Avrupa’nın, halkların kendi kaderini tayin hakkıyla imtihanı

 

 

 

İngiltere İskoçya’nın bağımsızlık referandumunu engelledi.

 

Demokrasi ve özgürlükler beşiği olduğu iddiasındaki Avrupa ülkeleri, konu emperyalist çıkarları söz konusu olduğunda ulusal hakları çok rahat görmezden gelebiliyor. İspanya devletinin Katalonya halkının bağımsızlık mücadelesine şiddetli yanıtı unutulmadı. İngiltere de benzer bir müdahaleyi İskoçya’ya yapıyor..Yüksek Mahkeme, Birleşik Krallık hükümetinin onayı olmadan İskoçya Özerk Yönetimi hükümetinin bağımsızlık referandumuna gidemeyeceği yönünde kararını açıkladı. Bu kararla İskoçya’nın bağımsızlığı konusunun en azından bir süre kapanması umulsa da, Guardian gazetesi, İskoçya Başbakanı Nicola Sturgeon’ın bir sonraki genel seçimlerde istediği yetkiyi alması halinde bunun bir kriz haline gelebileceği değerlendirmesi yaptı.

İSKOÇYA VE ANAYASA: DEMLENMEKTE OLAN KRİZ

Guardian / Başyazı

İngiltere’de Yüksek Mahkeme, İskoçya hükümetinin bağımsızlık konusunda kendi referandumunu yapamayacağı yönünde karar verdi; bu şaşırtıcı olmasa da önemli bir karar. (İskoçya Özerk Yönetimi Başbakanı) Nicola Sturgeon mahkemeden bu konuda karar vermesini istediğinde, kendisinin önümüzdeki ekim ayında yapmak istediği “istişari” referandum planını engellemesini bekliyordu belki.

Sturgeon muhtemelen bu oylamayı gerçekleştirme zorunluluğundan kurtulduğu için rahatlamıştır. Bunun yerine, Birleşik Krallık genel seçimlerini bağımsızlık konusunda fiili bir referandum haline getirmeye odaklanabilir…

Çarşamba günü, İskoç Ulusal Partisi’nden (SNP) Başbakan Sturgeon “insanların oylarını nasıl kullanacaklarını dikte edemeyeceğini” kabul etti. Ancak İngiltere’den ayrılmayı partisinin kampanyasının ana teması haline getirerek, bu talebi karşı konulmaz kılacak bir ölçekte kazanmayı umuyor.

Yüksek mahkemede açılan dava en başından beri bu kampanyanın bir parçasıydı; ulusalcı davaya siyasi ivme kazandırmak için bir kumar olsa da. SNP, seçmenlerin kendisini, hükümetin yetki alanına giren kamu hizmetleri yönetimiyle yargılamasını istemiyor. Bağımsızlığı destekleme eğiliminde olanların çoğu bile, ekonomik krizin ortasında Holyrood’un (İskoçya Parlamentosu) yeni bir referandum için ajitasyon yapmaktan daha iyi şeyler yapabileceğini düşünebilir.

Sturgeon, mahkemenin argümanlarının içeriğinden ziyade, Birleşik Krallık kurumları ve hukukunun İskoç halkının iradesini engelleme amacıyla hareket ettiğini iddia etmesini sağlayacak bir platform sunmasıyla ilgileniyor. Dava iki önermeye dayanıyordu: İlki, anayasal etki iddiasında olmayan istişari bir referandum hukuken özerk hükümetin yetkileri kapsamına girer. İkincisi, uluslararası hukuk uyarınca ulusun kendi kaderini tayin hakkını ifade eder.

Burada bir çelişki söz konusu; zira kendi kaderini tayin hakkı iddiası sömürgeci bir gücün baskısına karşı koyma anlamına gelir ki bu durumda referandumun amacı istişareden daha fazlası olacaktır.

Mahkeme her iki argümanı da reddetti. SNP’nin yasa tasarısının, anayasal etkisinden bağımsız olarak, birlik için önemli siyasi sonuçları olduğuna karar verdi. Ayrıca İskoçya’nın Birleşik Krallık içindeki konumunun, en aşırı milliyetçiler dışında herkesin kabul etmesi gerektiği gibi, yabancı işgali altında kalmış ve siyasi temsilden mahrum bırakılmış bir halkın kötü durumuyla anlamlı bir kıyaslamasının yapılamayacağına karar verdi.

Sturgeon aşırı milliyetçi değil. Çarşamba günkü karara verdiği yanıtta, mahkemenin otoritesini tanısa da kendi görüşüne göre hatanın yargıçların yorumladığı yasalarda ve bu yasalarda tek taraflı ayrılma mekanizmasının olmamasında yattığını açıkça ifade etti. Kurallar gereğince İskoçya’nın referanduma gitmesi için Westminster’dan (Birleşik Krallık Parlamentosu) izin alması gerektiğini kabul ediyor, ancak bu kuralları adaletsiz olarak nitelendiriyor.

Bu 2014 referandumu öncesinde bir sorun teşkil etmiyordu çünkü David Cameron (dönemin başbakanı) İskoçya Yasası’nın 30. maddesi uyarınca yetkilerini kullanıp gerekli izni vermişti. Ancak Sturgeon bir sonraki genel seçimlerde istediği yetkiyi alırsa bu bir kriz haline gelecektir. Yüksek mahkeme kararının bağımsızlık lehine ya da aleyhine bir etkisi yok; ama mücadele hatlarını netleştirdi.

Sturgeon ayrılma talebini öyle bir şekilde ortaya koymak istiyor ki, Westminster hükümetinin anayasal engelleme yetkisini kullanması demokratik ilkelerin korkunç bir şekilde ihlal edilmesi anlamına gelecektir. Birlikten yana olanlar bu duruma düşmek istemiyorlarsa, referandumu yasal olarak veto etmekten daha fazlasına ihtiyaçları var. Referandumu kazanabilecek siyasi argümanlara ihtiyaçları var.