Algı hırsızlığı çok, deprem hazırlığı yok!

 

 

Ergün ÖZALP

Maraş merkezli  depremler yıkıcı ve büyüktü. Ama ne Türkiye’de ne de yeryüzünde  ilk kez yaşanmıyordu. Japonya, Arjantin, Meksika vb . ülklerde daha büyük depremlerde  onlarca  kayıp yaşanırken, Türkiye’de onbinlerce, yüzbinlerce kayıp olmasının nedeni, çürük binalar ve kurtarma önlemlerinin yetrsizliğiydi. AKP-MHP faşizmi, devletin suçlarını  örtbas etmek istedi. Bu nedenle,depremin büyüklüğü  abartılarak,‘asrın felaketi‘ ‚‘Takdiri ilahi‘,  ‘kader planı‘ olarak sunuldu.

Devlet, 72 saat sonra deprem bölgesine ulaştı.Aileler, enkaz altındaki  eş ve çocuklarının  soğuktan donarak ölmesini çaresizce beklediler. 23 yıldır, AKP depreme  önlem almadığı gibi, milyonlarca çürük ve emniyetsiz binaya, defalarca  ‘imar barışı‘, ‘imar affı‘ yasası çıkartarak  para karşılığı ruhsat verdi.Gelinen yerdeyse, kimse sorumluluk üstlenmiyor, istifa etmiyor. Saraydakilerin deprem gecesi tek yaptıkları iş, vatandaşın yardımına koşmak değil; dezenformasyon ve algı yönetimini planlamaktı. Çünkü,Türkiye  kamuoyunun gerçek durumu öğrenmesinden korkuluyordu.

OHAL ilan ettiler, yalaka medyanın muhabirleri  mikrofonlarını depremzedeleden gizleyip,kameralarını  ‘mucize  kurtuluş‘ lara odakladılar.Twitter’e erşimi kestiler, enkaz altındaki yardım çığlıklarını engellediler, enkaz altında, eksi 15 derece soğukta  kurtarılmayı bekleyen onbinlerce insan varken, camilerden sela okuttular, ölenleri kefensiz ve otopsi yapılmadan toplu mezarlara doldurdular. Depremzedeler enkaz altından çıkarılırken, rol kaparak kameralar eşliğinde şov yaptılar.Üniversiteler kapatıldı, öğrenciler yurtlardan çıkarıldı.Yardım için  yurtiçi ve yutdışından gelen  TIR‘lara el konarak  AFAD afişi yapıştırıldı ve  Kızılay depolarına yönlendirildi. Yardım malzemeleri, çadır, konserve ve  giyecekler  deprem bölgesine yollanmadı. Kızılay Holding‘e bağlı şirketler, insanlar enkaz altındayken; çadır ve yiyecek sattılar. Diyanet‚‘evlatlık alınanlarla evlenmek ,vaciptir‘ fetvası verdi. Annesiz  ve babasız çocuklar, kaybedildi, sapıkça evliliklerin karargahı olan  tarikat yurtlarına yollandı. Gerçekleri dile getiren,TV  muhabirlerine, ya da yaşadıklarını açıklayan depremzedelere;‘İlk iki gün devlet yoktu, asker yoktu, Kızılay yoktu‘‘, ‘devlet nerede?‘‚‘çadır istiyoruz‘ dedikleri için;Erdoğan ve Bahçeli tarafından ağza alınmayacak küfürlerle  hakaret edildi. ‘Deftere yazıyoruz‘ diye tehditler savruldu. Unutulması ki, depremi birebir yaşayan halkta onların bu rezilliklerini kendi  defterine yazdı.

Gerçekleri gizlemek amacıyla, ‘Deprem olduğu andan itibaren sahadaydık‘ yalanını öne sürdüler. ‘ Kar vardı, yollar ve havalanları kapalıydı, bu yüzden asker geç ulaştı‘ gibi  yalanlar; elinde çubuk, her kanalda ahkâm kesen ve Türk ordusunun teknolojik üstünlüğünü ve manevra kabiliyetine övgüler düzen,  özel harpçi  Mete Yarar, tarafından dillendirildi..Ama,depremi yaşayan, soğukta enkaz başında bekleyenlerin çığlığını yansıtan, namuslu medya elemanları da sahadaydı. Gönüllü olarak oraya giden kuruluşların, devrimci ve sosyalistlerin dayanışması ve sosyal medyanın gücü;yalanları kısa sürede deşifre etti. Devleti yöneten çete, sonuçta  algı hırsızlığı tutmayınca, haftalar sonra ‘Depremin ilk birkaç günü müdahalede geç kaldık, hakkınızı helal edin, hellaleşelim‘ noktasına gelebildi..

Algı yönetiminde yalanlar, ilkin, dinsel duygu ve kehanetlerle önceden hazırlanmış nadasa bırakılmış bir kitleye; alıştıkları  frekans üzerinden sunulmakta. İkinci olarak, araştırma, sorgulama alışkanlığı olmayan, ABD‘nin bilim-kurgu ve felaket  filmlerinin etkisinde kalmış, kahve kültürü ile yetişmiş, teknoloji  hayranlarına; yalan  çarpıtılmış haber,  bilim sosuyla servis ediliyor.Daha sonra  asparagas haber, yalaka medyadaki troller ve sözde prof.larca köpürtülerek hedef kitleye taşınıyor.Hırsızın dikkat dağıtarak cepteki cüzdanı çalması gibi, algı hırsızları da dikkati, vatan,millet,kuran üzerine yönlendiriyor;emekçilerin cebini boşaltan harami elleri gizliyor.

