Birkaç yıldır tartışılan Avrupa Göç Paktı 2026 yılında yürürlüğe girecek. Anlaşma sınırlarda ve gözaltı merkezlerinde “filtreleme” yapılmasını öngörüyor.
14 Mayıs günü Avrupa Birliği ülkeleri Göç ve İltica Paktı’na son kez yeşil ışık yaktı. Uzun yıllar boyunca titizlikle müzakere edilen yaklaşık on mevzuat parçasından oluşan bu paket, göç kontrollerini sertleştiriyor. Ancak kamuoyu yoklamalarının göç karşıtı partilerin güçleneceğini öngördüğü Avrupa seçimlerine bir aydan az bir süre kala, bazı ülkeler şimdiden daha ileri gitmek istiyor.
Macaristan ve Polonya temsilcileri tüm metinlere karşı oy kullandı. Avusturya ve Slovakya temsilcileri ise sadece bir kısmını kabul etti. Nihayetinde pakt, AB nüfusunun en az %65’ini temsil eden Üye Devletlerin %55’i olarak belirlenen nitelikli çoğunluğu elde etti. Parlamento geçtiğimiz Nisan ayında pakt lehinde oy kullanmıştı.
«TARAMA” PROSEDÜRÜ
Bu geniş kapsamlı reform, sığınmacıları tespit etmek ve sığınma alma şansı olanlar ile menşe ülkelerine geri gönderilecekleri için merkezlerde tutulacak olanları birbirinden ayırmak amacıyla sınırlarda göçmenlerin “filtrelenmesi” için bir prosedür getirmektedir. Ayrıca, çok sayıda göçmenin şansını denediği İtalya, Yunanistan ve İspanya’nın üzerindeki yükü hafifletmek amacıyla 27 Üye Devlet arasında bir dayanışma mekanizması oluşturmaktadır.
İnsan hakları örgütleri ve sol kanattan seçilmiş temsilciler, çocuklu ailelerin gözaltına alınmasına izin verdiği için anlaşmayı uzun süredir eleştiriyor. Onlara göre bu anlaşma sürgünleri “kriminalize” ediyor. Buna karşılık aşırı sağ da reformu “zayıf” olmakla eleştirdi.
AB DIŞINDAN GELEN BAŞVURULARIN
İŞLEME ALINMASI
Avrupa Birliği, 4 milyondan fazla Ukraynalı mültecinin kabul edilmesiyle birlikte iltica başvurularında bir artışla karşı karşıya. Bu rakam 2023’te 1.14 milyona ulaşarak 2016’dan bu yana en yüksek rakama ulaştı. Düzensiz” girişler de artıyor. Avrupa sınır koruma ajansı Frontex’e göre 2023 yılında 380,000 kişi Avrupa’ya yasadışı yollardan giriş yaptı.
Bazı Üye Devletler göç yönetiminde dış kaynak kullanımı konusunda daha da ileri gitme isteklerinin sinyallerini şimdiden vermiş durumdalar. İtalya kısa bir süre önce Arnavutluk ile İtalyan sularında kurtarılan göçmenlerin sığınma taleplerinin işleme konulması için Arnavutluk’a gönderilmesi konusunda bir anlaşma imzaladı.
Danimarka ve Çek Cumhuriyeti’nin başını çektiği bazı ülkeler, göçmenlerin Avrupa Birliği dışına gönderilmesini savunan bir mektup imzalamaya hazırlanıyor. Bu mektubun son hali henüz kamuoyuna açıklanmadı. Bu yeni teklifler seçimlerden sonra göreve gelecek olan Komisyon’a sunulacak.
BEŞ KANUN İSVİÇRE İÇİN BAĞLAYICI
Federal Adalet ve Polis Bakanlığı’nın (FDJP) Nisan ayı sonunda yaptığı açıklamaya göre, kabul edilen on yeni yasal düzenlemeden beşi İsviçre için en azından kısmen bağlayıcıdır. Bunlar arasında Dublin prosedürü için yeni kurallar, kriz durumları için düzenleyici bir çerçeve ve ortak Eurodac veri tabanına ilişkin yönetmelikte yapılan değişiklikler yer alıyor.
İsviçre’nin bu hükümleri kabul etmesi için iki yıl süresi bulunmaktadır. Ancak Federal Konsey Üyesi Beat Jans’a göre anlaşmanın uygulanması İsviçre’deki prosedürlerin tamamen gözden geçirilmesini gerektirmeyecek. Beat Jans anlaşmayı mükemmel olmasa da “ilerleme” olarak nitelendirdi.
Güçlü göç baskısı yaşayan ülkelere yeniden yerleştirme ya da mali katkı ödemesi yapılmasını öngören yeni dayanışma mekanizması İsviçre için bağlayıcı değil. Ancak katılmaya karar verebilir.
İsviçre, Schengen bölgesinin dış sınırlarındaki yeni prosedürlerle de bağlı değildir. (Arkadaş)