On binlerce emekçi İsviçre’deki 1 Mayıs gösterilerinde daha iyi bir yaşam ve daha iyi bir ücret talebiyle yürüdü.Sömürüye karşı mücadele, çalışma yaşamında ve sosyal yaşamda hak eşitliği talebi Emekçilerin ortak talebiydi.
Elverişsiz hava koşullarına rağmen İsviçre’nin onlarca yerinde gerçekleştirilen 1 Mayıs kutlamalarında on binlerce emekçi sömürüye ve sosyal hak kısıtlamalarına karşı yürüdüler. Savaşsız ve sömürüsüz bir dünya özleminin ağırlıklı olarak hissedilir olduğu kutlamalar ve yürüyüşler, işçilerin, emekçi kadınların, gençlerin, yürüyüş boyunca dillendirdiği sloganlarda yankılandı. Uzunca bir süredir Federal Konsey eliyle temel sosyal ve ekonomik haklara yönelik girişilen saldırı ve budama planlarına karşı mücadeleye çağıran emekçiler, ücret artışı ve ekmelilik özlük haklarının iyileştirilmesini talep ettiler. 14 Haziran’da ülke genelinde greve çıkacak olan kadınlar ise 1 Mayıs kutlamalarına da greve çağrısına eşlik eden taleplerini öne çıkardılar. Yapılan konuşmalar mücadele çağrısına dönüktü. Halkın parasıyla banka kurtarma operasyonuna öfke, yoksullaşmaya ve pahlılığa tepki vardı.
Bu yıl ki 1 Mayıs kutlamalarında dikkat çeken diğer bir taraf ise Basel’de polisin şehir yönetimiyle birlikte giriştiği provakatif tutum oldu. Ve bu tutum uzunca bir dönemdir kurgulanmış bir bastırma ve gözdağının da bir parçasıydı aynı zamanda. Basel’de izinsiz gösterilerin sayısında patlama olduğuna dair geçen yıldan bu yana yalan ve yönlendirici haberlerle ortaya çıkan liberal ve sağcı basının, hak arama gösterilerini kriminal etkinlikmiş gibi pazarlamaya çalışmasına SP’de 1 Mayıs öncesi aldığı tutumla çanak tutmuş oldu ki, bu da işçi düşmanı sermaye politikacıları için kaçırılmaz fırsat oldu. Hiçbir taşkınlığın olamadığı anda yürüyüş kolunu bölen polis, yürüyüş güzergâhını bloke ederek, yürüyüşe katılanlara biber gazı ve göz yaşartıcı gaz kullanarak saldırıda bulundu ve bu saldırıda yaralananlar oldu. Yaşananlara ilişkin detaylar bir yana bırakılırsa bu 1 Mayıs’ta polisin Basel şehir merkezinde giriştiği güç gösterisinin münferit bir durum olmadığı aksine bundan sonraki süreçte etkinlik, eylem ve hak arama girişimlerine de nasıl yaklaşılacağına dair bir ipucu olduğunu görmek gerekiyor. Bundan feyz alacak kantonların da, Basel’de 1 Mayıs’ta yaşananları bir başarı öyküsü olarak anlatacak olanların varlığı da hesaba katılması gereken başka bir durum. Bundan dolayı eylem ve ifade özgürlüğüne yönelik bu düşmanca tutumun olağanlaştırılmasına karşı ise yaşananların sorumlularının hesap vermesini sağlamak, duyarlı kamuoyunun önünde bir görev olarak duruyor. Aksi halde fırsatçı emek düşmanı kalemler, gazete köşelerinden 1 Mayıs’ın emeğin günü olarak kutlanmasının kaldırılmasını istemekten de öteye geçecek duruma erişebilecekler.(arkadaş)