Haydar Sancar
Teknolojik ilerlemenin iletişimde ve iletişim araçlarında yol açtığı gelişme günlük yaşantımıza 3G,4G ve sonrasında da 5G’li kavramları yerleştirdi. Bilgi işleme ve aktarma hızını simgeler rakam ve harfler olarak kullanılıyor bu kavramlar. Şimdilerde ise pandemi nedeniyle başka bir 3G gündemimizde. Aşılama oranlarının artması, test olanaklarının genişlemesi korona virüsü tarafından enfekte edilenlerin sayısal olarak artması, pandeminin ilk üç dalgasında uygulanan önlemlerin kapitalist ekonomiler için neden olduğu sonuçlarla birleşince, bazı uygulama değişikliklerini de beraber getirdi. Bu uygulamaların bir kısmının, bugüne kadar aşı olmayanları harekete geçirmek üzere alınmış kısıtlayıcı önlemler olduğu açıkça söylenmese de biliniyor. Ancak 3G ile başlayan bu uygulamalar; aşı olanlar ve olmayanları sosyal kültürel yaşamda 2 ayrı kısma da bölmüş oldu. Aşı olanları, korona geçirenler ve negatif test sonucuna sahip olanlar (3G Kuralı) kapalı alanlarda yararlanılacak sosyal kültürel ve bireysel aktiviteleri sorunsuz bir biçimde yapma olanağına sahiplerken, aşı olmayanlar, daha doğrusu aşı karşıtları ya da korona aşısının sonraki etkilerine kuşkuyla bakanlar için ücretli test zorunluluğu uygulamaya koyuldu. Bu uygulamanın komşu ülkelerde de var olduğu biliniyor. Uygulamanın yürürlüğe girmesiyle beraber aşı karşıtı gruplarda da bir hareketlenme yaşandı ve bu gruplar birçok gösteri yaptılar. Vurgulamak gerekir ki bu gösteriler ırkçı ve Nazi artığı çevrelerin ve buradan politik rant kapma derdindeki siyasi figürlerin de sürekli gündeme getirip kışkırttığı gösteriler oldu.
Neticede sonbaharın ilk haftalarında yaşanan gelişmeler ve Federal Konsey aracılığıyla duyurulan önlemler bir kez daha ülkeyi yöneten sermaye partilerinin ve bürokratlarının aşılamada yetersiz, önlem alma ve uygulamada da sermaye çıkarlarına endeksli politikalarını teyit etti. Aşı karşıtları içerisinde son derece küçük bir azınlığı temsil eden marjinal çevrelerin dışında absürt komplo teorileri ileri sürerek reddiyecilik yapanların da İsviçre açısından fazla bir yekûn tutmadığını vurgulamak gerek. Dolayısıyla komplocu, toptan reddiyecilerle, çeşitli nedenlerle aşı ol(a)mamışların bir birinden ayrıt edilmesi, bu nedenlere karşı aydınlatma çalışmasının da sürdürülmesi açsından önemli. Son dalgada hastane verileri korona virüse yakalananların büyük çoğunluğunun göçmen kökenliler olduğunu ve yine bunların büyük çoğunluğunun da aşı karşıtı olmadığını ortaya koydu[i] Hastaların kendilerinin açıklamalarına bakıldığında önemli bir kısmının günlük yaşam koşuşturmasından aşı olmayla çok ilgilenmedikleri vurgusu öne çıkıyor. Bu işin bir yanı. Esas ve en önemli olanı ise Federal Konsey’in pandemi başladığından buyana izlediği politikanın ikna edicilikten uzak, ‘liberal özgürlük’ ve otorite tercihi arasında sıkışmış bir kafa karışıklığı ve özünde kapitalist ekonomik ilişkilerin devamına halel gelmesin diye izlenen bir tutumla burjuva kapitalist sınıfın ve bu sınıfın çıkarlarını gözeterek hareket etmesiydi.