Bu çerçevede, ABD filosunun İstanbul ve  Akdeniz’de büyük bayrak göstererek;Türkiye devletine önce  mesaj  verdiği, ardından sismik sinyaller yollayarak  depremi  gerçekleştirdiği kurgulandı. ABD‘ nin, HAARP  teknolojisiyle sismik sinyal yollayarak, ya da  uydularından 10 metrelik titan çubukları nokta atışıyla  5 km. derinliğe saplayarak; depreme neden olduğu ileri sürüldü. Ek olarak, 6 Şubat’ta Dünya, Merkür ve Jüpiter’in  aynı hizaya gelmesinin yolaçtığı elektro manyetik çekim gücü, depreme yolaçtı dendi. Daha da  ileri gidilerek, ABD‘nin petrol arama şirketinin, Maraş’ta  petrol kuyusuna  bomba atarak yapay depremi tetiklediği; kuguya ekleniverdi.  Bu  hurafeler, depremin kodları ve şifreleri olarak, ‘depremi dış güçler yaptı‘ yalanının aperatifi olarak kullanıldı. ‘Deprem Kahini‘ olarak tanıtılan, her ay yüzlerce  tutmayan deprem  tahmini yapan, bilimden nasibini almamış  astrologların sosyal medyadaki deprem  paylaşımları; Türkiye’de komplo teorilerinin yayıcısı  birkaç şarlatan profösör tarafından, doğrudan ya da utangaç olarak yaygınlaştırıldı. Covid  salgını sırasında da,  emperyalistlerin üretilen aşılara cip  enjekte ederek, insanların beynini ele geçireceklerini, ‘yeni dünya düzeni‘ni böyle kuracaklarını ileri süren yine aynı şarlatanlardı. Ramazan Kurtoğlu;‘‘ Kesinlikle  ABD,  HAARP  teknolojisiyle  deprem yarattı‘ derken, Abdullah Çiftçi,‘ Kesin denemez ama  araştırılmalıdır‘‘ şeklinde, kafa karıştırıp, ortalığı bulandırdılar. Bütün bu palavraları yayanlar, ‘dış düşmanı‘‚ ‘dış güçleri‘ işaret edenler, AKP- MHP faşizminin  acizliğini, hazırlıksızlığını, ilk günlerde  deprem müdahale edemediğini,  toplu katliamın sorumlusu olduğunu  gizlediler.

Bilimin, depremler konusunda  ne söylediği  bellidir. Emperyalist ülkelerin, biyolojik, jeolojik, astronomik  araştırmalarını; askeri silah teknolojisinde kullanmaya çalıştığını biliyoruz.Dünya oluşumundan bu yana 13 milyon yıldır depremlerle sarsılıyor, kıta plakaları yeraltında birbirini itiyor, dünyada zaten irili ufaklı hergün yüzlerce deprem oluyor, bu dünyanın varoluşsal bir etkinliği  ve doğal bir olay. Bundan sonrada  milyonlarca yıl, depremler yine olacaktır..Emperyalistlerin faylara müdahale ederek, deprem yaratması olanaklı değildir.Depremlerin oluşu  önlenemez, fakat sağlam, yerleşim ve binalar yapılarak; ölümler engellenebiliyor.Bilimin bugünkü düzeyinde depremlerin hangi faylar üzerinde hangi periyotlarda gerçekleşeceği öngörülebiliyor.Fakat depremlerin, hangi gün hangi saatte olacağı, bilimsel olarak tahmin edilemiyor.Türkiye’deki depremlerin de, nerede ve hangi yıllar arasında olacağını; jeolog ve jeo-fizikçi deprem uzmanları açıklıyorlar. Maraş ve Hatay bölgesinde depremin yaklaştığını da, haftalar öncesinden bildirdiler. Fakat devleti yöneten  AKP-MHP  faşizmi, 23 yıldır önlem almadığı gibi, son uyarılara da kulak vermedi  ve  çürük binaları  onbinlerce yoksula  tabut yaptı. Ötesi, falcıların hurafeleri ve uydurmalarıdır.

İktidar ve yalakaları,Türkiye halklarının  depreme dair geçek algılarını bozmak, köreltmek  için, göz göre yalan söylediler. Ama algı hırsızlığı yetmedi,yetmezdi de. Hitlerin propaganda bakanı yalan uzmanı Gobbels; ‘ Açlık ve  cephedeki ölümler, kadınların kocasız kalması karşısında, yalanlarımız etkisini kaybediyordu. Başarılı olamıyorduk‘‘ diyordu. Sonuç olarak, depremde yaşamını  kaybedenlerin resmi sayısı, şimdiden 50 binlere ulaştı. Enkaz altında molozlara karıştırılarak, isimsiz olarak  atık  toplama alanlarına gideceklerle, ölümlerin en az dört kat daha fazla olacağı görülüyor. Bu kadar büyük katliamı ne o bölgenin halkı, ne de  Türkiye’nin diğer kentlerine göçen depremzedeler – T. Erdoğan’ı destekleyenlerde dahil –  unutmayacaktır.Deprem gerçeğini, somut olarak yaşayanlar yalnız bırakıldıklarını;her vesileyle anımsayıp anlatacaklardır. Futbol klübü taraftarlarının‚‘Hükümet istifa‘  sloganları, baskı ve yasakla engellenemeyecektir. Bu nedenle  deprem konusunda,algı bozma, manipülasyon çabaları; enkaz altında kalmış, uzun süreli olarak iflas etmiştir.Yeni yaşam, emekçilerin dayanışması, birlikteliği ve mücadelesi  ile kurulacaktır.