ÇELİŞKİLERİN DAHA DA KESKİNLEŞTİĞİ BİR DÜNYAYA DOĞRU

 

Fuat AKYÜREK

 

Dünya halklarının başına bela olan anlaşmaların en sonuncusu Aukus oldu. ABD, Birleşik Krallık, Avustralya ve Yeni Zelanda’dan oluşan devletler ABD’nin Çin’i kuşatma politikası etrafında birleştiler ve Avusturalya’yı nükleer yakıtlı denizaltılar ile donatmak üzere anlaştılar. Eski ABD Başkanı Trump bu yolu açmıştı ve yeni Başkan Biden bu yolda ilerlemeye devam etti. ABD’nin Rusya’yı yakın tehdit, Çin’i ise en büyük rakip olarak görmesinin unsuru olan ekonomik, diplomatik ve askeri politikaların önümüzdeki dönemde hızını artırarak devam edeceği anlaşılıyor.

ABD’nin ilk ve yakın hedefi Rusya oldu. Rusya’yı Karadeniz’den, Doğu Avrupa’dan, Kafkaslar’dan kuşatma taktiği bu dönemde hız kazandı. Yunanistan ve adalar adeta yeni bir Amerika üssüne dönüştü. Doğu Avrupa, Romanya ve Bulgaristan bu kuşatma politikasının gerici unsurları olarak devreye sokuldu. Türkiye, iktidarın demagojik anti-ABD söylemleri altında, her geçen gün ABD politikalarına uşaklık etme politikalarına daha fazla güç veriyor. Uluslararası politika da “yeni bir soğuk savaş” mı başlıyor soruları ortaya atılıyor ve tartışılıyor.

Uluslararası politikanın gündemi oluşturan bütün bu çelişkilerin düğüm noktasında ABD’nin Çin’i engelleme ve kendi konumunu muhafaza etme politikası yatıyor. ABD halen dünyanın 1 numaralı ekonomisi. Ancak imalat sanayi ve dış ticaret hacmi dikkate alındığında şimdiden Çin’in gerisine düşmüş durumda. 2020 yılında ABD’nin mal ticareti -ihracat ve ithalat- yüzde 8.8 gerileyerek 3.84 trilyon dolar oldu. Çin ise bu dönemde 4.65 trilyon dolara yükseldi. ABD halen en önde gelen finansal, askeri ve teknolojik gücün sahibi. Ama Çin’in ilerleyişini durduramazsa bunun kendisi için felaket olacağını çok iyi biliyor ve bu sürecin önünü kesmeye çalışıyor.

Ayrıca Çin bu ekonomik gücünün yanı sıra büyük nüfusuyla dünyanın en önemli tüketici ülkelerinden birisi olmaya aday durumunda. Çin’in bu durumu Batılı tekellerin ve sermayenin iştahını kabartıyor ve durumu daha da karmaşık bir yöne doğru sürüklüyor. Çin aynı zamanda 1 trilyon 47 milyar dolarlık ABD hazine kağıdını da rezervlerinde tutuyor. Bütün bu nedenler dikkate alındığında ABD’nin hem müttefiklerinin tekellerini, hem de kendi tekellerini ikna edip ardına takması ek zorlukları gündeme getiriyor. Geçmiş tecrübeler bu tür sorunların büyük çatışmalar öncesinde bile tam bir çözüme kavuşmadığını açıkça ortaya koyuyor. Ama ABD ne olursa olsun kendi liderliğinin tehlikeye atılmasını engelleyecek bir kararlılıkla hareket ediyor ve bu da mevcut çelişkilerin daha da keskinleşmesine yol açıyor.

Ama bütün bunlar şu temel gerçeğin hatırlanmasına ve göz önüne alınmasını engelleyemiyor. Başta ABD ve Çin olmak üzere belli başlı emperyalist ülkeler kendi iç çelişkilerinin daha da keskinleşmesini engelleyemiyorlar. ABD’de işçi sınıfı ve emekçi kitleler arasında yaşam koşullarının kötüleşmesinden kaynaklanan hoşnutsuluklar derinleşiyor ve yaygınlaşıyor. Çin’de de yoksulluk halen ciddi bir sorun ve peş peşe ilan edilen reformlar bunu çözmekten çok uzak. Pandemi koşulları açıkça gösterdi ki emperyalist ülkelerin pek çoğunda sağlık sistemi felaket bir durumda. Bir ara hızlanan dünya üretimi yeniden yavaşladı ve bu da yeni bir krizin başlayıp, başlamayacağı tartışmalarını beraberinde getiriyor.

Sertleşen ve keskinleşen bütün bu çelişkilerin barış içerisinde çözülebileceğine ilişkin bir belirti ortada görünmediği gibi, geçmiş tecrübelere bakıldığında bunun bir örneği de bulunmuyor. Silahlanma tam gaz ilerliyor. Daha tahrip edici, daha hızlı giden, engellenmesi zor olan füzeler, silah sistemleri geliştiriliyor ve bunların sergilenmesine, denenmesine devam edilyor. Ekim Devrimi’nin 104 yıldönümün de dünyanın durumu vaziyeti çok kalın hatları ile burada çizildiği gibi. Yeni Ekimler için uluslararası işçi sınıfının ve emekçi halklarının mücadelesinin yükselmesi ve gerekiyor. Mevcut çelişkiler ve içinden geçen durum nesnel koşulları olgunlaştırsa da, açık kitle hareketi ve örgütlenme durumu henüz zayıf. Ama ne zaman gerçekleşeceği tahmin edilemese de çok kısa sürede büyük atılımların gerçekleşebileceği koşullarda sürekli olgunlaşıyor.