Doğal afetlerde kadınlar

 

 

Nilgün Özdal 

Türkiye’de meydana gelen depremde,  kâr hırsının yarattığı  inşaat felaketinin ardından yaşanan trajediyi basından ve yakınlarımız aracılığı ile hepimiz yakından takip ediyoruz. Bu vesileyle doğal afetlerle ilgili dünya çapında yapılan araştırmaları biraz gözden geçirdim. Bu araştırmalara göre cinsiyete bağlı,  fiziksel, biyolojik,  sosyoekonomik ve psikolojik farklardan dolayı, doğal afetlerde ölen kadınların sayısı erkeklere göre oldukça yüksek.  Kadınlardan daha güçlü kaslara sahip olan erkekler çoğunlukla daha hızlı koşuyor ve daha kolay tırmanabiliyorlar. Ayrıca kadınlara nazaran yüzme bilen erkeklerin sayısı daha fazla. Yani bir sel felaketinde yüzmeyi bilmek, hızlı bir şekilde bir ağaca veya herhangi bir yükseltiye tırmanabilmek, rüzgârlı fırtınalarda güçlü bir şekilde tutunabilmek hayatta kalma şansını artırıyor. Kadınların fiziksel yapısından dolayı daha güçsüz olması, boylarının küçük ve hafif olmaları doğal afetin çeşidine göre dezavantaj sağlıyor. Hareket esneklikleri azaldığı için,  hamileliğinin ileri safhasında olan kadınlar arasında da ölüm oranı oldukça yüksek.

Ama esas olarak yaşanan can kayıplarına, daha çok sosyoekonomik faktörlerin, kültürel,  sosyal normların ve davranış biçimlerinin büyük etkisinin olduğu tespit edilmiş.

Örneğin, deprem esnasında kadınların çoğu önce canını kurtarmayı düşünmek yerine, üstüne dışarıya uygun bir şeyler almaya, giyinmeye çalışırken vakit kaybediyor. Dışarıda dikkat çekecek bir kıyafetle çıkmaktan çekinmek veya örtünmek gibi. Ayrıca kadınlar kendinden önce çocuklarının ve yanında olan diğer yakınlarının hayatını güvenceye almaya çalışıyor. Kadınların evde daha çok vakit geçirmesi de bir diğer etken.  İş saatlerinde gerçekleşen depremlerde, fabrikalar ve resmi binalar çoğunlukla depreme dayanıklı yapıldığı için,  çalışanların hayatta kalma şansı daha fazla oluyor. Tabi bunlar doğal afetlerin yaşandığı zaman diliminde ölüme sebep olan nedenler.

Kadınların önemli bir kısmı ise doğal afetlerden sonra yaşamını kaybediyor. Felaketler sonrası yaşanan erken doğumlar ve düşükler esnasında, gereken sağlık hizmetlerine ulaşılamaması veya sınırlı olması da bir diğer etken. Hijyen malzemelerinin yetersiz olması veya hatta hiç olmaması,  bu depremde de karşılaşıldığı gibi ped ve diğer hijyen malzemelerinin acil ihtiyaçlar listelerinin arasında bile olmaması, alt yapı bozukluğu, temiz su eksikliği kadınları enfeksiyonlara daha açık hale getiriyor. Kadın sivil örgütlerinin girişimi ve çağrısıyla, kadınların ihtiyaçlarına erişmesi sağlanmaya çalışılıyor. Tabi ki bu sorunlara şehirlerde ve kırsal bölgelerde yaşayan yoksul kadınlar daha fazla maruz kalıyor. Bir diğer neden ise afetlerde,  kadınların ve kız çocuklarının güvenliğinin sağlanmadığı koşullarda her türlü saldırıya açık hale gelmeleri.

Kadınlara, kadın olmaktan kaynaklanan, doğal ihtiyaçlarını söylemenin,  ayıp olarak benimsetilmesi, hatta dayatılması, gerici sistemlerin bunu her çağda körüklemesi ve bunun sonucu olarak çarpık gerici bir ayıp anlayışıyla büyütülmeleri, hayatlarını ve sağlıklarını kaybetmelerine neden oluyor. Kadınlar ve kız çocukları, acil ve olağanüstü durumlarda bile ihtiyaçlarını söylemeye utanıyorlar. Sırf bu nedenlerle hasarlı evlerine bile girmeyi göze alıp canlarını riske atıyorlar. Yaşanan depremde yüz binlerce kadın gene aynı sorunlarla baş başa. Bu durum, yardım ekiplerinde kadın görevlilerin az olması nedeniyle, kadınların ihtiyaçlarını dile getirmesini ve erişmesini daha da zorlaştırıyor.

Bizzat yakınlarımın yaşadığı gibi kendilerini çaresiz hissedip, sırf hijyenik ihtiyaçlarını karşılamak için girilmemesi gereken evlerine giriyorlar. Tabi hala bir ev varsa. Temel ihtiyaçların bile karşılanmaması nedeniyle depremin daha ikinci haftasında kadınlar arasında enfeksiyon hastalıkları tırmanışa geçmeye başladı.

Bu sorunların çözümü ve için hemen harekete geçilmelidir

Cinsiyet ayrımı yapmadan koruyucu halk sağlığı kapsamında, devlet okullarda çocukların bedensel beceri ve gelişimi teşvik etmeli ve yetişkinler için ücretsiz kurslar sunmalıdır. Halkın tamamı için fırsat eşitliği sağlanmalıdır. Doğal ihtiyaçların söylenmesinin ve temin edilmesinin ayıp olduğu zihniyete karşı mücadele edilmelidir. Afet öncesinde, esnasında ve sonrasında bilgiye ve ekonomik kaynaklara erişimdeki cinsiyet eşitsizlikleri ve kişisel seçim özgürlüğündeki eşitsizlikler “cinsiyete dayalı afet savunmasızlığı” yaratıyor ve kadınlar doğal afetlerden daha olumsuz etkileniyor.

İsviçre’de özellikle okullarda, genel olarak çocukların bedensel gelişimine, kapalı ve açık alanlarda ki spor aktivitelerine çok önem veriliyor. Eğitmenlerin uyarısıyla, bu konuda geçmiş yıllarda yapılan bir araştırmada göçmen ailelerin önemli bir kısmının kız çocuklarını okullarda ki yüzme derslerine, diğer spor aktivitelerine göndermek istemedikleri ortaya çıkmıştı. Çocukların herhangi bir kazada veya doğal afetlerde,  kendi canını kurtarabilmesi ve diğerlerine yardım edebilmesi için bu derslerin yaşamsal önem taşıdığı hakkında, göçmen ailelerde farkındalık yaratmak için kampanya yürütülmüştü.

Sözün kısası doğal afetlerde yaşanan can kaybından, doğanın payı yok denecek kadar az. Yüzyılın değil bin yılın depremi de olsa tüm can kayıplarının nedeni kâr hırsı ve gerici sistemdir.

Bizler zor durumdaki kız kardeşlerimize elimizi uzatmalı,  duyulmayan sesleri olmalıyız. Dünyanın neresinde yaşarsak yaşayalım “sesimizi duyan var mı?” diye hep bir ağızdan avazımız çıktığı kadar bağırmalıyız.