CİNSİYET TEMELLİ AYRIMCILIĞA CEZA

Cinsiyet temelli ayrımcılığın ve nefret söyleminin cezalandırılması için Ceza Kanunu’na ek yapılmasını amaçlayan talebi, kadınların hakları için önemli bir dönüm noktasına işaret ediyor. Kanton Temsilcileri Meclisi, 18 Aralık günü, cinsiyet
ayrımcılığının cezai yaptırımlarla engellenmesi gerektiğine dair altı benzer parlamento girişimini 21’e karşı 18 oyla onayladı.

Bu girişimler, UDC/SVP dışındaki tüm siyasi partilerden kadın milletvekillerinin imzasıyla sunuldu.
Girişimlerin savunucuları, kadınlara yönelik şiddet ve nefretin İsviçre’de yaygın bir sorun olduğunu ve bunun yasal yaptırımlarla engellenmesi gerektiğini savunuyor. Ancak, karşıt görüştekiler, bu tür düzenlemelerin mevcut yasalarla zaten yeterince kontrol altına alınabileceğini iddia ediyorlar. Özellikle Beat Rieder (Merkez/VS), anti-diskriminasyon normlarının genişletilmesinin gereksiz olduğunu ve yargı sisteminin bu tür davaları kaldıracak kapasiteye sahip olmadığını belirtiyor.
Buna karşın, Mathilde Crevoisier Crelier (PS/JU) gibi destekçiler, mevcut yasaların yeterli olmadığını ve yasal boşlukların kadınları hedef alan şiddet ve nefret söylemiyle daha etkin bir şekilde mücadele edebilmek için doldurulması gerektiğini savundu. Crevoisier, “Adaletin bu suçları cezalandıramayacak kadar yetersiz olduğunu kabul etmek, toplumsal bir zaafiyetin itirafıdır,” diyerek, mevcut adalet sisteminin daha etkin bir şekilde çalıştırılması gerektiğinin altını çizdi.
Crevoisier haklı olarak, “şiddet kelimelerle başlıyor” diyor. Ancak parlamentodaki tartışmalara bakılırsa, yasa koyucular, kelimelere karşı gereken önlemleri alıp almamakta bile hâlâ tereddüt ediyor. Bu durum, toplumun cinsiyet temelli şiddetle mücadeledeki kararlılığını ve adalet sisteminin bu alanda ne denli yetersiz kaldığını ortaya koyuyor. Cinsiyet temelli ayrımcılığın cezalandırılmasının önemi, her geçen gün daha fazla kendini hissettiren bu sorunun sadece bireysel değil, toplumsal bir sorumluluk olduğunu da gösteriyor. (Arkadaş)