İngiltere ve Ruanda arasındaki tartışmalı bir anlaşma, Manş Denizi’ni geçen sığınmacıların Ruanda’ya gönderilmesini öngörüyor. İngiliz Yüksek Mahkemesi yakında bunun yasallığı konusunda karar verecek.
Sık sık Afrika’da bir başarı öyküsü olarak sunulan Ruanda, 14 Nisan 2022’de İngiltere ile yaptığı ve çokça eleştirilen anlaşmanın duyurulmasından bu yana gündemde. Anlaşma, sığınmacıların yerlerinin değiştirilmesini ve Ruanda’daki başvurularının işleme konulmasını öngörmektedir. Eski Başbakan Boris Johnson “kaçakçılık şebekeleri ve düzensiz göçle mücadele” konusunda varılan anlaşmayı memnuniyetle karşılamış, Ruanda’yı “dünyanın en güvenli ülkelerinden biri” olarak tanımlamıştı. Ancak Ruanda’da son yıllarda sivil ve siyasi haklarda ciddi bir gerileme yaşandığına ve muhalefetin baskı altına alındığına dair çok sayıda rapor bulunmaktadır. Ruandalı yetkililer ise ‘misafirperverlik geleneğine’ dikkat çekiyor. İngiltere ile yapılan ve yasallığı İngiliz Yüksek Adalet Divanı tarafından incelenmekte olan bu anlaşma, temel haklara saygı ve özellikle de uluslararası standartlar ışığında sığınma başvurularının işleme konulmasına ilişkin usul güvenceleri sorununu gündeme getirdi.
Anlaşma, İngiltere’ye ikamet izni olmadan gelen kişilerin Ruanda’ya gönderilmesini öngörüyor. Ruanda sığınma taleplerini inceleyecek, mülteci statüsü verilenler yasal olarak kalabilecek, ancak İngiltere’ye geri dönemeyecekler. Başvuru reddedilirse, bu kişiler menşe ülkelerine sınır dışı edilecekler. İltica prosedürünün bu şekilde dış kaynaklara devredilmesi, İngiliz hükümeti tarafından yürütülen ve Brexit ile pekiştirilen, giderek daha katı hale gelen göç politikasının bir parçasıdır.
İfade edilen eleştiriler
Hem ulusal hem de uluslararası alanda eleştirilerin gelmesi uzun sürmedi. Haziran ayında insan hakları savunucuları güçlü bir şekilde harekete geçerek Ruanda’ya ilk charter uçuşunu engellemek için davayı Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne (AİHM) taşımayı başardı.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği (BMMYK) yaptığı açıklamada Ruanda iltica sisteminin mültecilere koruma sağlamaktaki yetersizliğini eleştirdi. Söz konusu anlaşmanın, 1951 tarihli Mültecilerin Statüsüne ilişkin Sözleşme ile bağdaşmadığı görüşünde.
Geçmişte, sığınma talebine ilişkin olumsuz bir karar için gerekçe gösterilmemesi ve prosedür boyunca bir tercümana erişilememesi de dahil olmak üzere, sığınmaya ilişkin bazı usul hakları ihlâl edilmiştir. BMMYK, geri göndermeme ilkesine riayet etme yükümlülüğünün İngiliz hükümetine ait olduğunu hatırlatıyor. Öte yandan, hatalı bir prosedür, insanların hayatlarının tehdit altında olacağı bir ülkeye geri dönme riski anlamına geliyor.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Ruanda’nın, LGBT topluluklarına yönelik ayrımcı muamelesi bilindiğinden, cinsiyet ayrımcılığı mağdurlarına yönelik koruma taleplerinin incelenmesinin sorunlu olabileceğini vurgulayarak,Ruanda’daki entegrasyon beklentilerine ilişkin endişelerini de dile getiriyor. Ülkede uzun süredir güçlü bir büyüme ve siyasi istikrarvarken, Covid-19 ülkeyi sarstı ve resmi istatistiklere göre işsizlik oranı 2021’de %23,5 oldu. Mülteci statüsü verilen sığınmacıların yüzleşmek zorunda kalacakları acı bir gerçek.