Buna kapitalist ülkelerde izlenen sağlık politikaları, mevcut aşıların uzun süreli saha verilerinin kısa zaman dilimden kaynaklı elde edilemezliği, sağlık alanındaki kapitalist tekellerin uygulamalarıyla geniş halk kitleleri üzerinde yarattığı güvensizlik ve bunun neden olduğu aşı olmak konusundaki tereddütlerin dışsal etkiler tarafından tetiklenmesi de eklenebilir. Bütün bu etkenlerin bileşkesinin bazı kesimlerde aşı olunmasına karşı önyargı ile yaklaşılmasının da nedeni durumundadır. Neticede sertifikayla kapalı alanlara girişi zorunlu tutanlar, işçileri fabrikalarda, iş yerlerinde iç içe ve göstermelik önlemlerle çalışmaya mecbur bırakmaya devam etmektedirler. Bu durumun yarattığı çelişki, aşılama konusunda doğru ve bilimsel bilginin en geniş kitlelere ulaştırılması ve doğru iletişim biçimi ve yöntemlerinin kullanılmasında yetersiz, toplumun özgünlüklerinden uzak oluşturulmuş tarzın, sırf sayısal rakamlara ve istatistiki verilere dayanarak %59 civarında kalmış aşılama oranını ilerletmeyeceği ortadadır. Aşı olmada zorlayıcı yöntem ve önlemlere başvurulması aynı zamanda bugüne kadar izlenen pandemiyle mücadele biçiminin de başarısızlığının resmidir.
Dolayısıyla yukarıda kısaca sıralanan nedenler yanlış ve kabul edilemez olan aşı olmaya zorlamanın karşısında doğru bir aydınlatma çalışmasının nasıl yürütüleceğine dair yöntemlerin de anahtarı durumundadır. Bu aydınlatma çalışması İsviçre’de yaşayan göçmen kökenliler açısından daha da önemlidir ve son dalga sonuçlarıyla bunu ortaya koymuş, üzerine burjuva politikacılar tarafından vaaz verilerek servis edilen ‘entegrasyon’ söyleminin hayatın gerçeği tarafından nasıl boşa düşürüldüğünün de ispatı olmuştur. İsviçre’de hali hazırda 2 milyon civarında bağışıklığı olmayan nüfus bulunmaktadır ve bu rakamlarla sürü bağışıklığının sağlanması ve normal hayat koşullarına dönülebilmesi daha doğrusu pandeminin sönümlendirilmesi mümkün değildir. Bu bağışıklık oranın artırmanın en etkili yolu ise aşı olmaktan geçiyor.
***
Diğer taraftan da pandemiyle mücadele konusu burjuva Federal Konsey’i oluşturan siyasi partiler arasında da bir kapışma alanı durumunda. Özellikle SVP var olan nispi kaotik durumdan azami şekilde faydalanmaya gayret ediyor. Bir taraftan aşı karşıtlığı üzerinden sürdürdüğü kışkırtıcılığıyla kendi tabanının gevşemiş ’milli’ duygularını yeniden pekiştirme işini üstlenirken, diğer taraftan da SP’li Sağlık Bakanı Alain Berset aleyhine sürdürülen kampanyanın da dümenini tutuyor. Aşı sertifikası uygulamasıyla sağlık bakanına karşı özel yaşamını da konu edinerek sürdürülen kampanya, SVP ve diğer gerici odaklar açısından oy aldığı kitlelerde yaşanan erozyonu durdurma ve siyasi rakiplerini geriletme amacını taşımasının yanı sıra korona aşısına karşı tereddütlü olanları kendi gerici politik mevzisine yedeklemek amacını da güdüyor. Aargau kantonu belediye seçimlerinde ortaya çıkan sonuçlar bu erimeyi doğruluyor.[ii] Dolayısıyla sorunun diğer yüzüne bakıldığında burjuva politikacılar arasında aşılama ve pandemi önlemleri üzerinden sürdürülen tartışmalarda esas gayenin, sermayenin farklı renkte partileri arasında ortaya şu ya da bu oranda çıkmış çıkar çatışmalarında üstünlük sağlama arayışı olduğu ve buradan da sermaye partilerinin politik rant sağlamaya çalıştığı daha net anlaşılıyor. Bu alanın bedeli halk kitlelerine kesilen bir rant kavgası olmaktan çıkarılması ise ancak kitlelerde bilime duyulan güvenin artması ve ona uygun tutum alınmasıyla mümkün olabilir.
[i] https://www.srf.ch/news/schweiz/pandemie-alltag-in-baden-wer-liegt-eigentlich-wegen-einer-covid-infektion-im-spital
[ii] Aargau kantonunda yapılan belediye seçimlerinde SVP’nin kalesi olarak bilinen kantonda SVP ciddi bir yenilgi aldı. Yeşiller oylarını arttırp belediyelerde daha fazla sandalye sahibi olurken SP ise bir önceki seçimde aldığı oy oranını korudu.