ARTAN IRKÇILIK VE MÜCADELE OLANAKLARI

Irkçı ve etnik düşmanlık içerikli hedef göstermelere, ayrımcı ve kutuplaştırıcı söylem ve girişimlere bugünlerde daha da fazla tanıklık ediyor ve yaşıyoruz. Bu durum elbette kendiliğinden ivme kazanan bir olgu olarak ortaya çıkmadı. Artan ırkçı ve milliyetçi söylemlerin yer tutup politik güç kazanması, başta Almanya olmak üzere merkez sağ partileri de daha radikal milliyetçi çizgi ve politikaları savunur hale getirdi. Nihayetinde de komşu da pişen buraya da düşer oldu. Çok değil bundan üç beş yıl önce Avrupa’nın çeşitli sağcı ve ırkçı partileri, izleyecekleri yol ve politik propagandalarını tespit etmek için İsviçre partisi SVP’ye bakar ve politik olarak feyz alırlardı. Hatta ve hatta İsviçre’deki bazı uygulamalar yol gsterici olurdu. Bu aynı zamanda ırkçılık propagandasında ‘nitelik’ arayışı sorununu da öne çıkarır bir durumdu. Karakoyunlu afişlerden, minareleri yasaklayan oylamalardan Avrupalı diğer ırkçı partiler çok şey öğrenmişlerdi ve bunu da ‘yaratıcı’ buluyorlardı. Şimdi bu ilişkinin tarafları değişti. SVP artık Postdam’da dümenine geçilen Remigration gemisinin en seçkin yol göstericileri arasında yer alır durumda. Bugünün koşullarında ırkçı, göçmen düşmanı politik propaganda da artık ‘nitelik’ de aranır durumda değil. Neticede bu partilerin oy oranlarının artıyor olması ve sayısal olarak aktif taraftarlarının çoğalması; ırkçı propagandanın kendisini de sıradanlaştırıp günlük yaşantının her alanına eklemlenebilir hala getirilmesine yol açan bir rol oynadı. Bugün bu etkininin kullanışlı gücündendir ki merkez partiler bugüne kadar izleye geldikleri göçmen politikalarında ‘aşırı sağ’ olarak niteledikleri siyasi odaklarla farkı ortadan kaldıran bir çizgide konumlanmaya demir atmak zorunda kaldılar.

Ulusal sınırlar içerisinde merkez sağla aşırı sağ arasında tarif edilen çizgilerin ortadan kalkması sadece ulusal düzeyde ortaya çıkan sonuçlar doğurmakla kalmıyor, ırkçı partilerin ülkelerarası ilişkilerinin düzeylerini ilerleterek, ortak hareket etmelerini de olanaklı kılıyor. İstismar ettikleri sorunların bir Avrupa sorunu olduğunu iddia ediyor, birbirlerinin çıkışlarına, siyasi yönelim ve ‘başarılarına’ övgüler diziyor ve birbirlerinden öğreniyor olmaları bu ilişki biçiminin göstergeleri sayılmalı. Eski Federal Konsey Üyesi, Devlet Başkanı olarak Ueli Maurer’in AfD’in Almanya şansölye adayı Alice Weidel’e görüntülü mesajında aktardıkları yukarıda çizilen çerçevenin en pratik yansıması.
Eski dostlarının aşırılıkla itham edilmesine içerlenmiş olan Maurer, bıraktığı mevkinin Almanya adayına tecrübelerinden esinlenerek ‘temel değerlere’; düşünce ve konuşma özgürlüğüne sahip çıkmasını ve seçim çalışmasını da bunlara yasalanarak sürdürmesi salık veriyordu. Çünkü biliyor ki işçi ve emekçi düşmanı partilerin dillerine yapışacak bu sözler geniş yığınların aldatısına kolaylıkla olanak sağlıyor. En nihayetinde bu partiler somut toplumsal sorunları kullanarak ve istismar ederek güç topluyorlar. Almanya seçimleri sonuçları da bunu bir kez daha doğrulamış oldu ve AfD oylarını ikiye katladı.

Yıllardır parlamentonun en güçlü partisi durumunda olan SVP bugün, Trump’ı iktidara taşıyan propagandadan, Almanya’da AfD’nin yükselişinden güç alarak yerini pekiştirme ve daha da ilerleme gibi bir pozisyonu dönem çıkarı olarak belirlemiş durumda ve attığı adımlar da buna uygun. Bu cenahın yayın organı durumunda olan die Weltwoche’nin son sayısında resmi işsizlik rakamlarına atıfla ‘Göçmenler Sosyal Sistemimizi Yağmalıyor’ başlığını atması benzer söylemlerin ve bunların dozajının giderek arttırılacağının sinyalini veriyor.

Ama gelişmelerin bir başka yönüne de dikkat çekmek gerekiyor. Her ne kadar sandık hesabına dayalı oranlamada ırkçı oluşumlar güç kazanıyor görünse ve merkez sağ ile ittifak arayışlarını pekiştirse de Avrupa ve İsviçre, Almanya’da geçtiğimiz dönemlerde bu arayışlara yüzbinlerce insanın sokaklardan verdiği cevaba ve direnişe tanıklık etti. Ve anlaşıldı ki komşuda sadece ırkçılık ve göçmenlerin hak ve özgürlüklerine saldırı pişmiyor.
(Arkadaş)