Bu, Ruanda’nın yabancı bir ülkeden gelen sığınmacılara ev sahipliği yapmak üzere ilk kez seçilişi değil. 2013 yılında İsrail, Eritre ve Sudan kökenli sığınmacıları Ruanda’ya transfer etmek için benzer gizli bir anlaşma yapmıştı. Anlaşma Ruanda hükümeti tarafından başarısızlık olarak nitelendirildi ve 2018 yılında terk edildi. BBC tarafından yayınlanan tanıklıklar, insanların Ruanda’ya vardıklarında yakalandıklarını ve Uganda’ya sınır dışı edilmeden önce birkaç gün otellerde kilit altında tutulduklarını, hatta kaçakçılara teslim edildiklerini gösteriyor. Birçoğunun, bazılarının hayatları pahasına Avrupa’ya ulaştığı söyleniyor. 2021 yılında, iltica konusundaki kısıtlayıcı yaklaşımıyla bilinen Danimarka da Ruanda ile bir memorandumdan bahsederek kargaşa yaratmıştı. Bu kararın uygulanması da AİHM önünde aynı akıbete uğrayabilir.
Ruanda, güvenli̇ bir ülke mı̇?
12,95 milyon nüfusu olan Ruanda siyasi olarak istikrarlı görünse de, hükümet baskıcı medya ve muhalefet politikaları nedeniyle yoğun bir şekilde eleştirilmektedir. 2020 yılı verilerine göre ülkede, çoğunlukla Demokratik Kongo Cumhuriyeti ve Burundi’den olan 143.287 mülteciye ev sahipliğiyapıyor. Sivil toplum örgütleri tarafından hazırlanan çok sayıda rapor, insan haklarının kötüye gittiğini belgelemektedir. Sınır Tanımayan Gazeteciler, ülkeyi 2021 yılında ifade özgürlüğü sıralamasında en alt sıraya yerleştirdi. Bugün hükümet basın üzerinde güçlü bir kontrol uygulamaktadır. Devlet bunu, medyanın 1994 soykırımı sırasında ırkçı nefretin yayılmasında oynadığı kilit rolle gerekçelendiriyor. Hükümeti eleştiren çok sayıda muhalif ve gazetecinin kayıp olduğu bildiriliyor.
Diplomatik ve jeopolitik riskler
İngiltere’nin anlaşma karşılığında 145 milyon Euro vaat ettiğini belirten uzmanlar, Ruanda’nın jeopolitik açıdan ne kadar kazançlı çıkabileceğine dikkat çekiyor. BM Güvenlik Konseyi’nin daimi üyesi olan İngiltere, Demokratik Kongo Cumhuriyeti’ndeki çatışmalarda rol oynadığı iddia edilen müttefikine yönelik eleştirileri susturmaya çalışıyor. Gözlemciler ayrıca Ruanda’nın hassas konularda İngiltere’ye baskı yapmasından korkuyor. Londra ile Kigali (Ruanda’nın başkenti) arasında, Ruanda soykırımına karıştığından şüphelenilen ve İngiltere’de yaşadığına inanılan beş kişi konusunda yaşanan anlaşmazlığa atıfta bulunuyorlar. İngiliz yargıçlar, tarafsız adaletin sağlanamayacağı endişesiyle bu kişileri Ruanda’ya iade etmeyi reddediyor. Diplomatlardan oluşan bir topluluğa konuşan Ruanda Devlet Başkanı Paul Kagame, İngiltere’nin sığınma anlaşması temelinde beş kişiyi göndermesini istediğini ifade etti. Bu strateji Ruanda hükümetini sıradan bir iade prosedürü başlatmak zorunda kalmaktan kurtaracaktır.Tüm bu meseleler, mevcut Başkan Kagame’nin yeni bir dönem için adaylığını koyabileceği 2024 yılında yapılacak başkanlık seçimleri bağlamında ele alındığında daha fazla anlam kazanmaktadır. (Arkadaş)