İsviçreli seçmenler 15 Mayıs 2022’de, İsviçre’nin, Avrupa’nın göçmenleri geri itme derneği olan Frontex’in, ortak finansmanını yılda 61 milyon CHF’ye çıkarmasının gerekip gerekmediğine oy verecek. Avrupa Birliği, “Avrupa Sınır ve Sahil Güvenliğine İlişkin AB Yönetmeliğinin Kabulü (Schengen müktesebatının daha da geliştirilmesi)” gibi anlaşılmaz bir oylama başlığı altında daha da genişletilecektir.
FrontexAB’nin silahlı kontra örgütüdür
Frontex, Avrupa Birliği’nin (AB) sınır koruma ajansıdır. Resmi olarak, Frontex’in sorumluluk alanı, Avrupa’ya “göç akışlarını koordine etmektir”. Avrupa göç rejiminde “bir yeri veya ülkeyi yasadışı ve gizlice terk etmek” bir suç olarak görülüyor ve mülteciler ne pahasına olursa olsun uzak tutulması gereken bir tehdit olarak sunuluyor. Frontex 2004’ten beri varlığını sürdürüyor. Başlangıçta 6 milyon Euro’luk bir bütçeye sahip olan organizasyonun bugün yıllık 5,1 milyar Euro’luk bir bütçesi var. Faaliyet alanları ve uygulama alanları 2004 yılından bu yana sürekli genişlemektedir. Bugünün ana faaliyetleri AB’nin dış sınırlarındaki operasyonlar, AB’den sınır dışı etme işlemleri, yerel sınır koruma makamlarının desteklenmesi ve risk analizleri yapmaktır. Ancak bugün Frontex, Arnavutluk, Sırbistan ve Senegal gibi AB üyesi olmayan ülkelerde de operasyonlar yürütüyor. 2027 yılına kadar, Frontex’in mültecileri Avrupa’dan uzak tutmak amacıyla her yolu kullanması amacıyla 10.000 sınır muhafızı görevlendirilmesi hedeflenmektedir.
Frontex demokratik değil
Frontex, AB’den pratikte bağımsızdır. AB’nin tek kontrol mekanizması, Frontex’in yönetim kurulunda bulunan üye ülke başına bir temsilci ve AB Komisyonundan iki temsilci ile sağlanıyor. Frontex aygıtı zaman geçtikçe daha bağımsız (kontrolsüz) hâle geliyor. Bu, Frontex organizasyonunda yoğun bir güç birikmesi anlamına geliyor. Böylece sınır korumasında çok fazla kontrolsüz manevra alanı bırakılıyor, bu da diğer şeylerin yanı sıra, görevlerin yerine getirilmesinde gücün kötüye kullanılmasına, keyfiliğe ve ayrıca özel vahşi uygulamalara yol açıyor.
Frontex insan haklarını ihlâl ediyor
AB’nin dış sınırlarındaki insan hakları ihlâlleri adeta günlük uygulamaların bir parçasıdır. Frontex, yasadışı geri itmelerin yürütülmesine doğrudan veya dolaylı olarak dahil oluyor. Örneğin, mülteciteknelerigeldikleri menşe ülke kıyılarına geri itiliyor. Bu uygulama, bu insanların uluslararası hukuka aykırı olarak iltica başvurusu yapma hakkını zorla gasp etmektir.
Frontex ayrıca, Libya Sahil Güvenlik Komutanlığı gibi Avrupa dışındaki 20 sınır koruma birimiyle deortak çalışmaktadır.Frontex tarafından ele geçirilen ve geri itilen mülteciler, iç savaşın şiddetlendiği Libya’da işkence altında ve insanlık dışı koşullarda tutuluyor.
Sınırların askerileştirilmesini durdurun!
Berlin Duvarı 1989’da yıkıldığında, dünyadaki 15 sınır duvarından biriydi. Bugün 70 tane var. Sınırların askerileştirilmesi istikrarlı bir şekilde ilerliyor ve dünya ölçeğinde bir fenomen haline geldi. Üstelik dünyanın yeni sınırlarında elektrikli çitler ve dikenli teller var.Helikopterler ve insansız hava araçları kullanılarak korunuyor. Orada, distopik gözetleme biçimlerinin uygunlukları mülteciler üzerinde test ediliyor: sensörler, termal görüntüleme kameraları, yere nüfuz edebilen radarlar, karbondioksit probları, biyometrik veriler için veri tabanları gibi yüksek teknolojili sistemler deneniyor. 2000 yılından bu yana, dünya çapında ülkelerin sınırlarında resmi rakamlara göre 60.000 kişi hayatını kaybetti. Bildirilmeyen vaka sayısı çok daha fazla. Frontex, bu militarizasyon sürecinde kilit bir role sahip.
