfi olabiliyor” diyen film yapımcısı, bazı sığınmacıların polis sorgusuna benzeyen bu görüşmeler sırasında kendilerini suçlu hissettiklerini de sözlerine ekliyor. Lisa Gerig, “Birçok insan bu duruşmalarda yeniden travma yaşıyor, çünkü soruların soruluş şekli nezaket ve empatiden yoksun” diye ekliyor. Bu durum, sıkıntılarını ve yaralarını paylaşırken bile kendilerini yargılanmış ve suçlanmış hisseden görüşülen kişiler için en hafif tabirle sarsıcı ve acı vericidir.
Lisa Gerig’in belgeseli İsviçre iltica sisteminin gerçekliğini ortaya koyuyor: “Asıl amaç insani bir anı göstermek olmalı, çünkü bunlar bir odada çok zor şeyler hakkında konuşan insanlar, ancak insan unsurunun unutulduğu idari bir süreç haline geldiği izlenimine sahibim. Biz de filmde bunu göstermeye çalıştık” diyor.
Lisa Gerig, film için kiralanan binanın seçimine de odaklanıyor. “Kendi başına bir kahraman” olan bu bina sistemi, bürokrasiyi ve soğukluğunu yansıtıyor. Duvarların ardında kaderlerin mühürlendiği kapalı, labirentimsi, anonim bir mikrokozmos. Çalışmaları kendisine üç ödül kazandıran yetenekli yönetmen, her şeyden önce sürgünlere bir ses verebildiği için çok mutlu. Ve açıkça iltica prosedürünü sorguluyor, bunun keyfilikten ve şanstan uzak olmadığına inanıyor. Sığınmacılardan birinin Film’de hatırlattığı gibi: “SEM’deki insanlar için bu bir iş, ama benim için bu benim hayatım…”. (Arkadaş)