Frontex tarafından savaş bölgelerinde de kullanılan silahlar satın alınıyor. Sadece 2021-2027 yılları için Frontex’inekipman bütçesi 2 milyar Euro. Bu devasa bütçeden başlıca yararlananlar Avrupa silah şirketleridir (Airbus, Thales, Leonardo ve daha fazlası). Silah lobileri Frontex ile yakından bağlantılıdır. 2017 ve 2019 yılları arasında Frontex ve silah şirketleri arasında 108 toplantı yapıldı. Neoliberal mantık burada da mevcut: silah lobisi, Avrupa sınırları için silah tedarikini teşvik ettiği AB’nin kamu-özel ortaklığı organlarında çok iyi temsil edilmektedir. Şirketler kazanıyor, AB’nin politikacıları seçmenlere “güvenlik” satıyor, mülteciler AB’nin dış sınırlarında can veriyor.
İnsanların kaçmak zorunda kaldığı savaş bölgelerine silah teslimatlarıyla çatışmaları körükleyen aynı şirketler, AB’nin dış sınırları için de baskıcı teknolojiler üreterek, mültecilerin sefaletinden bir kez daha yararlanıyorlar.
AB göç politikasının yansıması olarak Frontex
AB’nin sınır gözetleme ve göç kontrolü ajansı olan ve İsviçre’nin de parçası olduğu Frontex ajansı tam genişleme sürecine girmiş bulunuyor. 15 Mayıs’ta yapılacak oylama, İsviçre’nin Frontex’e katkısının yılda 24’ten 61 milyon franka çıkarılması için söz konusu olan mali açgözlülüğe de bir cevap olacaktır. Peki, ne için? Frontex’in üniformalı subay sayısını binden on bine çıkarması, göçmenlerin geçişini tespit etmek için onları silahlarla ve gelişmiş teçhizatla donatması ve Yunanistan, Libya veya diğer ülkelerin sahil güvenliklerine yardım etmesi için. Üstelik, açık denizlerde göçmen teknelerine yönelik şiddet içeren müdahaleler veya zorla geri gönderme uygulamaları, sığınma hakkının ihlâl edilmesi, sığınma için başvuranların şüpheli bir şekilde “afetlerde” boğulmaları veya hapsedilmeleri gibi şikâyetler üzerine Avrupa Parlamentosu’nda birçok soruşturma yürütülüyor olmasına rağmen.
Son zamanlarda, AB Üyesi 15 Devlet, AB’nin dış sınırlarında “fiziksel engeller” in (duvarlar) inşasını ve finansmanını talep etmek için Avrupa Komisyonu Başkanına bir mektup gönderdi. Aslında bu mektup Frontex için harika iş fırsatları anlamına geliyor. Daha dramatik olanı ise, bazı ülkeleringöç yönetimini ülke dışına çıkarmaya hazırlanıyor olmaları. Çok yakın bir zamanda İngiltere, Calais ormanında Manş Denizi’ni geçmeyi başaran tüm “yasadışı göçmenlere” alay edercesine “Ruanda için tek yön bilet” teklif etmek istediğini açıkladı. AB kendi payına, Afrika ülkelerindeki sınırların yönetimi ve kaçak göçü önlemek amacıyla,para karşılığında Senegal ile bir işbirliği anlaşması müzakere ediyor. Türkiye ve Libya ile yapılan utanç verici ve yüksek meblağlı anlaşmalardan bu yana, polisin uluslararasılaşmasına ve Frontex ile kaçakçı şebekelerine yakın milisler arasındaki işbirliklerine paralel olarak küreselleşmiş ve militarize bir göç yönetiminin gelişimini endişeyle gördük. Sonuçta, tarafların her biri gerçek insan tacirlerini kıskandıracak uygulamalara imza attılar.
Tüm bu nedenlerden dolayı 15 Mayıs’ta İsviçreli seçmenler: ya göçmenler için güvenli göç yollarına ve ülkedeki göçmenlerin entegrasyonuna yatırım yapılmasına ya da Frontex’in vahşi ve insanlık dışı uygulamalarının sübvanse edilmesine karar verecekler.